Zaman Kardeşlik Hukukuna Riayet Zamanı

Barbaros Ulu

Bazı kardeşlikler vardır ki soy-sop ve sütkardeşliğinin önüne geçer. Bu kardeşlik öyle bir kardeşliktir ki birbirlerini görmeden edemezler. Yedikleri-içtikleri ayrı gitmez. Fikirde, zikirde istişareye önem verirler. Saygıda kusur etmezler. Birbirlerinin hatasını örter, yaptıkları icraatlar hoşa gitmese de topluluk nezdinde birbirleri hakkında değerlendirmede bulunmazlar. Sırt sırta vererek her türlü mücadeleyi verirler. 

 

Ortak aklın getirdiği başarıda her birinin payı büyüktür. Düşman çatlatan cinstendir dostlukları. Hangisine ne görev verildiyse en güzel şekilde yapmışlardır. Makam ve mevkilerini birbirlerine teslim edebilmişlerdir. Biri, hak ettiği başbakanlığı altın tepsi içerisinde diğerine sunar, diğeri emaneten kabul eder; günü geldiğinde makam da bırakılır mı demez, gider esas sahibine bırakır. Ülkede cumhurbaşkanı mı seçilecek. "Adayımız kardeşimdir" diyerek takdim edilir. Biri başbakan olur, diğeri cumhurbaşkanı. Ne birbirlerini kıskanır, ne de birbirinin ayağını kaydırmaya çalışırlar. Çünkü görev adamıdır her biri. Aralarında kardeşlik hukuku vardır aynı zamanda.

 

Gün gelir, başka saiklerle aralarına kara kediler girmeye başlar, kırgınlıklar artar. Sağda-solda lafa, söze varır. Yok, bir şey dense de bir şeylerin ters gittiği bellidir ama  kırgınlık ve incinmişlik o kadar artar ki bir araya gelemez olurlar, gelebilseler de kırgınlıklar masaya yatırılmaz. Üçüncü şahısların fitlemesi ve ateşlemesi sonucu yara, kangrene dönüşür. Artık birbirlerine karşı anlamsız bir soğukluk başlar. 

 

Dün düşman çatlatan dostlukları şeytanı bile şaşırtırcasına bazı kulvarlarda birbirinin rakibi olarak lanse edilmeye başlanır. Bu kimseler fikir, zikir ve görüşte farklı mı düşünüyorlar? Sanmıyorum. Olsa olsa metot farklılığıdır tüm farkları. Bu durumda ne yapmaları gerekir? Birbirlerinin karşısına rakip çıkmamalarıdır. Taraflardan bayrak elinde olmayan başkasının dolduruşuna gelmemelidir. Şunu bilmeli ki bugün onu dünkü arkadaşının karşısına dikmeye çalışanlar kendisinin karagözüne ve karakaşına sevdalı oldukları için değildir. Bugün onun adaylığına göz kırpanlar, dün 367 krizini ortaya çıkartanlar değil midir? Ne oldu bugün? Onların fikri mi değişti? Hayır. Bilakis aynı yerlerinde duruyorlar. Yapmak istedikleri kardeşi kardeşe kırdırmaktır. Kardeşlik hukukunu çiğnetmektir niyetleri. Bugün onu pohpohlayanlar her iki kardeşin de fikrine soğuktur, mesafelidir.

 

Zaman başkasının dolduruşuna gelmek değil, kardeşlik hukukuna riayet zamanıdır. "Ben kırgın olmaya kırgınım ama geçmişin hatırı vardır, biz onunla kardeşlikten öte bir dostluğumuz vardır. Ben ona kırılsam da, o beni kırsa da bağrıma taş bastırır, ben kardeşimin karşısına rakip olarak çıkmayı zül addederim. Bizim dostluğumuz ebedi, makam ve mevkiler geçicidir. Sizin önerdiğiniz makam, dün bizim birbirimize feragat ettiğimiz yerlerdir. Kırgınlığımız, incinmişliğimiz bir gün geçecektir" demelidir. Duygusallığı bırakmalıdır. Dikenini değil, gülünü göstermelidir. Gülünü gösterenin dikeni batsa da "Gülü seven dikenine katlanır." Yoksa gönüllerdeki gül, bir daha açmayacak şekilde solar; yok kabul edilir, bir değer ifade etmez. 

 

Kişi dostunun karşısına çıkmaz, çıkamaz,  çıkmamalıdır. Hele kırgın olduğu zamanlarda asla! Çünkü dostluklar pazara kadar değil, mezara kadardır. Unutulmamalı ki ortaklıklar, din kardeşlikleri ve dostluklar öküz ölünce bozulmaz. Kardeşlik, zor gününde kardeşinin yanında yer almaktır, iyi gününde değil.