YENİ SAVAŞ CEPHESİ; DÖVİZ KURLARI

Atanur Pala

Dünya’da savaşın yaşanmadığı, sulhun hakim olduğu bir dönem yaşanmış mıdır?  Kayıtlı, bilinen tarih böyle bir dönemi kaydetmemiş bugüne kadar. O halde insanlık için olağan hal, barış hali midir, savaş hali midir? E.Kant bu soruya, ‘’ Bir arada yaşayan insanlar arasında tabi hal,  barış hali değil, ilan edilmemiş olsa da her an çıkabilecek bir savaş halidir.’’ Cümlesi ile cevap veriyor. Savaş insanlığın acı ve yalın gerçekliği. İnsanlığın barış için mücadele ettiği, barışın savaşa mutlaka galebe çalacağı, savaşların da aslında barış için yapıldığı hep söylenir. Bu sofistike yorumlar hiçbir zaman temenniden öteye geçmemiştir.

Zira insan denen varlık, değil sadece çevresi ve toplumla, kendisi ile bile savaş halindedir çoğu zaman. Modernite öncesi sıcak savaşlar döneminde savaşlar başlar ve biterdi. Komutan öne atılır, kılıcını göğe doğrusallar ve ilahi nidalarla başlardı savaş. Bugün ise savaş ne zaman ve nasıl başlar ve ne zaman biter, bilinmez. Ama nitelik değiştirse de savaş her zaman vardır hiç bitmeyecektir. Zaman zaman nükleer, zaman zaman siber zaman zaman da teknoloji savaşına bürünecek ve her daim devam edecek. Savaş eskiden de strateji demekti. Ama bugün aynı anda birden çok alanda, birden çok ülke ya da çıkar grupları ile mücadele söz konusu ve bu bakımdan savaş, bizatihi strateji demek.

Günümüzde savaşın en yeni, en modern hali ekonomik alanda sürüyor; bu savaş alanının en önemli silahı da döviz kurları Neo liberalizmin tahakkümü altındaki küreselleşme ve sermaye akımları ülkeleri kur savaşlarının eşiğine getirmiş durumda. Savaş artık kılıçların değil, rakamların ve virgüllerin gölgesinde yapılıyor. Bu öyle bir strateji oyunu ki, ülkeler, karşılıklı bağımlılık içinde bulundukları ticaret yaptıkları, sivil toplum örgütleri aracılığı ile bir birlerine kültürel kur yaptıkları ülkeler ve örgütlerin birden fazlası ile aynı anda döviz kurlarının ve virgüllerin gölgesinde savaşabilmekteler.

Bu girift strateji oyunun da aynı anda hem kazananı hem kaybedeni olabilmekteler. Anlaşılan o ki, sistemik kriz kolay sona ermeyecek ve bu stratejik satranç oyunu, oyun bozuluncaya kadar devam edecek. Bizim için önemli olan bu satranç oyununun neresinde olduğumuz; Kur savaşlarının alanı, nedenleri ve hikayesi ortada; krizdeki gelişmiş ülkeler iç taleplerini canlan dırmak ve en önemlisi ihracatta fiyat avantajı yakalayıp rakip ülkeyi köşeye sıkıştırmak için sürekli para basıyorlar. Tedavüle giren paralar kendi paralarının değerini düşürürken, döviz kurunun da fiyatını arttırıyor.  Neticede emisyon yapan ülke avantaj yakalarken, rakip ülke kay ba uğruyor. Tedavüle giren bol miktardaki para ise, büyüyebilmek için cari açık veren, cari açığı finanse edebilmek için ise yüksek faiz uygulayan gelişmekte olan ülkelere akıyor. Dolayısı ile sermaye akımına uğrayan ülkelerin paraları değerlenirken döviz kurları da düşüyor. Özet olarak diyebiliriz ki, gelişmiş ülkelerde yaşanan senaryonun tam tersi gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor. 

Bu amansız ve ahlakı olmayan savaştaki yerimiz bu minval üzere. Kur savaşları varken sıcak savaşa gerek var mı? Bu soruya savaş düşünürü T.Schelling’in şu tespiti sanırım cevap olarak yetecektir; ‘’ Beşte biri zengin, beşte dördü fakir olan bir dünya’da yaşıyoruz; zenginler zengin ülkelere, fakirler de fakir ülkelere ayrılmış; zenginler çoğunlukla açık tenli, fakirler ise esmer tenli; fakirlerin çoğu genellikle okyanusların ayırdığı ve zenginlerden uzakta bulunan ücra vatanlarda yaşıyor. Büyük çapta bir göç mümkün değil.

Sistemli bir yeniden gelir dağılımı hiç yok. Varlıklılar arasında da etnik çatışma olduğu halde, yoksullar arasındaki çatışma daha şiddetli ve yıkıcı.’’ Öyle ya da böyle; insanoğlu hırsının tahakkümü altında kaldığı sürece, adaletin tecellisi mümkün olmayacak ve Hak ile batılın mücadelesi hiçbir zaman bitmeyecek.