Türkbank'ın 107. Yıl Sempozyumu

Vakıf Katılım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Taban: - "Önümüzdeki dönemde bankacılıkta konsolidasyon bekliyorum. Bankacılıkta da ister istemez pazarlı bir konsolidasyon kaçınılmaz hale geliyor. Bu maliyetlerin tetiklediği bir gereklilik. Çünkü artık bazı m
Türkbank'ın 107. Yıl Sempozyumu

İSTANBUL (AA) - Vakıf Katılım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Taban, önümüzdeki dönemde bankacılıkta konsolidasyon beklediğini belirterek, “Bankacılıkta da ister istemez pazarlı bir konsolidasyon kaçınılmaz hale geliyor. Bu maliyetlerin tetiklediği bir gereklilik. Çünkü artık bazı maliyetler taşınamaz hale süratle geliyor.” dedi.

Türk Ticaret Bankası Munzam Sosyal Güvenlik Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı, Şişli, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evinde "Türk Bankacılık Sisteminde, Türkbank'ın Yeniden Milli Ekonomiye Kazandırılmasındaki Yeri ve Önemi" konulu 107. Yıl Sempozyumu'nu gerçekleştirdi.

Etkinlikte konuşan Vakıf Katılım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Taban, Türkbank’ın, bundan uzun yıllar evvel fiili bankacılık misyonunu tamamladığını, kıymetli tabela değerinin devam ettiğini ve geçen süre içerisinde ciddi bir marka değeri erozyonunun olduğunu söyledi.

Taban, Türkbank markasının toplum nezdinde bir karşılığının olması için hızlı geçen zamanı iyi değerlendirmesi gerektiğine ve gelecekte genç neslin bu marka değerini algılamayabileceğine dikkati çekti.

Müşteriyi şubeye dahi sokmadan evinden bankacılık yapan bir bankacılık ikliminde olunduğuna değinen Taban, “Bu iklim çok ciddi bir rekabet koşulu içeriyor. Türkiye’de 50’ye yakın banka var. 26-27 ticari banka var. Şiddetli bir bankacılık rekabeti iklimi var.” diye konuştu.

Taban, rekabet iklimi içinde Türkbank’ın kendine layık olduğu, yakışan yeri bulmasının önemli ve kritik faktörleri olduğuna işaret ederek, “Bunların asla göz ardı edilmeden bu bankanın hayata geçmesi lazım. Birincisi, güçlü sermaye tabanı. Bu bankanın maalesef bugünkü koşullara sürüklenmesindeki en önemli etken bu idi. Bunun tesis edilmesi lazım. Yani herhangi bir kişiye, kuruma değil, gerçek anlamda ciddi, güçlü bankacılık yapmak isteyen sermaye gruplarıyla bu bankanın tekrar hayata geçmesi lazım. İkincisi teknoloji. Bıraktığımız düzeyler değil, hayal edeceğimizin de ötesinde teknolojiye sahip olan bir banka kurulması gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.


- "Türkiye’nin nüfusunun yüzde 70’i artık bankalaştı"

Türkiye’nin nüfusunun yüzde 70’inin artık bankalaştığını hatırlatan Taban, “Geçen süreç içinde atık Türk halkının yüze 70’i bankacılık yapan, bankacılık finans hizmetleri alan, finansal okur yazarlığı yüksek bir kitle. Bu kitleye bankacılık yaptırabilmek ve bu rekabette hayatta kalmak açısından Türkbank’ın güçlü bir sermayedar yapısıyla işin içinde olması gerekiyor. Bu sermayedarın samimi bir şekilde Türkiye’de bankacılık yapmaya niyetli olmaya gerekiyor, yanında da ciddi bir teknoloji yatırımının getirilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Taban, teknik verilerin iyi değerlendirilmesi ve bankacılığın layıkıyla yapılabiliyor olması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Bir banka, artık Türkiye’de rekabette ayakta kalabilmek için kendisini farklılaştırmaya muhtaç. Bankacılıkta ne iş olsa yaparım, ben her işi yaparım demek artık kaybettiriyor. Her işi yaparım, teminat mektubu da veririm, mevduatta toplarım, kredide toplarım artık yeterli değil. İhtisaslaşmanız lazım. Toplumun, nüfusun yüksek bir nispetini kavrayabilmek için organik büyümeniz lazım, asgari 250-300 şubeye ulaşılması lazım. Maliyet avantajı artık rekabetteki en önemli faktör.”

Önümüzdeki dönemde bankacılıkta konsolidasyon beklediğini belirten Taban, “Bankacılıkta da ister istemez pazarlı bir konsolidasyon kaçınılmaz hale geliyor. Bu maliyetlerin tetiklediği bir gereklilik. Çünkü artık bazı maliyetler taşınamaz hale süratle geliyor.” yorumunda bulundu.


- “Gelişmiş ülkelerde milli gelir ile bankacılık aktif büyüklüğü arasında bir paralellik var”

Türkiye Katılım Bankaları Birliği Kurul Üyesi Temel Hazıroğlu ise Türkiye’nin ekonomisinde yaklaşık 750 milyar dolarlık mili gelir büyüklüğünün olduğunu ve ona yakın bir bankacılık aktif büyüklüğünün olduğundan bahsetti.

Hazıroğlu, gelişmiş ülkelerde milli gelir ile bankacılık aktif büyüklüğü arasında bir paralellik olduğuna dikkati çekerek, “Bir ekonomideki bankacılık büyüklüğü, reel sektör üzerinden, reel ekonomiyi desteklemek ve üretimi teşvik etmek üzerinden ne kadar büyükse, o ülkenin ekonomisi de o kadar büyüyor. Reel ekonomi, gerçekten üreten ekonomi desteklendiğinde ve üretilen paylaşırken adalet gözetildiğinde kalkınmış, gelişmiş ülke olunabilir. Türk Ticaret Bankası’nın kurucu felsefesi, kurucu iradesi bunu aslında yakalamıştı.” şeklinde konuştu.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Bankacılık ve Finans Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Hicabi Ersoy da Türkiye’deki finansal sisteminin yüzde 90’ına mevduat bankalarının ve onların iştiraki olan banka dışı finansal kuruluşların hakim olduğunu söyledi.

Ersoy, Türkiye’de 4 trilyonun üzerinde bir bankacılık sistemi aktif toplamının olduğuna ve bunun da milli gelir seviyelerinde olduğuna değinerek, “Bankaların sermayesinden ziyade kaynaklarına bakmak lazım. Bir taraftan bankacılık sisteminin, milli gelirin yetersizliği veya eksikliği diğer taraftan da milli gelirin içerisindeki tasarrufların eksikliği sorun yaratıyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.









Kaynak: