TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Çavuşoğlu'ndan, AB'ye "samimiyet" eleştirisi:

"AB'nin insan hakları meselesindeki samimiyet ve tutarlılığı sınıfta kalmıştır ve hiç parlak değildir"- "Yasal yönden Türkiye'de insan hakları konusunda bir eksiklik görmüyorum. Özellikle insan haklarıyla ilgili sistematik bir ihlal hiç görmüyorum"
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Çavuşoğlu'ndan, AB'ye "samimiyet" eleştirisi:

TBMM (AA) - ERTUĞRUL SUBAŞI - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, "AB'nin insan hakları meselesindeki samimiyet ve tutarlılığı sınıfta kalmıştır ve hiç parlak değildir​​​​​​​." değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, "10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 1990 yılında Meclis bünyesinde yer alan diğer komisyonlardan ayrı olarak kanunla kurulduğunu bildirdi.

Komisyonun, inceleme ve çalışmalarını daha ziyade kurulan alt komisyonlarla gerçekleştirdiğini anlatan Çavuşoğlu, verimli ve kaliteli bir süreci yürütmek için çalışmaların daha dar kapsamlı birimlerle yapılmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun, cezaevlerinden ulaşan ihlal iddiaları ve şikayetlerle ilgili yerinde incelemeler yapıp, hükümlü ya da tutukluların görüşüne müracaat ederek rapor tanzim ettiğini aktaran Çavuşoğlu, bu kapsamda çok sayıda cezaevinin ziyaret edildiğini söyledi.

Türkiye'nin 90'lı yıllarda insan haklarıyla ilgili çok töhmet altında kaldığını ve kötü bir izlenim bıraktığını belirten Çavuşoğlu, "Geldiğimiz noktada artık cezaevlerimizde hiçbir şekilde kötü muamele, işkence gibi insan hakları ihlalleri mevzubahis değil." şeklinde konuştu.

- "Avrupa'nın elini taşın altına koyması gerekiyor"

Göç ve Uyum Alt Komisyonunun da yoğun çalışma içinde olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, 2011'de Suriye'de başlayan çatışmalar sonrasında binlerce insanın savaştan, ölümden, yokluktan kaçarak Türkiye'ye sığındığına işaret etti.

Çavuşoğlu, o dönem uluslararası talepleri kabul görmeyen Türkiye'nin sınırlarına dayanan çok sayıda insana kayıtsız kalmadığını, göç ve sığınmacılar konusundaki hukuka riayetinin tüm kesimlerce takdir edildiğini belirtti. 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi uyarınca ortak sorumluluk ve dayanışma içinde yükün birlikte paylaşılması gerektiği öngörülmüşse de Türkiye'nin yalnız bırakıldığına işaret eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Türkiye 2015 yılına kadar yaklaşık 3 milyon Suriyeliyi geçici sığınmacı olarak barındırdı ve bu sürede hiçbir destek almadı. 2015'ten sonra AB ile yapılan geri kabul anlaşması çerçevesinde bir kısım taahhütler verildi. Bu taahhütler neticesinde şu ana kadar 4,3 milyar civarında bir destek gelmiş oldu. Ama bunlar taahhütleri karşılamış değil. Şu anda Türkiye'de barınmakta olan 4 milyon civarında sığınmacı var. Bunların 3,6 milyonu Suriyeli. Yanı sıra Akdeniz'den, gerek Suriye'den, gerekse Kuzey Afrika bölgesinden Avrupa'ya geçiş yapmak için botlarla geçmeye çalışanlar var. Türkiye göç yükünü kaldırmaya devam ederken sığınmacıların iaşesi, eğitimi, sağlığıyla ilgili uluslararası hukukun öngördüğü hususlara riayet ederek bunu sürdürüyor. Ne yazık ki Avrupalı dostlarımız ikircikli tutum sergiliyor. Avrupa bu göç yükünü birlikte omuzlamak yerine adeta Türkiye'yi göçmenler ve sığınmacılar için bir tampon bölge olarak belirlemek istiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Dolayısıyla Avrupa'nın burada elini taşın altına koyması ve ikircikli tutumdan vazgeçmesi gerekiyor. Akdeniz'de, Ege Denizi'nde Avrupa'ya geçiş yapmaya çalışan sığınmacılara karşı Yunanistan'ın gösterdiği zalimane tutum insan haklarına aykırı ve geri itmeme politikasına aykırı davranışları, AB tarafından bırakın engellenmeyi AB sınır güvenliği kuruluşu Frontex marifetiyle suç ortaklığına dönüşüyor. Ne yazık ki bugün Ege Denizi'ne geçiş esnasında yakalanan sığınmacılar elleri kelepçelenerek denize bırakılıyor. Hareket kabiliyetinden sakıt edilmiş sallarla denize bırakılıyor."

AB'nin yıllardan beri üzerinde yükseldiğini ifade ettiği değerlerini bugün tuz buz ettiğini anlatan Çavuşoğlu, "Dolasıyla insan hakları meselesi her şeyden önce samimiyet ve tutarlılık meselesidir. Görüyoruz ki AB'nin insan hakları meselesindeki samimiyet ve tutarlılığı sınıfta kalmıştır ve hiç parlak değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Çocuk Hakları Alt Komisyonunun da çalışmalarını sahada sürdürdüğünü belirten Çavuşoğlu, komisyonun, geçtiğimiz günlerde mevsimlik işçilerle barınan çocukların sorunlarını gündemine aldığını bildirdi.

Çavuşoğlu, bu konuda Türkiye'nin geçmişe nazaran iyi durumda olduğunu ancak alınması gereken bir mesafe bulunduğunu da ifade ederek, hazırlanacak raporun yol gösterici olacağını kaydetti.

- Yunanistan'ın sığınmacılara karşı hak ihlalleri

TBMM İnsan Hakları Komisyonunun yurt dışında ortaya çıkan insan hakları ihlalleri kapsamında da çalışmalar yaptığına dikkati çeken Çavuşoğlu, İdlib'de 33 Türk askerin şehit olmasından sonra binlerce Suriyeli sığınmacının Yunanistan sınırlarına dayandığını anımsattı. Bu süreçte kötü görüntülerle karşılaşıldığını dile getiren Çavuşoğlu, işkenceye varan ihlallerin tespiti için kurdukları komisyonca sığınmacıların maruz kaldığı hak ihlallerinin de tespit edildiğini bildirdi.

Yunanistan'ın sığınmacılara uyguladığı hak ve hukuk dışı tutumları belgeleyen bir rapor hazırladıklarını anlatan Çavuşoğlu, raporun gerekli yerlere iletildiğini kaydetti.

Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını geri aldığı savaş sırasında Ermenistan tarafından sivil yerleşim yerlerine kullanımı yasak silahlarla ateş açıldığını ifade eden Çavuşoğlu, uluslararası toplumun bu savaş suçuna karşı sessiz kaldığını söyledi. Çavuşoğlu, Ermenistan'ın savaş suçlarını tespit etmek amacıyla bir rapor oluşturduklarını, ayrıca Türkiye'deki Ermeni vatandaşların savaş nedeniyle mağduriyetlerinin oluşup oluşmadığına da baktıklarını ve çeşitli görüşmeler gerçekleştirildiğini aktardı.

- "Karınca misali yangına su taşımaya çalışıyoruz"

Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Müslümanlar üzerinden beslenen bir korku atmosferi oluşturulduğunu dile getiren Çavuşoğlu, bu konuda AB ülkelerinde yaşayan vatandaşlardan çok sayıda başvuru alındığını aktardı. Çavuşoğlu, bu kapsamda Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi Alt Komisyonu kurduklarını ve komisyonun teorik olarak çalışmalarını tamamladığını, şimdi en çok ihlal yaşanan ülkelerde çalışmalara başlandığını anlattı.

Bu kapsamda Fransa'ya yapılan ziyarette Fransız makamlarının yanı sıra hem Türklerle hem de Cezayir, Fas gibi ülkelerden gelen Müslümanlarla konuştuklarını dile getiren Çavuşoğlu, Fransa'da İslamofobi'nin kurumsallaşmaya doğru ilerlediğini kaydetti.

Abluka altında tutulan Gazze, Batı Şeria ve İsrail'in Filistin halkına uyguladığı apartheid rejimini ele alan bir komisyon kurduklarını da dile getiren Çavuşoğlu, İsrail'in Filistinlilere karşı uyguladığı sindirme, asimile etme, göçe zorlama girişimlerinin ve zulmün hat safhaya ulaştığını söyledi. Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

"İsrail'in uygulamaları ve son olarak çıkardığı Yahudi esaslı kanunla bir apartheid rejimine büründüğünü ve bir sömürgeci devlet olduğunu söylüyoruz. Bunun sonucunda uluslararası toplumun aynı Güney Afrika'da olduğu gibi apartheid rejimine uygulamış olduğu ambargo ve diğer enstrümanları devreye alma politikasının İsrail için de uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak İsrail söz konusu olunca uluslararası toplumun üç maymunu oynadığını da görüyoruz. Biz karınca misali yangına su taşımaya çalışıyoruz."

- "Avrupa'ya ayna tutmak zorundayız"

AK Parti iktidarıyla insan hakları konusunda çeşitli kurum ve uygulamaların hayata geçirildiğini bildiren Çavuşoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"İnsan hakları süreci dinamik bir süreçtir. Yasal yönden Türkiye'de insan hakları konusunda bir eksiklik görmüyorum. Özellikle insan haklarıyla ilgili sistematik bir ihlal hiç görmüyorum. Zaman zaman kişilerden kaynaklanan, pratikteki uygulayıcıların yapmış olduğu hatalar veya kasıtlar neticesinde ortaya çıkanlar olabilir. Bunların da takibi hemen yapılmakta ve sorumlular hakkında cezai işlemler, idari disiplin kararları uygulanmakta.

Türkiye hakikaten insan hakları konusunda bence çok önemli bir seviye yakalamış durumda. Burada geriye gidenler AB ve batı toplumu. Çünkü AB bunu bir reel politik amaç için kullanmaktadır, insan haklarını bir dış politika enstrümanı olarak kullanmaktadır. Ayar vermek istediği ülkelere karşı insan hakları sopasını sallamakta ama dönüp kendi kapısının önüne baktığında her türlü ihlalin yaşandığını gördüğümüz bir niteliktedir. Dolaysıyla biz bundan sonra Avrupa'ya ayna tutmak zorundayız. Türkiye'yi sanık sandalyesinde oturtmaya çalışan veyahut sicili bozukmuş gibi göstermeye çalışan Avrupa'nın insan hakları sicili ve insan hakları karnesi emin olun çok çok zayıf bir durumda. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte nerede bir insan hakkı ihlali varsa dünyanın neresinde olursa olsun, mağdur mazlum kim varsa onun yanında olmaya devam edeceğiz. Ahlaki üstünlük bizde, AB ve batı ahlaki üstünlükten yoksun durumda."

Kaynak: