Türkiye’nin İlahiyat birikimi ele alındı

Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Konseyi’nin (TİDKONSEY) düzenlediği birinci “Türkiye’nin İlahiyat Birikimi” başlıklı söyleşisine Prof. Dr. Hayreddin Karaman konuşmacı olarak konuk oldu.
Türkiye’nin İlahiyat birikimi ele alındı

Prof. Dr. Ahmet Yaman’ın moderatör olduğu söyleşide hocamız çok kıymetli bilgi ve görüşlerini paylaştı. Programın içeriği hakkında bilgi paylaşımında bulunan Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Konseyi şu ifadelere yer verdi: Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocamız, başta dünyaya geliş amacımızı gerçekleştirmede Rabbimizin bizlere inayetini bahşetmesi niyazında bulunduktan sonra önceki âlimlerden bize kalan ilim, amel ve dava uğruna cehdü cihad mirasına değindi. Ancak bu mirası o âlimlerden rahleyi tedrisat usulü ile devralma konusunda kendi neslinin bir fetret yaşadığını, kendi neslinin bunun bir kısmını yüz yüze ama çoğunu kitaplar yoluyla devraldığını söyledi. Ülkemiz özelinde rahleyi tedrisat usulü ile söz konusu mirası edinen son halkanın İskilipli Atıf Efendi, Elmalılı M. Hamdi Yazır, İzmirli İsmail Hakkı gibi âlimlerin olduğu tespitini paylaştı. Hayatın sürekli bir değişim içinde olduğunu bu değişime göre dini tecdit edecek müceddid âlimlerin geleceğini şer’î nasların bizlere bildirdiğini belirtti. Bu tecdidin, âlimin kendisi yoluyla gerçekleşebileceği gibi kitapları yoluyla da olabileceğini söyledi. Bunu kendi hayatından bir örnekle izah etti. Hocamız sarf ve nahiv ilimlerini tahsil ettikten sonra mantık okumaya karar verdiğini, ancak mantık okutmak isteyen hoca bulamadığını bunun üzerine mantık kitaplarından mantığı öğrendiğini ve sonra da arkadaşlarına bunu okuttuğunu anlattı.

“ÜMİTVAR OLUNUZ”

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: Türkiye’de yakın geçmişte yüksek dini ilim tahsilinin Yüksek İslam Enstitüleri eliyle yapıldığını şu anda ise bunun İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri ile gerçekleştirildiğini söyledi. Buradaki ilim talebelerine özellikle kabiliyetli olanlara Arapça konuşma, yazma ve okuma becerilerinin kazandırılmasını, bunun yanında en az bir yabancı dil öğrenme imkânının verilmesini, ayrıca bu öğrencilerin dünyada alanında uzman bilim adamlarının yanına gönderilip onlardan doktora ve post doktora yapmalarının sağlanmasını tavsiye etti. Bunun dışında ilahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinin, öğrencilere ilim, ahlak, dava bilgisi ve bilincini imkân ölçüsünde vermeye çalışması gerektiğini söyledi. İlahiyat fakültelerinde yetişmiş ancak ilim ve amel yönünden sapıtmış kişilerin olabileceğini, bunların azınlıkta olduğunu, daha öncede medreselerde okumuş olsa da böyle kişilerin her zaman çıktığını, bunların varlığı ve bunlar üzerinden İlahiyat ve İslami İlimler fakültelerine yapılan baskıların bizim moralimizi bozmaması gerektiğini ve devraldığımız ilim, amel ve dava uğruna cehdü cihad mirasını sonrakilere devretme gayretimizin devam etmesinin lüzumunu belirtti. Kendisinin bu konuda Dâru’l-Funun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, Sebîlü’r-reşad, Sırat-ı Müstakim, İslam, Hilal gibi dergilerle günümüzdeki İlahiyat ve İslami İlimler fakültelerinin bilimsel dergilerinde bulunan makaleleri karşılaştırmalı okuduğunda ümit var olduğunu bizim de ümit var olmamızı tavsiye ettiğini söyleyerek konuşmalarını bitirdi.

turkiyenin-ilahiyat-4.jpg

MACİT ULUÇAMLIBEL / YENİ HABER GAZETESİ