Türk edebiyatının yerli ve milli sesi: Tarık Buğra

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önemli isimlerinden gazeteci, roman, hikaye, oyun ve fıkra yazarı Tarık Buğra, vefatının 27'ncı yılında anılıyor.
Türk edebiyatının yerli ve milli sesi: Tarık Buğra

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önemli isimlerinden gazeteci, roman, hikaye, oyun ve fıkra yazarı Tarık Buğra, vefatının 27'ncı yılında anılıyor. Tam adı Süleyman Tarık Buğra olan yazar, 2 Eylül 1918'de, ağır ceza reisi olarak görev yapan Erzurumlu Mehmet Nazım Bey ve Akşehirli Nazike Hanım'ın çocukları olarak Akşehir'de dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu burada tamamlayan Buğra, babasının kütüphanesinden çok etkilenerek, küçük yaşlarda edebiyata merak saldı. Ortaokulun ardından, 1933'te yatılı öğrenci olarak İstanbul Lisesi'ne giren Buğra, lisede Hakkı Süha Gezgin ve Pertev Naili Boratav'ın öğrencisi oldu. Buğra, hocası Gezgin'in teşvikiyle ilk hikayelerini yazmaya başladı ve okulun yatılı kısmı kapanınca Konya Lisesi'ne geçti ve 1936'da mezun oldu."Tarık Nazım" takma ismiyle, hikaye ve şiirler yazan Buğra, aralıklarla İstanbul Üniversitesi'nin tıp ve hukuk fakültelerinde kısa sürelerle okudu. Buğra, yaklaşık 3 yıl yaptığı askerlik görevinin ardından maddi sıkıntılar yaşarken, 1947'de kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ndeyken okul masraflarını çıkarmak için tezgahtarlık ve muallim muavinliği yaptı.

"OĞLUMUZ" HİKAYESİYLE HAYATI DEĞİŞTİ

Mehmet Kaplan, Kasım Küfrevi ve Ahmet Hamdi Tanpınar ile dostluklar kuran Buğra'nın hayatı, "Oğlumuz" hikayesinin Mehmet Kaplan tarafından "Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Hikaye Yarışması"na gönderilmesiyle değişti. Buğra, bu yarışmada ikinci oldu ve 1949-1952'de, Akşehir'de babasıyla birlikte "Nasreddin Hoca" gazetesini çıkardı. Babasını 1952'de kaybetmesiyle gazeteyi elden çıkaran ve İstanbul'a dönen yazar, profesyonel gazetecilik hayatına "Milliyet" gazetesi bünyesinde başladı. Yazar, burada Abdi İpekçi, Reşat Ekrem Koçu ve Peyami Safa ile çalışma imkanı bulurken, yoksul yaşamını yansıttığı yazılarını farklı mecralarda da yayımladı. 1950'de Jale Baysal ile evlenen Tarık Buğra'nın 1951’de kızları Ayşe dünyaya geldi. Ancak çiftin evliliği on sekiz yıl sonra boşanma ile sonlandı. Usta yazar daha sonra 8 Eylül 1977'de hikâye yazarı Hatice Bilen ile ikinci evliliğini yaptı. Tarık Buğra, iki evlilik yaptığı yaşamında ciddi anlamda sağlık problemlerine 1993 eylülünde yakalandı ve Akçay'da tatildeyken rahatsızlanarak bir ay sonra kanser teşhisiyle yatağa düştü. Çapa Tıp Fakültesi'nde gerçekleştirilen ameliyatın ardından yaklaşık 4 ay daha yaşayan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994'te vefat etti.