Ömer Tokgöz
Ömer Tokgöz Siber Dünyada Dijital Yetkinliğe Erişmek (*)

Siber Dünyada Dijital Yetkinliğe Erişmek (*)

Sanal alemde karşımıza çıkan doğru bilgiler ile ıvır zıvır sosyal medya üfürmesi bilgilerin bombardımanı altındayız. Sosyal mecralarda önüne gelenin video çektiği, üzeri yazılarla dolu caps paylaştığı ve çoğu kere kaynak bilgisi bulunmayan çakma bilgilerle karşılaşıyoruz. Eskiler bu tür ne olduğu meçhul ama çarpıcı bilgileri söyleyenlere itibar etmez ve kerameti kendinden menkul derlerdi. Yine sokak başında bir yalan uydur, sokağın sonuna varınca gerçek diye bu yalana inanırsın denilirdi. Doğru ile yalanın harmanlandığı bu dijital kültür evreninde telefon ve bilgisayarlardan akan enformasyon seli içerisinde boğulmamak için doğru ile yanlışı birbirinden ayrıştırabilme melekemiz olmalıdır.

whatsapp-image-2025-11-21-at-18-50-33-1.jpeg

Dijital yetkinlik, en geniş haliyle, “çalışma, öğrenme, eğlenme ve sosyal katılım bağlamında bilişim teknolojilerinin kendinden emin, eleştirel ve yaratıcı biçimde kullanımı” olarak tanımlanabilir. Söz konusu tanım doğrultusunda, dijital teknolojilerin kullanımının artması sonucu gereksinim duyulan dijital yetkinlikler üç ana boyutta sınıflandırılabilir.

  • İş yaşamının günlük koşuşturması içerisinde çevrimiçi bilgiye erişebilme ve yazılım kullanabilme gibi genel bilişim teknolojileri becerileri,
  • Yazılım, web sayfası, e-ticaret, bulut yapısı ve büyük veri anlamında uygulama ve ürünlerin geliştirilmesi ve ağ yönetimi gibi özel bilişim teknolojileri becerileri
  • Karmaşık verileri işleme, paydaşlarla iletişim kurma, sorun çözme, planlama ve hızlı bir biçimde uygulamaya geçirme gibi tamamlayıcı bilgi ve iletişim teknolojileri becerileri. (https://www.lojistikkulubu.ist/cagimizin-bir-geregi-dijital-yetkinlikler-nelerdir-nasil-edinilir)

Bilgiye ulaştığımız kaynakların doğru ve güvenilir olması önem kazanmıştır. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu yüzyılda, insanlar bilgiye ulaşmada daha çok internet, bilgisayar ve mobil cihazları kullanmaktadırlar. Son zamanlarda dünyada internet kullanıcı sayısı artmaktadır. Dijital çağ olarak bilinen bu çağda, öğretme ve öğrenme farklı bir boyut kazanmıştır. Teknoloji ile gözlerini dünyaya açan ve bunu hayatın her alanda kullanan 21. yüzyıl bireyleri dijital yerliler olarak bilinmektedir. Günümüzde yaklaşık olarak 4.54 milyara yakın insan internet kullanmaktadır. Ayrıca dünya çapında 3.80 milyara yakın insan sosyal medya, 5.19 milyardan fazla insan ise cep telefonu kullanmaktadır. Kişi başına düşen günlük ortalama internet kullanım süresi 6 saatten fazladır. Bu verilere bakıldığında 2025 yılından sonra dünyada 8 milyardan fazla insan internet kullanımına sahip olması tahmin edilmekte ve bu sayının yıldan yıla artması beklenmektedir. (Pala, F. (2023). Dijital yetkinlik kavramına ilişkin sosyal bilgiler öğretmenlerinin görüşleri. TEBD, 21(3), 1153-1176.)

whatsapp-image-2025-11-21-at-18-50-33.jpeg

Sosyal mecralarda sağlıklı ve normal profillerden yapılan düzgün yayınlar ilgiyle takip ediliyor. Özellikle reels videoları kendi paylaşımlarımdan da gördüğüm gibi her mecrada yoğun beğeni alıyor. Reels videosu kelime anlamı olarak çekici, cazip ve ayartıcı video çekimi demektir. Klişe bir laf olacak ama zamanın ruhu (Zeitgeist) hep hız ve haz üzerine kurulu olduğu için kısa ve net videolar popüler oldu. Panayırların çeşitli ve şenlikli olduğu gibi sanal evrende de her çeşit paylaşıma rastlamak mümkün. Destursuz biçimde ahkam kesilen video çekimleri eleştiri alsa da viral oluyor. Dijital kültür ve dijital çağ kavramından 2000’li yılların başında internet yeni yeni yaygınlaşırken bahsedilmeye başlanmıştı. Yani distopya olarak devlet düşmanı türü filmlerdeki veya 1984 romanındaki big brother bizi gözetliyor ya da Fahrenheit 451 gibi paranoyalar her zaman karşımıza çıkabilir. Reel kavramı yanında virtual kavramı ve sanal gerçeklik kavramı dillendiriliyordu. Sosyal medya kavramı henüz ortada yoktu.

whatsapp-image-2025-11-21-at-18-50-32.jpeg

Sanal alem dediysek insana dair her şeyle birlikte siber zorbalıkta var. Normal hayatta olduğu gibi internet ortamında da insan taciz ediliyor. İstemediği mesajlarla ve hakarete varan yorumlarla karşılaşabiliyor. Taşların bağlı olduğu ve köpeklerin serbest olduğu bir başıboşluk ve çaresizlik kimsenin yararına değildir. Her şey internet aboneliği ve sim kart üzerinden istenirse zaten takip edilebilir. VPN üzerinden kamuflajlı bağlantılar dahi kullanılsa sonuçta siber güvenlik devreye giriyor. Toplumu rahatsız eden veya kişilere hakaret eden, şiddete çağıran marjinal paylaşımlar takip altına alınıyor. Siber şikayetler ve hukuki hak aramalar yanında daha basit bir çözüm olarak bireysel planda rahatsızlık veren kişiyi engellemek iyi bir çözüm olabilir. Üye olduğumuz sosyal mecradan bu tür kişileri şikayetlerde işe yarıyor.

Bu bağlamda ekranlardan önümüze düşen ve akıp duran infobezite denilen bu dijital paylaşımları olduğu gibi kabul etmemeli ve kimden gelirse gelsin güvenmemeliyiz. Hemen paylaşma aculluğuna düşmemeliyiz. Bildirimleri ve paylaşımları filtrelemek becerisine sahip olmak lazım. Yoksa bazı uyanıklar söz meclisten dışarı sizi, bizi ve herkesi kimse kusura bakmasın keriz ve enayi yerine koyup trol hipnozuna düşürüyor. Hatta atılan zarfa kapılıp kelimenin tam anlamıyla oltaya geliyoruz. Sazana gelmek denilen şekilde bedavadan işe yaramaz, yalan yanlış içerikleri bedavadan dağıtan biri haline dönüşebiliyoruz.

Aynen dolandırıcıların yönlendirmesi ile şu kadar altını, banka hesabındaki parayı veya evdeki 60 bin doları gidip parkta çöp kutusuna veya kapıyı çalan birine veren profesörler haberleri okuyoruz değil mi? Bu dolandırıcılık haberlerinde nice mühendisler, yaşlı zenginlerin -Allah kimseyi düşürmesin- dolandırıldığı günlere kala kaldık. Bu işin diploma ile cehalet ile alakası olmadığı için her tür insanı bilgi yetersizliği ve teknoloji özürlü kişileri de kandırdıkları görülüyor.

Sahih ve geçerli bilgi açısından dijital evrende yanlış bilgi riski ve bombardımanı altında kalıyoruz. Zaten klasik gazete ve TV gibi medya aygıtlarından gelen bilgilerini irdeleme becerisi ve derdi olmayanlar vardı. Bir de buna internet ortamında amiyane tabirle keklenmek eklendi. Çala kalem yazılmış vasat kitaplardaki bilgilerden veya kaynağı belirsiz aforizmalar içeren fikir kırıntıları karşımıza ciddi bir şey gibi çıkarılıyor.

İnstagram, Facebook, YouTube, TikTok sayfalarında yetkin, uzman ve deneyimli biri olup olmadığı meçhul kişilerin her konuda video çekip konuştuğunu görüyoruz. Bir kısmı emek verilmiş stüdyo kayıtları ve itinalı çekimler olabiliyor. Bir kısmı ise yolda yürürken, apartman dibinde veya kafeden, mutfaktan hatta arabada giderken çekim yapıyor. Acelen ne kardeşim adeta her yeri stüdyo gibi kullanıyorsun değil mi? Üstelik saç baş dağınık ve yakın çekim nedeniyle patates gibi şişmiş yüz ve burun görüntüleri içeren canlı yayın görüntüler insanı irrite ediyor. Doğallık dediysek salaş olun demedik değil mi? Kimisi popülerlik adına kimisi para kazanma adına yollara düşüyor.

Mesela telefonla sizin maddi kaynaklarınıza terör örgütü bulaşmış diyerek insan aklını afallatan ve hipnoz edip kendine kitleyen dolandırıcılar çıktı. İnsanın parasını, altın ve dövizini hatta tapulu evini satmasına veya kredi çektirip kapıya gelen kişiye verdiriyorlar. Ya da parkta oturan birine/çöp kutusuna bıraktırıyorlar değil mi? Aynen buna benzer şekilde sosyal mecralarda ve dijital ortamlarda da insanı anlattıkları ile hipnoz eden, ajitasyon yapan, manipülasyon üreten ve sahte bilgileri doğru diye anlatan ve yayan bilinçli/bilinçsiz sahtekârlar türedi.

Her kesimden ve her türden okur yazar, ilkokul mezunu veya diplomalı biri fark etmiyor. İncelemeden araştırmadan öylesine dijital hipnoza kapılıp önüne düşen yalan ve yanlış bilgileri paylaşıyor. Bunu sanki önemli bir vazifesi olarak algılayıp hemen paylaşıyor ve dağıtmış oluyor. Üstelik amma ne doğru ve güzel bir şey yaptım edası ile hareket ediyor. Gönüllü ve bedava postacı olarak bu verileri yeniden dolaşıma sokuveriyor değil mi? Birde bu işi dava, ideoloji adına ciddiyetle ve bir görev ve misyon adına yapanlar var. Habire ıvır, zıvır Caps, link, yazı ile örüntülü reels videosu, Facebook, TikTok, YouTube, Instagram, Linkedin, Nsosyal vb. ortamlarda üretilmiş cımbızlama veriler içeren videolar paylaşıldığını görüyoruz. Kaleden kaleye atarlar topu misali politik kutuplaşmanın harlandığını, tribün amigolarının türediğini gözlemliyoruz. Bir mahallenin üzerinde durduğu ve lanse ettiği ne varsa o değerler ve kişiler taşlanıyor. Maksat tribünler sürekli canlı ve ayakta olsun.

Mesleği ve yetişme düzeyi ve kalitesi ne olursa olsun her tür insanın ihtisas sahibi olduğu alandan yansıyan bilgiler çok az görülüyor. Sağlıklı bilgi paylaşımı yerine hadi içerik üreticisi diyelim hariçten gazel okuyan ve her tür konuda video çekip durmayı kendisine iş edinenler var. Akıllı telefon kolaylığı, Tiktok gibi çarçabuk video üretme uygulamalarından yararlanarak yayın açmayı kendine misyon edinenler giderek artıyor. Mesele YouTube’de kanal açtığım için biliyorum video üretmek, onu işlemek, kırpmak, üzerine metin, söz, fotoğraf eklemek bugüne göre daha zor idi. TikTok’ta ise video üretmek çok basit ve kolay olduğu için herkes tarafından daha çok ve sık kullanılır oldu.

Oysa sabun köpüğü gibi veya kabartma tozu gibi hamuru zıplatan bu tür anlatımlar içeren dijital materyaller çoğunlukla sabun köpüğü gibi geçici ve ıvır zıvır şeylerden ibaret olduğunu unutmamak lazım. Kimi zaman işi para kazanmaya dökenlerin ön plana geçtiğini de doğru veya yanlış görmek lazım. Sosyal mecralarda her kuşaktan her meslekten ve her meşrepten 7/24 canlı yayın açan yüzlerce insan var. Hayatta neşenin de ciddiyetin de ayrı ayrı yeri var. Denge faktörü sosyal mecralar ve paylaşımlar açısından da gözetilmesi gereken bir prensip.

Şair Nazım Hikmet bir şiirinde rotatiflerden akan yalan bilgilerden şikayetçi idi. Sanal alemde de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Birçok siteden lüzumsuz bilgilerle ciddi bilgilerin, doğru ile yanlış bilgilerin karşımıza bildirim olarak düştüğünü görüyoruz. Üye olduğumuz çeşitli sosyal medya sayfalarından, Whatsap gruplarından elimizdeki telefon ekranına bu tür linklerin ve paylaşımların düşüverdiğini görüyoruz. Niye derseniz ya saflıktan ya kasıtlı olarak harmanlandığını söyleyebilirim. Çoğunlukla geçersiz, yanlış ve kofti içerikler olduğunu ise gözden kaçırıveriyoruz. Niye derseniz hayat hızlı akıyor ve herkes ciddi ve tutarlı "içerik üreticisi" olmanın maliyetine, bilgisine, karşılaştırma bilgisine ve durup emek harcamaya vakti olmadığı için kolayına kaçıyor. Gelen paylaşımı hemen like’liyor, retweet ediyor, yeniden paylaşım yapmak daha basit olduğu için işine geliyor. Trol ordusu da bu psikolojik zaafı kullanıyor ve o damardan yükleniyor.

Sosyolojik olarak sinema, TV, video, renkli TV, bilgisayar, atari, play station vb. elektronik oyunlar, internet, cep telefonu ilk çıktığı veya yaygınlaştığı zaman tepki çekmiştir. Hep nedense ahlak elden gidiyor, çocuklar ve gençler bağımlı oluyor, zinhar eve sokmayın, elde tutmayın vs. fikriyatı hep dillendirilir. Teknoloji karşıtlığı ile bir yere varılamaz. İçerik karşıtlığı yerine makbul, izlenir ve talep gören içerik üretmek ve rekabet etmek gerekir. Şikâyet etmek yerine bu mecralarda güncel ve talep edilir yayınlar üretmek gerekiyor. O zaman hiçbir şey heyula ve korku nesnesi olmaz.

Dijital Dünya" 2023 raporuna göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 67,5'i sosyal medya kullanıyor. YouTube, 57,9 milyon kullanıcıyla ilk sırayı alırken, Instagram 55,7 milyon, Facebook 34,4 milyon, TikTok 32,2 milyon, Twitter 20,4 milyon, Snapchat 16,6 milyon, Messenger 16,1 milyon, Linkedin ise 14 milyon kullanıcı sayısına sahip. 2025 yılının sonuna doğru koştururken bu rakamlar daha da artmıştır. Bendeniz teknolojiyi Frankeştayn olarak gören veya komplo teorisi olarak üst akılın (.!?) bize cepheden saldırdığı enstrümanlar olarak görmüyorum.

Medyada harcanan zaman geçtiğimiz 10 yıl içerisinde çok ciddi oranda artış gösterdi. Spor dernekleri ve diğer boş zaman aktiviteleri olmayınca çocuklar ve gençler ihtiyaçlarını giderme ve başarılarını gerçekleştirme bağlamında gerçek dünyadan dijital dünyaya geçiş yaptılar. Burada alternatif eğlence, rahatlama ve kabul görme arayışı içerisindeler. İhtiyaçlar analog olarak tatmin edilemediği zaman dijital imkânlar hem çocuklar hem de gençler için inanılmaz derecede çekici hâle geliyor. Araştırmalar, 10-17 yaş arasındakilerin dijital oyunla geçirdikleri zamanın günde 79 dakikadan 139 dakikaya, yani iki saatten fazla bir süreye çıktığını gösteriyor. Sosyal medya kullanımı da bariz bir şekilde arttı. Bir araştırmaya göre ortalama kullanım günde 116 dakikadan 193 dakikaya yükseldi. Ancak sosyal medya kullanımı artık tamamen normalleştiği için sağlıksız bir kullanım durumunu tespit etmek artık o kadar kolay değil, akıllı telefonlar artık sürekli olarak herkesin elinde. (https://perspektif.eu/2022/02/01/eberhard-freitag-ihtiyaclarin-ve-basarilarin-yeri-artik-dijital-dunya)

(*) Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi

Siber Evrende Dijital Yetkinliğe Erişmek (2)

01 Aralık 2025 Pazartesi 00:01

Güz Gülleri Açmaya Devam Ediyor

17 Kasım 2025 Pazartesi 00:03

Gazyağcı çeşmesi himmet bekliyor

03 Kasım 2025 Pazartesi 00:02

İğdeler Meyveye Durdu

20 Ekim 2025 Pazartesi 00:02

Güz gülleri

13 Ekim 2025 Pazartesi 00:02

Sille’den kahırlı değil normal geçtim.

29 Eylül 2025 Pazartesi 00:02

Hulusi Kalp İle Bir Muhavere

22 Eylül 2025 Pazartesi 00:01