Yakarış

Osman Uzunkaya

                Tüm lambalar sönmüş, titrek ışıklarıyla sadece sokak lambaları parıldıyor etrafta. Evlerin gözlerine perde çekilmiş, adeta ortalıkta kör bir karanlık dolaşır olmuş. İn cin top oynuyor, tüm canlılar uykunun kollarına teslim etmiş yorgun bedenlerini. Koyun koyuna uzayan kaldırım taşlarından tutunuzda, açıldıkları her an feveran eden kapılardan dahi “tık” sesi duyulmuyor. Kulağımı kabartıp dikkatlice dinlediğimde sessizliğin sesiyle karşılaşıyorum. Bir de yüreğimin cılız atışlarını fark ediyorum derinlerden. Uyku mu? O çoktandır semtime dahi uğramıyor, bir cüzamlı gibi kaçıyor benden.

                Yüreğimin bacasını saran alevler, içimi öyle bir yakıyor ki anlatamam. Bu yangın gece vakti biraz daha şiddetleniyor nedense. Birazcık uyusam belki acımı unutacağım, az nefesleneceğim ve dinleneceğim ama ne mümkün. Uyku gözlerimle iyi geçineceği halde, sanki ona düşman olmuş. Bunun bir çaresi olmalı diyorum içimden. Uyumak ile uyanıklık arasında gidip geldiğim sırada ani bir refleksle yatağımdan fırlıyorum.  Penceremin perdesini aralamamla gökyüzünün muhteşem kızıllığını görmem bir oluyor. Ruhum dinginleşiyor. Gözlerim uykuya dalmamakta ısrar etse de, içimdeki yangın bir nebze olsun sönmeye başlıyor. Bu bir mucize diyen iç sesim ardı arkasına sorular soruyor. Ne oldu? Nasıl oldu?  Avuçlarımı gökyüzüne açıp dua ediyorum. Gözyaşlarım yanaklarımda gezinirken Allah’ım! Sen biliyorsun halimi, ne olur beni affet diye haykırıyorum ardı ardına.

                Seher vakti girince İlahi sanatkârın tüm ihtişamı gökyüzü denen tuvalde beliriveriyor. Elim bir kitaba uzanıyor, yapraklarını birer ikişer çeviriyorum. Tam kitabı elimden bırakacağım sırada, gözlerim son sayfadaki o muazzam şiirle karşılaşıyor.

                “Tan yıldızı ufka ağar, Ay salınır Güneş doğar/Karanlığı nura boğar, ala döner seher vakti/Yaradan’a dayanmazsan, beyaz renge boyanmazsan/Şafak ile uyanmazsan, çöle döner seher vakti/Geceden sıyrılır sisler, zirveye ulaşır hisler/Sema’ya yükselen sesler, tele döner seher vakti/Birlik olur siyah beyaz, canlı cansız eder niyaz/Mevsiminde kuru ayaz yele döner seher vakti/İnanç dolu yüzler ak pak, son duraktır kara toprak/Sürüp gelen yeşil yaprak, dala döner seher vakti/ Arşı dolduran melekler, fecir zamanını bekler/Kalpten istenen dilekler, kula döner seher vakti/Ol Kur’an da oku sözü, var oluşun gerçek özü/Bin bir renkte çiçek tozu, bala döner seher vakti.”

                Şiiri defalarca okuyorum. Şairi Nedim Uçar’ı rahmetle yat edip, ruhuna Fatiha gönderiyorum. Meğerse Allah benim ilacımı bu dizelerde sırlamış diyorum kendi kendime.

                 Başımı ellerimin arasına alıp derinlere dalıyorum. Tüm geçmişim bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden. Uzun zamandır çektiğim acılar kefaretim mi bilmiyorum. Bilmediğim o kadar çok şey var ki! O’na yakarışlarım ruhumu cendereden, yüreğimi yangın yerinden kurtardı. Seher vakti bin bir renkteki çiçek tuzlarını bala döndüren Allah! Bu aciz kulunun yakarışlarına lütfettiği şifasıyla cevap verdi.  Meğer uzaklarda aradığım dermanım bana şah damarımdan daha yakınmış.

                Sağlıcakla kalınız.