SURİYE'DE İŞKENCE MAĞDURLARI REJİMİN ZİNDANLARINI ANLATIYOR - "Hücre duvarlarında kanla 'Anne seni çok özledim' yazıyordu"

Beşşar Esed rejiminin cezaevlerinde 9 ay kalan ve çıktıktan sonra kendini, diğer işkence mağdurlarıyla çalışmaya adayan Nur Hatib:- "Günde bir defa pencereyi yemek uzatmak için açtıklarında hücreye ışık girerdi, o arada duvardaki yazıları görürdüm. Kimisi
SURİYE'DE İŞKENCE MAĞDURLARI REJİMİN ZİNDANLARINI ANLATIYOR - "Hücre duvarlarında kanla 'Anne seni çok özledim' yazıyordu"

HATAY (AA) - SELEN TEMİZER - Beşşar Esed rejiminin cezaevlerinde 9 ay boyunca işkencelere tanıklık eden Nur Hatib, hücrede kaldığı günleri unutamadığını, kendisinden önceki mahkumlardan kalan kanla ve tırnakla kazınarak çeşitli mesajlar yazıldığını söyledi.

Suriye İnsan Hakları Ağı'nın (SNHR) alıkonulanlar dosyası sorumlusu Nur Hatib, 7 yıldır Beşşar Esed rejiminin cezaevlerinde, istihbarat birimlerinde alıkoyarak işkence yaptığı eski mahkumlarla çalışıyor.

Kendini, bu kişilere destek olmaya ve rejimin hak ihlallerini belgelemeye adayan Hatib de eski bir mahkum. Hatib, henüz 19 yaşındayken başlayan rejim karşı gösterilerde yaralananlara yardım ettiği için tutuklanarak 9 ay boyunca alıkonuldu.

Son 6 aydır, kendisi gibi SNHR çalışanı eşi ve iki çocuğuyla Türkiye'de yaşayan ve Karabük Üniversitesi Adalet Enstitüsünde öğrenimine devam eden Hatib, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

- "İşkenceden çok korkuyordum, ölümü tercih ederdim"

Hatib, "Rejimin güvenlik güçleri, Halep'in Selahaddin Mahallesi'nde 3 Nisan 2012'de pusu kurarak beni yakaladı. Gösteriler sırasında yaralı göstericileri tedavi etmek ve güvenliklerini sağlamak için sahra hastaneleri kurmuştuk. Birkaç aydır zaten aranıyordum, 2-3 deneme sonrasında yakalandım. Hama güvenlik şubesine götürüldüm." diye konuştu.

Dört gün boyunca tekli hücreden hiç çıkarılmayan Hatib, sözlerini şöyle sürdürdü:

"9 aylık tutukluluk süremde en zor günleri burada geçirdim. Daha önce burada kalanların hikayelerini duymuştum, o yüzden işkenceden çok korkuyordum. Ölümü tercih ederdim. Karanlık, bir metrekarelik alandaydım. Günde bir defa pencereyi yemek uzatmak için açtıklarında hücreye ışık girerdi. O arada duvardaki yazıları görürdüm. Kimisi kan, kimisi tırnakla kazıyarak yazılar yazmıştı.

Hücre duvarında kanla 'Anne seni çok özledim' yazıyordu. Kur'an ayetleri, sabır mesajları yazılmıştı ayrıca isimler yazılıydı. Sanırım birilerini görürse, ailelerine haber verir düşüncesiyle yazmışlardı."

Beşinci gününde sorguya çağrılan Hatib, "Darp edildim. Sorgu sırasında yanımda bir Şebbiha duruyordu. Görevi, suçlamaları reddettiğimde başıma vurmaktı." dedi.

Hatib, "Bir gence koridorda işkence ederlerken, kafasını benim hücremin kapısına vururlardı, acıdan bağırırdı, vurunca susardı. Karanlık içindesin. İşkence seslerini duyuyorsun. Bir anda kapında hızla bir çarpma sesi... İşte o sahneyi unutamıyorum." diyerek gözyaşlarına boğuldu.

Güvenlik şubesinde işkencelerin koridorlarda yapıldığını belirten Hatib, şunları söyledi:

"İyice işkence edilen mahkum, sorguya alınırdı. Suçlamaları inkar ederse yine işkence görürdü. Yöneltilen suçları işlemiş ya da işlememiş olmanın bir farkı yoktu, kabul etmekten başka şansın da yoktu. Onların ellerinde dosyan hazırdı zaten. Senin ne söylediğin onların umurlarında değildi. Onların tek derdi, senden diğerlerinin ismini öğrenmekti."

- 215 nolu "ölüm birimindeki" günleri

Hatib, 10 günün sonunda araca bindirilerek Şam'a götürüldüklerini şu sözlerle anlattı:

"Başımız bacaklarımızın arasında, kalabalık bir grupla bizi Şam'a götürdüler. Yol 7 saat sürdü. Kefer Süse beldesindeki 215 nolu güvenlik birimine vardık. Büyük bir yerdi. Müdürünün ismi Şerşebil'di. Çok aşağılık biriydi. 215 nolu birim ölüm birimiydi. Burada 2 ay falan kaldım.

Kaldığımız hücreyle işkence odası sırt sırtaydı. Sorgu odasından sürekli sesler gelirdi, sürekli darp ve işkence olurdu. Aynı araçta giden bir kız vardı, 25 gün sonra onu tekrar gördüğümde tanıyamamış, şoke olmuştum. İşkence yapanların kadınlara özel bir şefkatleri yoktu. Kalplerinde rahmetin eseri yoktu. İşkencede onlar için kadınlar, çocuklar ve erkekler eşitti. Eğitimli kişilere daha fazla işkence yapıyorlardı."

215 nolu birimden 60 gün sonra çıktığını ve askeri mahkemeye sevk edildiğini belirten Hatib, "Sonra Humus hapishanesine götürüldük, orası çok zordu. İlk girdiğimizde ayrı hücreler yoktu, bizi gerçek suçlularla hapsettiler. Fuhuş yapan ve uyuşturucu kullananlarla bir tuttular. Burada 3 ay kaldık. O kadar çok tutuklu vardı ki artık yatacak yer kalmamıştı, koridorlarda bile yatanlar vardı çünkü en az 6 ayda bir mahkeme oluyordu. O da sıran gelirse." diye konuştu.

- "Bebeğin koğuşa girmesiyle içeriye ışık girdi"

Hatib, tanıklık ettiği bazı kadınlarla ilgili ise şu bilgileri paylaştı:

"Bir kadın işkence yüzünden artık psikolojik sorunlar yaşıyordu. Bu kadın birkaç defa tecavüze uğradığını bana çok çeşitli şekillerde anlatıyordu. Hangisinin doğru olduğunu anlayamıyordum. İşkence izleri vücudunun her yerinde vardı. Bu kadına bir aktivistin eşi olduğu için daha fazla işkence etmişlerdi. Bizimle bir ay kaldı. Bu ayda şuurunu tamamen kaybetti.

Bir başka kadın da henüz alıkonulmadan önce evlerinin yakınındaki askeri kontrol noktasında tecavüze uğramış sonra da teröristlerle iş birliği yaptığı gerekçesiyle alıkonulmuştu. Bunların haricinde 15 yaşında bir kız çocuğu vardı. Bu kızı da tutuklayıp, tecavüz etmişler. Kız, koğuşa ilk getirildiğinde 3 gün boyunca kapının ağzında oturdu, onunla ilgilendik. Buraya neden geldiğinin bile farkında değildi."

Hamile bir kadının tutuklanarak koğuşa getirildikten sonra doğum yaptığını aktaran Hatib, şunları kaydetti:

"Kadın doğum yapacağı gün yetkililerden ambulans çağırmalarını istedik. İki saat geciktirdiler sonra kadını tek başına aldılar. Askeri hastanede doğum yaptırdıktan sonra bebeğini bir bez parçasına sararak getirdiler. Bebeğin koğuşa girmesiyle içeriye ışık girdi. Hepimiz onun annesi olduk. Üstümüzden başımızdan keserek ona elbiseler diktik."

- Beraat etmesi ve yeniden alıkonulması

Hatib, 9 aydan sonra rüşvet vererek beraat kararı aldığını ancak yeniden alıkonulduğunu da şöyle anlattı:

"Cezaevinden çıkarken kapıda ailem beni bekliyordu. Onları gördüm ama aileme kavuşamadan başka bir güvelik birimi beni tutukladı. Yanaşan araçtan bir rütbeli inerek hakkımda ihbar olduğunu ve rapor düzenlendiğini söyledi. 'Nasıl olur? O sürede ben tutukluydum' desem de Hava Güvenlik Şubesine gittik. Orada 'İstediğini yap, bir yıl yattım, yine yatarım' dediğimde sinirlenerek elektroşok verdiler. Onun acısını sonradan hissediyorsun. Hücreye gittiğimde kan dolaştıkça acısını hissediyordum. İnsan işkence anında birçok şeyi hissetmeyebilir ancak acısı daha sonra çıkıyor."

Hatib, buradaki üçüncü gününde serbest kaldığını söyledi.

Kaynak: