Suudi Arabistan Riyad Anlaşması'nın uygulanması için güce başvurur mu?

BAE destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi (GGK), sözde "özerklik" ilanıyla Suudi Arabistan'ın Yemen'deki vizyonundan uzak politikalarla hareket etmeye başladı- Riyad yönetiminin, Aden'i kontrol etme avantajları, ayrılıkçı GGK'nin sözde özerklik ilanınınd
Suudi Arabistan Riyad Anlaşması'nın uygulanması için güce başvurur mu?

SANA (AA) - AZİZ EL-AHMEDİ / İYAD EN NABLUSİ - Yemen'de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyinin (GGK) ülkenin güneyinde "sözde özerlik" ilanında diretmesi, güneydeki anlaşmazlıklara çözüm amacıyla imzalanan Riyad Anlaşması'nın öncüsü Suudi Arabistan'ın güce başvurma ihtimalini gündeme getiriyor.

GGK'nin 25 Nisan'da ülkenin güneyinde sözde özerklik ilan etmesi, sadece hükümet ile arasında 5 Kasım 2019'da imzalanan Riyad Anlaşması'nın uygulanmasında yaşanan tıkanıklık hali için bir cevap değildi.

Uzmanlara göre, Riyad Anlaşması'nın özellikle güvenlik ve askeri alanları kapsayan maddeleri, GGK ve Aden'de bulunduğu yıllarda sadece Abu Dabi'nin çıkarlarına hizmet edecek askeri oluşumlar inşa eden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) için endişe kaynağı oluşturuyor ve rahatsızlık veriyor.

Ancak Yemen'deki koalisyon güçlerinin öncüsü Suudi Arabistan'ın gözü önünde serpilen GGK'nin şu anda Riyad yönetiminin vizyonundan tamamen uzak politikalarla hareket etmesi, bu sözde özerkliğin ilanından daha tehlikeli.

Gerçekten bu politikalar, Suudi Arabistan'ın, Husilerin isyanına son vererek ve meşruiyeti yeniden inşa ederek ülkenin kurtulmasını hedefleyen; Mart 2015'ten bu yana yürütülen ülkedeki askeri müdahalesinin hedefleriyle taban tabana zıt düşüyor.

- Riyad Anlaşması ve etkisi

Bu politikalar ayrıca Suudi Arabistan'ın "özel bir başarı" addettiği, Yemen'in komşuları üzerindeki etkisinin derinliğine ve gücüne katkısından olmasından dolayı bölgesel ve uluslararası düzeylerde faydalanmaya çalıştığı siyasi anlaşmayı da yerle bir ediyor.

Suudi Arabistan'ın öncülük ettiği Riyad Anlaşması'nın uluslararası ve bölgesel düzeydeki başarısına, GGK'nin sözde özerklik ilanın ardından da sıkça gönderme yapıldı.

Öyle ki uluslarası ve bölgesel düzeyde yapılan açıklamalarda, Riyad Anlaşması'nın güney meselesinde temel unsur olduğuna işaret edildi.

- GGK'nin iddialarında diretmesi

Öte yandan GGK de, bu çıkışını tasvip etmeyen uluslararası ve bölgesel pozisyonun karşısında, kararlarını "anlık ruh hali" veya "durumsal infiallere" göre almayan, "sistemli siyasi bir grup" olduğu imajında diretme fırsatı buldu.

GGK, kendisine yönelik ardı arkası kesilmeyen tepkilerle eş zamanlı şekilde yaptığı açıklamalarda, istikrarlı ve stratejik olarak nitelendirdiği bu seçiminde direteceğini, geri adım atmayacağını vurguladı.

Öyle ki GGK Başkanlık Heyeti üyesi Fadl el-Cadi, başkanlığın halkın temsilcisi olduğunu ve liderlik için bir yol haritası hedeflediğini söyledi.

Bu gelişmelere ek olarak ülkenin güneyindeki siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik koşullarını ele alan; kuzey ve güney illeri arasında eşit yetkilere sahip bir hükümetin kurulması maddesinin de yer aldığı 29 bendlik Riyad Anlaşması'nın uygulanmaması konusunda Yemen hükümeti ile GGK birbirlerine karşılıklı suçlamalar yöneltmeye devam etti.

- Sözde özerklik ilanı karşısında Suudi Arabistan'ın tutumu

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz başkanlığında 29 Nisan'da düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısında, koalisyon güçlerinin sözde özerklik ilanından bir gün sonra yaptığı açıklama teyit edildi.

Toplantıda geçici başkent Aden ve güneydeki bazı bölgelerdeki durumun, GGK'nin olağanüstü hal ilanından (25 Nisan) önceki haline dönmesi gerektiği vurguladı.

Toplantıda ayırca uluslararası alanda büyük bir memnuniyetle kabul gören, BM tarafından doğrudan desteklenen Riyad Anlaşması'na muhalif atılan tüm adımların iptal edilmesi, söz konusu anlaşmanın acilen uygulanması gerektiği belirtildi.

- "Açıklamalar tek başına yetersiz"

Riyad yönetimi tarafından desteklenen Yemen hükümeti, GGK'nin sözde özerlik ilanının hemen ardından Suudi Arabistan'dan bu çıkış karşısında net ve kesin bir tavır almasını istedi.

Yemen hükümeti, Suudi Arabistan'dan "hükümetin nüfuzunun çoğunu kısıtlayan bu tehlikeli isyanı" sona erdirmesi için GGK'yi zorlamayan yalın bir açıklamadan fazlasını bekliyor.

Hükümet, siyasi ve coğrafi nüfuzunun daha fazla zedelenmesinin, kısa sürede yıkıma yönelik endişelere yol açacağının farkında. Husilerin, aralarında hükümetin en önemli kalelerinden sayılan Marib'in de bulunduğu ülkenin kuzey bölgelerindeki askeri baskıları bu endişeleri pekiştiriyor.

- Sözde özerklik ilanının yol açacağı felaketler

Sözde özerklik ilanının açacağı felaket, hükümetin belirttiği üzere Riyad Anlaşması'nın ortadan kalkması ya da hükümetin siyasi nüfuzunun baltalanmasıyla sınırlı kalmıyor.

Öyle ki, bu durum İran destekli Husilere karşı yürütülen mücadele, ekonomik kriz, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılması gibi yürütülmeye çalışılan pek çok dosyanın başarısızlığı anlamına geliyor.

Yemen Sağlık Bakanlığı yetkilisi Muhammed er-Rubeydi, GGK'nin sağlık sektörüne müdahalesinin salgının yayılmasını engellemek için yürütülen tüm faaliyetleri baltaladığını kaydetti.

- Riyad Anlaşması, Suudi Arabistan için "altın fırsat"

Bu nedenler göz önüne alındığında koalisyon güçlerinin öncüsü olan ve iç savaşın patlak verdiği 2015'ten bu yana Yemen krizinin yansımalarıyla ilgilenen Suudi Arabistan'ın GGK'nin isyanını nihai şekilde sonlandırmak ve ülkedeki durumun ayrılıkçı konseyin Aden'i ele geçirmesinden önce (Ağustos 2019) haline dönmesi için müdahalede bulunması gerekiyor.

Suudi Arabistan birlikleri, Ekim 2019'da Yemen'den çekildiğini açıklayan BAE güçlerinin yerini aldığından bu yana Aden'i kontrol etmenin tüm avantajlarını kullanıyor.

Riyad Anlaşması, Suudi Arabistan için genç veliaht prens Muhammed bin Selman'ın ihmalinde BAE tarafından el konulan eski nüfuzunu yeniden kazanması için "altın fırsat" sunuyor.

Bunun yanı sıra anlaşma, Suudi Arabistan'a Yemen'in güneyindeki nüfuzunu hükümetin güvencesi altında derinleştirmek için de gerekli kılıfı da sağlıyor. Ayrıca Suudi Arabistan'ın ulusal birlik gibi ülke içi meselelerde ve Husilerle mücadeledeki konumu neredeyse güven verici olarak tanımlanabilir. Ancak bu avantajlar, BAE destekli GGK'nin özerlik iddialarındaki ısrarı göz önüne alındığında gerçek bir tehditle karşı karşıya.

GGK'nin sözde özerklik ilanının üzerinden 10 günden fazla bir süre geçtiği düşünüldüğünde bugüne kadar baskı için kullanılan yumuşak yöntemlerin ayrılıkçı konseyin geri adım atması konusunda başarılı olamadığı söylenebilir.

Bu durum da Suudi Arabistan'ın Riyad Anlaşması'nı kurtarması ve güneydeki askeri ve siyasi nüfuzunu güvence altına alması için önündeki tek yol olması nedeniyle "zor" kullanma seçeneğini daha da güçlendiriyor.

Kaynak: