ÜNİVERSİTEDE YAŞANAN CİNAYET ÜSTÜNE

Murat Güçlü

Konya mazbut ve muhafazakar insanların ağırlıklı olduğu bir şehirdir. Bu şehrin üniversitesi de şehrin dokusuna uygun olarak teşkilatlanmış ve büyümüştür. Merhum Erol Güngör hocamızın rektör olarak kurulmasında büyük emekleri olan Selçuk Üniversitesi şehrimizin önemli bir değeridir. Üniversitemizin eksiklikleri başka bir yazı konusudur. Ancak geçenlerde yaşanan ve cinayetle neticelenen olay ile Selçuk Üniversitesi hiç hak etmediği halde kötü bir olayla anılır oldu.

Profesörlük makamına kadar yükselmiş bir üniversite hocasının, hunharca bir cinayet işlemesi dünyanın her yerinde haber değerini haizdir. Buna bir de maktulün de akademiden bir hoca olduğu, ardından üniversitede görevli bir sekreter ile yasak aşkın cinayete sebep olduğu iddiaları eklenince olay ülke gündemine yerleşti. Her ne kadar üniversite rektörü haklı olarak bunun münferit bir olay olduğu ve üniversitenin kurumsal kimliğine zarar vermemesi gerektiğini ifade etse de Selçuk Üniversitesi bu olaydan büyük yara almış, itibar kaybına uğramıştır.

Olan olmuştur ancak bundan sonrası çok önemlidir. Hem Konya şehri hem de üniversite bu itibar kaybına karşı bir kampanya hazırlamalılar ve bu menfur olayla Konya’nın ve Selçuk Üniversitesi’nin birlikte anılmasının önüne geçmelidirler.

Konu hakkında çok çeşitli iddialar ortaya atılmaktadır. Her şeyden önce adli sürecin hızlı ve adilane olarak çözülmesi önem arz etmektedir. Olayın basit bir yasak aşk cinayeti olmadığı, bunun dışında başta üniversite içinde döner sermaye ve sair usulsüz işlerin olduğu, bu işlerin organize olarak yapıldığına dair kamuoyunda bilgiler ve dedikodular dolaşmaktadır. Başta yargılamanın sıhhati açısından ayrıca üniversitenin itibarının korunması için bu iddiaların hem idari hem adli olarak soruşturulması ve gerçeklerin biran evvel ortaya çıkarılması gerekmektedir.

Böyle bir olayın yaşanması toplumumuzun geldiği nokta açısından da ayrıca endişe vericidir. Ahlaki değerlerin yozlaştığı, kanun ve cezanın yaptırım gücünü yitirdiği, toplumun en eğitimli katmanında dahi böyle bir olayın yaşanabilir hale geldiği bir toplumda, başta yetkili ve sorumlu kişi ve kurumlar olmak üzere herkesin şapkasını önüne koyması ve nereye gidiyoruz sorusunu kendine sorması gerektiği kanaatindeyim.

Bu olayın en büyük mağdurları olaya adı karışan kişilerin çocukları ve aileleri olduğunu unutmamalıyız. Suçların ve günahların şahsi olduğunu, baba veya annesinin suçundan ya da günahından dolayı kimsenin herhangi bir şekilde kınanamayacağını, suçlanamayacağını akıldan çıkarmamalıyız.

Ülkemiz üniversitelerinde başta şehrimizde bulunan üniversitelerimizde bu ve benzeri bir olayın bir daha yaşanmaması, üniversitelerimizin sansasyonel haberlerle değil, ilim ve irfanla kendinden söz ettirmesi dileğiyle.