Tarihimizin kara lekesi İstiklal Mahkemeleri

Tarihimizin ve memleketimizin en kanlı kararlarına imza atmış mahkemeler İstiklal Mahkemeleridir. Resmi tarih ve popüler kültürün üstüne çok eğilmediği İstiklal Mahkemelerinde hukukçu olmayan isimlerden oluşan bu gezici mahkemeler birçok masum insanın idamına karar verdi.
Tarihimizin kara lekesi  İstiklal Mahkemeleri

İstiklal Mahkemeleri öyle mahkemelerdi ki sanıklar sorgulanmadı, yargılayanlar hukukçu değildi. Bundan sebep olacak ki ne tarih kitaplarında ne de gazetelerde üstünde durmadı. İstiklal Mahkemeleri bazı kesimlerce ‘o dönem gerekliydi’ gibi gerekçeler sunulsa da tarihimizin kara lekelerinden biri oldu.

İNSAN HAKLARININ HİÇE SAYILDIĞI MAHKEMELER

Cumhuriyet öncesinde kurulan ve sonrasında da devam eden İstiklal Mahkemeleri, Türkiye'nin en utanç verici mahkemeleri olarak tarihe geçti. İstiklal Mahkemeleri, Milli Mücadele adına çıkmasına rağmen bu toprakların çok önemli âlimlerini idam ettirdi. Cumhuriyet'in en büyük utancı olarak görülen İstiklal Mahkemeleri ve işledikleri cinayetler maalesef gereği kadar gündeme getirilmiyor. Bu mahkemelerin nasıl kurulduğunu, kimlerin idam sehpasına gönderildiğini, haksız ve yargısız infazları; gazeteler, kitaplar ve diğer medya unsurları gündeme getirmiyor. Fakat gündeme getirilmeyen bu mahkemeler, binlerce cinayetin tek sebebiydi. Bu mahkemeler, hukukun askıya alındığı, insan haklarının hiçe sayıldığı, cinayetlerin meşrulaştırıldığı ve belli zihniyetlerin azmanlaştırıldığı; tabiri caizse yüz karası olarak tarihe geçti.

HIYANET-İ VATANİYYE KANUNU İLE BAŞLADI

23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye'nin dört bir yanından kalkıp Ankara'ya gelen vekillerin hiçbirinin kişisel bir çıkarı yoktu ve hiçbirinin bir diğerine minnet borcu bulunmuyordu.  Amaç halk iradesini kurmak ve başarı muhakkaktı. Mesele ise memleketti. O günlerde son sığınak tek memleket elden gitti gidecek haldeydi. O yıl 23 Nisan’da ilk Meclis bir amaçla dualarla ve tekbirlerle açıldı. O dönemlerde yaşanan en büyük sorun asker kaçaklarının olmasıydı. Neredeyse yüzyıldır aralıksız süren savaşlardan dolayı köyler erkeksiz, çocuklar babasız kalmıştı. Millet bu yüzden yeni savaşa uzak bakıyordu. Öte yandan Anadolu’da İstanbul- Ankara ikilemi sürüyordu. Bu nedenle Meclis’in ilk işi Hıyanet-i Vataniyye kanunu çıkarmak olacaktı. Kanun 29 Nisan 1920’de yasalaştı ve İstiklal Mahkemeleri bu amaçla kurulmuş oldu. İstiklâl Mahkemeleri, 17 Şubat 1921 tarihinde Ankara'daki hariç kapatıldı. İkinci dönem İstiklâl Mahkemeleri, çalışmalarına 30 Temmuz 1921'de başladı ve 1923'ün Ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. Üçüncü ve son dönem İstiklâl Mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında etkin oldu.

İSTİKLAL MAHKEMELERİNİN ÜÇ DÖNEMİ

Birinci dönem; 18 Eylül 1920 ile 17 Şubat 1921 tarihleri arasında. İstiklâl mahkemeleri yasasının kabulünden sonra Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa 14 İstiklâl Mahkemesi kurulması için öneride bulundu. Fakat sayı çok görüldüğü için 7 mahkeme bölgesi saptandı. Bir ay sonra Diyarbakır'a da bir mahkeme kurulması kabul edilince sayı sekize yükseldi: Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu, Pozantı, Diyarbakır. Bu mahkemeler vatana ihanet ve asker kaçakları için kurulmuştu. İkinci dönem; 30 Temmuz 1921 tarihi ile 1923 Ekim ayı arasında. İlk olarak 19 Ağustos 1921 tarihinde Kastamonu'da, 12 Ağustos 1921 tarihinde Konya'da, 17 ağustos 1921 Samsun, 22 Eylül 1921 tarihinde Yozgat’ta kuruldu. İkinci İstiklâl Mahkemelerinde asker kaçakları, Kurtuluş Savaşında düşmana yardım edenler ve isyan çıkaranlar yargılandı. Bu dönemde ise İstiklal Mahkemeleri ilk suiistimallere başlamış oldu. Üçüncü dönem; 1923 ile 1927 yıllarında gerçekleşti. İsyanlarda ve olağanüstü hallerde kurulmuştur. 6 Nisan 1925 tarihinde Diyarbakır'da Şeyh Said kıyamı sonrasında Şark İstiklâl Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkemeler hilafet ve saltanat yıkılmasına itiraz edenleri, kılık kıyafet ve şapka kanunu reddedenleri ve Cumhuriyetin ilanını eleştirenleri yargılamak için İstanbul ve Ankara'da kurulmuştur. Bu tarihten itibaren İstiklal Mahkemeleri sayısız cinayete ve zulümlere neden oldu. Halk, kendi kültürünü ve dinini yaşayamaz hale gelmiş ve inkılaplar adı altında kültürel bir asimile dönemi başlamıştı. Bu asimilasyona karşı çıkan veya eleştiren kim olursa olsun İstiklal Mahkemeleri eliyle yargılandı ve bu mahkemeler aldıkları emirlerle birçok masumum kanına girdi. Mustafa Kemal'e 14 Haziran 1926 tarihinde yapılacağı iddia edilen İzmir Suikastı bahane edilerek önce İzmir'de, birkaç gün sonra ise Ankara'da İstiklal Mahkemeleri yeniden kuruldu. Ve bu bahane ile cinayetler aralıksız devam etti.

55 BİN KİŞİ YARGILANDI, BİN 352 KİŞİ İDAM EDİLDİ, 40 BİN KİŞİ CEZA ALDI

İstiklal Mahkemeleri zabıtlarını ilk gören kişilerden olan Prof. Dr. Ergün Aybars’ın verdiği bilgiye göre, İstiklal Mahkemeleri’nde 55 bin kişi yargılandı, 1352 kişi idam edildi, yaklaşık 40 bin kişi hakkında ise dayak cezası verildi. Toplam 17 İstiklal Mahkemesi kuruldu. Ankara hariç diğer İstiklal Mahkemeleri 17 Şubat 1921’de kaldırıldı. Ankara İstiklal Mahkemesi ise 31 Temmuz 1922’ye kadar görev yaptı.

ŞEYH SAİD VE İSKİPLİ ATIF HOCA’NIN İDAMI

Şeyh Said, isyanın liderliğini yapmaktan 1925’te Şark İstiklal Mahkemesi’nce idam edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dersim Katliamı ile ilgili özür konuşması sırasında sözünü ettiği İskilipli Atıf Hoca da, Şapka Devrimi’ne karşı çıktığı için Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından Şubat 1926’da müdafaa yapmasına gerek görülmeden Kel Ali lakaplı (Ali Çetinkaya)’nın kararıyla Ankara Samanpazarı Meydanı’nda asıldı.

İSTİKLAL MAHKEMELERİNİN ASTIĞI TEK KADIN ŞALCI ŞÖHRET BACI

İstiklâl Mahkemeleri'nde birçok insanın şapka yüzünden asıldığı bilinir ama biri var ki onun hikâyesine akıl sır erdiremiyor insan. 24 Kasım 1925'te Kahramanmaraş'ta kurulan 23 darağacında bir de kadın vardır. Şalcı Şöhret Bacı. Erzurum'da yetim çocuklarına bakmak için el işi şal örüp çarşıda satan bir anneydi. Devlet birden şapka giymeyi emredince, yayılan dedikodularla birlikte Maraş halkı protesto amacıyla şehir merkezine doğru yürüyüşe geçer. O esnada kadınlar hamamından çıkan Şöhret Bacı'ya "Senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip ol." der biri. Fevri bir kadındır Şalcı Bacı. Bohçasıyla hamamdan dışarı fırladığı gibi hükümet konağının önüne gider. Asker ve halk arasında sürtüşme olduğunu görünce evlatlarını aramaya başlar. Bulamayınca, oğullarını askerlerin teslim aldığını düşünür. Annelik duygusuyla bağırarak bohçasındaki takunyaları askerlere fırlatır ve şapka hakkında kötü sözler sarf eder. Ne olduğunu anlamadan tutuklanır, yargılanır ve 22 erkekle birlikte asılır. Rivayete göre, "Ben hatun kişiyim, şapkayla ne işim olur?" dese de dinletemez kimseye. İdam edilirken kadın olduğu anlaşılmasın diye başına çuval geçirilir. Bu süreçte idam edilen ilk ve tek kadın olur.