SURİYE'DE İŞKENCE MAĞDURLARI REJİMİN ZİNDANLARINI ANLATIYOR - "Tek kolumdan havaya astılar, Falakaya yatırdılar"

Esed rejiminin zindanlarında işkence gören üniversite öğrencisi Nur Mektebi: - "Öğrenci olduğumuz için daha fazla işkence yaparlardı. Tek kolumdan havaya astılar. Falakaya yatırdılar" - "Yaşlı bir kadını tutuklayıp ona işkence yapıyorlardı. Ona sorduğumuz
SURİYE'DE İŞKENCE MAĞDURLARI REJİMİN ZİNDANLARINI ANLATIYOR - "Tek kolumdan havaya astılar, Falakaya yatırdılar"

İDLİB (AA) - SELEN TEMİZER/BURAK KARACAOĞLU- Suriye'de Beşşar Esed rejiminin zindanlarında yaklaşık 7,5 ay alıkonularak işkence gören 27 yaşındaki Nur Mektebi, tek kolundan havaya asılarak defalarca falakaya yatırıldığını söyledi.

Halep doğumlu 27 yaşındaki Mektebi, Esed zindanlarında alıkonulduğu sürede maruz kaldığı işkenceleri AA muhabirine anlattı.

Eylül 2014'de alıkonulduğunu belirten Mektebi, sorgu için Halep'teki askeri güvenlik şubesine götürüldüğünü söyledi.

Mektebi, "Üniversite birinci sınıf öğrencisiyken tutuklandım. Evime baskın yaparak götürdüler beni. 2 saat araçta beklettiler. Güvenlik Şubesine götürdüklerinde gözlerimi bağladılar. Merkeze girer girmez üzerimi aradılar. Üzerimdeki elektronik eşyaları aldılar. Darp, tehdit ve aşağılama o an başladı." dedi.

Güvenlik şubesindeki ilk sorgusunun ardından, alıkonulan başka üniversite öğrencilerle bir odaya hapsedildiklerini dile getiren Mektebi, yaklaşık 7,5 ay tutuklu kaldığını belirtti.

Mektebi, sorgu sırasında çeşitli işkencelere maruz kaldığını kaydederek, "Öğrenci olduğumuz için daha fazla işkence yaparlardı. Tek kolumdan havaya astılar. Falakaya yatırdılar. Çok zordu." diye konuştu.

Sorgu sırasında boş kağıda parmak basmaya zorlandığını kaydeden Mektebi, "Neyle suçlandığımı bilmiyordum." dedi.

Mektebi, askeri şubede yaklaşık 45 gün sebepsiz yere tutulduğunu ifade ederek, "Küçücük bir odada kalıyorduk. 60 yaşından büyükler ve çocuklar vardı. Temizlik yoktu. Bit, böcek vardı. Sağlık yoktu. Yemekler çok kötüydü." şeklinde konuştu.

- "Hem asarlar hem de vururlardı"

Mektebi, kaldıkları odanın karşısında, işkence odası olarak kullanılan bir oda olduğunu, bu nedenle tüm işkencelere tanıklık ettiğini söyledi.

"Bir gün o odaya bağladıkları gence su verdiğimiz için cezalandırıldık. Sürekli o odada işkence görenleri görüyor ve seslerini duyuyorduk. Hem asarlar hem de vururlardı." ifadelerini kullanan Mektebi, buradan sonra Şam'daki Filistin Şubesi olarak bilinen sorgu merkezine götürüldüğünü anlattı.

Mektebi, "Pilavı yerken pirincin sesi gelirdi. Yemek zorundaydık. Aksi halde işkence ederlerdi." diye konuştu.

Filistin Şubesi'nin çok kötü bir yer olduğunu iç savaş öncesi dönemlerde de bildiğini söyleyen Mektebi, şubede toplumun her kesiminden kişilerin bulunduğunu ifade etti.

Mektebi, bir bilim insanıyla aynı koğuşta kaldığını kaydederek, şunları paylaştı:

"Koğuşumuzda Nadya Rifai isminde yaşlı ve ünlü bir fizik mühendisi vardı. Kimyasal silah yapmaya ikna etmek için ona her gün işkence yapıyorlardı. Kadın gözümüzün önünde aklını yitirdi. Sonra öldüğünü öğrendik."

Mektebi, Filistin Şubesi'nde unutamadığı başka bir olayı da şöyle anlattı:

"Humuslu yaşlı bir kadını tutuklayıp, ona işkence yapıyorlardı. Ona sorduğumuzda 'Köyümüzde Cihat diye biri varmış. O yüzden beni tutuklamışlar. Ama onu tanımıyorum' diyordu. Sonradan kadını muhaliflerle cihat nikahı yapmakla suçladıklarını öğrendik. Kadın bunu anlamayacak kadar yaşlıydı."

İşkencecilerin yüzlerini hiç unutmadığını vurgulayan Mektebi, "İki kişi vardı. Birinin lakabı kuş, diğerininki de Baas'tı. Kuş, uzun boylu, geniş omuzlu, beyaz tenli biriydi. Baas ise kısa boylu, zayıf, sarışın ve yeşil gözlüydü. Bunları unutmak çok zor. Hala gözümün önünde." ifadelerini kullandı.

Kaynak: