"YERLİ VE MİLLİ"

Murat Güçlü

İstanbul'da düzenlenen teröre lanet mitinginde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “…hangi partiden olursa olsun TBMM'ye 550 tane Yerli ve Milli vekil gönderin..” şeklindeki sözleri Sözcü gazetesinin manşeti sebebiyle yanlış bir mecraya çekildi. Sözcü gazetesi Ak Parti içinde bakanlık ve benzeri önemli görevlerde bulunan bazı isimleri etnik kökeni veya göçmenliği üzerinden afişe ederek, bunların yerli ve milli olmadıklarını beyanla, Sayın Cumhurbaşkanı'na göndermede bulundu. Bunun üzerine yerlilik ve millilik kavramları etrafında bir tartışma başladı.

Normal şartlarda kimsenin yerlilik ve millilik vurgusundan gocunmaması gerekir, hatta bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın böyle bir çağrı yapmasına gerek duyulmaması, böyle bir beyanata ihtiyaç olmaması gerekir. Gel gör ki maalesef ülkemizde yerli ve milli olmayanların sayıca çok olduğu ve etkin oldukları bir gerçek. Mankurtlaşan sözüm ona aydınlarımız tartışmada hemen kendilerini ve saflarını belli ettiler.

Yerlilik ve millilik sadakat ve aidiyetle alakalıdır, ırkla, etnisiteyle, dinle değil. Bu sebeple Osmanlı’da Ermeniler ve Sırplar Milleti Sadıka olarak adlandırılmışlardır, Devşirme Paşalara tüm memaliki Osmani emanet edilmiştir.

1. Dünya Harbinde, savaş koşullarında ayaklanan ve düşman kuvvetleriyle işbirliği yapan Ermenilere karşı dahi sadece Tehcir uygulamasına ve savaş koşullarının bitmesi halinde eski yerlerine döneceklerine dair niyetini izhar etmesine rağmen bunun Ermeni soykırımı olarak lanse edenlere, buna destek olan Mankurt aydınlarımıza, HDP kontenjanından bakanlık yapanların buna dair beyanlarına bakınca Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Yerli ve Milli Milletvekili” talebinin ne kadar yerinde ve gerekli olduğu ortada. Bu tabiî ki Cumhurbaşkanı’nın istemesi ile olacak bir şey değil, Erdoğan da bunun farkında ancak yapmak istediği Yerlilik ve Millilik vurgusu.

Ülkenin Meşru Hükümetine karşı ayaklanma ve silahlanma tehditleri ortada. Bu Ülkenin tarihine, atalarına sövmek meziyet kabul edilmekte, Türklerin işlemedikleri suçları üzerlerine yıkmak ve bunun bedelini ödemesini talep etmek Nobel dahil uluslar arası ödüller ve sözüm ona saygınlık getirmekte.

Eleştirmek, kritik etmek, varsa yapılan hataları tespite çalışmak, hataların yenilenmemesi adına uğraş vermek tabiki gereklidir. Böyle davrananlara karşı çıkanları savunmak da hakkın yerine getirilmesidir. Fakat amaç farklıysa, bu ülkede yaşayan herkesi töhmet altında bırakmaksa ve bu da Batılı küresel güçlerin talepleri doğrultusunda yapılırsa buna eleştiri hakkıdır demek safdillik olur.

Yerlilik, millilik, milliyetçilik, devlet, millet, ümmet kavramları konusunda insanlarımız arasında bir fikir birliği mevcut değildir. Bu uzun bir tarihi geçmişi olan, Batılılaşma süreciyle başlayan ve halen devam eden bir kafa karışıklığıdır. Bunun en temel sebebi de bu kavramların Batı dünyasındaki anlamları ile Doğudaki karşılıklarının örtüşmemesidir. Bunda çok köklü fikri ve ideolojik ayrımlar etkendir. Kavramları oturmadan bu kafa karışıklığından kurtulmamız da mümkün değildir. Batı için iyi olan insanlık için de iyidir yani bizim için de iyidir ön kabulünü bırakmamız lazım. Batı’yı, Emperyalizmi, Sömürgeciliği, Kapitalizmi anlamadan, bunları denkleme dahil etmeden Türkiye’de yaşanan daha doğrusu kaşınan ayrışmaları anlamamız ve çözmemiz mümkün değildir.