Uyarıyorum: Yeni bir ‘Gezi’ tertipliyorlar

Seyfullah Koyuncu
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması bahane edilerek birkaç haftadan beri üniversite önünde, çeşitli terör örgütlerinin militanlarının da katılımıyla eylemler yapılıyordu.
 
Cuma günü bu eylemler milletin ve ümmetin en önemli kutsallarından biri olan Kabe-i Muzzama’ya yapılan saldırıyla daha ileri bir boyuta taşındı.
 
İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyeti’nin çalışmaları sonucunda, bu provokasyonu yapanların, LGBTİ’yi savunan bir iki öğrenci kulübünün organizasyonu olduğu ortaya çıktı.
 
Operasyonlar neticesinde beş şüpheli gözaltına alındı, ikisi tutuklandı, ikisi de ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürüyor.
 
Tabi bu buzdağının görünen yüzü. Olay üç beş tane saf öğrencinin marifeti olmaktan çok öte.
 
Bu provokasyonun daha derinlerinde ve arka planında daha başka provokasyonlar için bir hazırlık yapıldığı aşikar.
 
Kabe’mize saldıranlar hakkında adli işlem yapılmasının ardından; ‘Boğaziçi Direnişine Emek Veren ve Dayanışmayı Yüreğinde Hissedenler’ grubunun talepleri, tıpkı Gezi Kalkışması’ndaki, Taksim Gezi Parkı Dayanışma Platformu’nun talepleriyle aynı mantık ve doğrultuda.
 
Taksim Gezi Parkı Dayanışma Platformu, ilk bildirisinde, “Gelecekte sesimizi tüm dünya duyacaktır” şeklinde ifade kullanmış ve provokasyonun büyütüleceğini ilan etmişti. Ardından da 7 tane talep sıralamıştı. Talepleri ağaçla veya çevreyle perdelenmiş, Türkiye’nin geleceğine pranga vurma amacı güdüyordu.
 
'Boğaziçi Direnişine Emek Veren ve Dayanışmayı Yüreğinde Hissedenler’ adına yapılan açıklamada kullanılan, “Öğrencilerin başlattığı haklı direniş, yine öğrenci dayanışmasıyla büyümeye devam edecektir” ifadesi de tıpkı Gezi Platformu'nun mesajındaki gibi provokasyonun büyütülüp devam ettirileceği mesajını veriyor. Dolayısıyla Taksim Gezi Parkı olaylarını hatırlatıyor. Bunlar da tıpkı Taksim Platformu gibi çeşitli talepler sıralıyor.
 
Taksim Gezi Parkı’nda yapılan o açıklamadan birkaç ay sonra Kadife Darbe Süreci başlatılmıştı. Orada ağaçlar bahane edilmişti. Boğaziçi’nde de rektör bahane ediliyor.
 
Mesele ağaç değil, sen hala anlamadın mı? diyorlardı ya hani. Burada da aynı aslında; mesele rektör değil, sen hala anlamadın mı? desek yanlış olmaz.
 
Çünkü Boğaziçi'nde de tıpkı Gezi'deki gibi geleceğe dönük bir strateji güdülüyor. Kullanılan argümanlar, uygulanan strateji ve küresel-siyasi ortam buna çok müsait.
 
Yani Boğaziçi Üniversitesi olayı öyle basit bir eylem değildir.
 
Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye düşmanları ve yerli işbirlikçilerinin öngördüğü bir stratejinin ilk kilometre taşı olarak ortaya atıldı. Şimdilik Boğaziçi’nin üzerinde tepiniyorlar. Eğer devletimiz ve milletimiz uyanık olmazsa, yakında bütün kutsallarımızın üzerinde tepinmeye başlayacaklar.
 
Boğaziçi provokasyonunu LGBT üzerinden inşa etmelerinin de başka anlamları var tabi ki.
 
Türkiye’yi Gezi'de çevrecilik üzerinden yaralayanlar, şimdi de cinsiyetçilik üzerinden yaralama hedefindeler.
 
CHP’li belediyelerin sözde ‘Onur Günü’ bahanesiyle LGBT bayraklarını sosyal medyada profil resmi yapmasıyla başlayan süreç de bugünlerle alakalıydı aslında. Zincirin ilk halkası o zaman atılmıştı, şimdi ikinci halka atıldı.
 
Devletimizin herhangi bir müdahalesinde, LGBT şemsiyesi altına saklanıp kendilerine alan açacaklar. Buradan hareketle de uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi cinsiyet özgürlüğüne saldıran bir ülke olarak gösterecekler. Dolayısıyla pusuda bekleyen küresel akbabaların da eline geçerli bir argüman verecekler.
 
Ama unuttukları bir şey var. Ne Türkiye şuanda o günkü Türkiye, ne millet şuanda o günkü millet ne de emniyet o günkü FETÖ’cü emniyet!
 
Sözüm ona, siyasi muhalefet ve bazı odaklar özellikle ABD seçimlerinden sonra bu tür provokasyonlara çanak tutmaya, hatta açık açık destek vermeye başlamıştı.
 
Fırsat kolluyorlar... Ama ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar…