Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar: Kontrollü tarıma geçmeliyiz!

Türkiye’de, 4,5 milyon hektar civarında nadas alanı bulunduğunu ancak su yetersizliği sebebiyle bu tarım potansiyelinin kullanılamadığını dile getiren Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, "İklime bağlı tarımdan artık kontrollü tarıma geçmeliyiz" dedi.

Yayınlanma:
Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar: Kontrollü tarıma geçmeliyiz!

Hububat üretiminde üretim sıkıntısı olmadığını ancak bazı ülkelerdeki kuraklık sebebiyle bunun piyasalarda artışa sebep olduğunu vurgulayan Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, “Dünya genelinde temel ürünlerde bir üretim sıkıntısı görünmemekte, hatta üretimlerde artış tahmin edilmektedir. Ancak, son günlerde özellikle Kanada ve ABD’nin kuzey hattında görülen aşırı kuraklık, Güney Amerika bölgesinde özellikle Brezilya’da önce aşırı kuraklık ve ardından uzun yıllardır görülmemiş derecede soğuk ve kar yağışları, Rusya’da yazlık ekiliş bölgelerinde görülen olumsuz iklim şartları piyasalarda oynaklığa sebep olmaktadır. Dünya buğday üretiminin bir önceki sezon 773 milyon ton olan rekoltesinin bu sezon 788 milyon tona, mısır üretimin 1 milyar 202 milyon ton ve arpa üretiminin 158 milyon ton ile geçen yılın üzerinde olacağı öngörülmektedir. Üretim rakamlarında genel sorun görünmemesine rağmen ana üretici ve ihracatçı ülkelerden gelen iklim kaynaklı olumsuz haberler piyasalarda fiyat artışlarına sebep olmaktadır. ABD ve Kanada başta olmak üzere AB ülkeleri dahil çoğu kıtada iklim sorunları yaşanmaktadır. Fransa, Almanya gibi ülkelerde yaşanan son sel felaketleri hasatta gecikmeye, kalitede düşüşe sebep olmaktadır. Rusya buğday üretiminin 80 milyon ton gerçekleşeceği fakat devreden stoklarla birlikte Rusya’nın ihracatında genel bir sorun görünmediği, üretim ve kalite kayıplarına bağlı olarak vergi uygulamalarının devam edeceği tahmin edilmektedir” ifadelerini kullandı.

hububat-5.jpg

BUĞDAY REKOLTESİNDE YAKLAŞIK YÜZDE 15 AZALIŞ BEKLENİYOR

Türkiye’de de bazı bölgelerde tarımsal kuraklık yaşandığını dile getiren Özkan Taşpınar, “Ülkemizde buğday ve arpa hasadı yüksek kesimlerde devam etmekle birlikte yüzde 90 oranında tamamlandı sayılır. Türkiye bu üretim sezonunda Marmara Bölgesi ile kısmen Ege ve Karadeniz Bölgeleri dışındaki bölgelerde tarımsal kuraklık yaşamıştır. Kuraklık en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesinde görülmüş, bunu Doğu Anadolu Bölgesi takip etmiştir. Türkiye genelinde bu üretim sezonunda buğday ekim alanlarının yüzde 1-2 civarında arttığı ve 7,1 milyon hektarın üzerinde çıktığı tahmin edilmektedir.  Bu değerlendirmeler ışığında, şu anki verilerle yaklaşık 7,1 milyon ha buğday ekim alanı ve geçen yılki 20,5 milyon ton buğday üretimi dikkate alındığında, bu sezon buğday rekoltesinin yüzde 15 civarında azalış ile 17-17,5 milyon ton civarında olacağı tahmin edilmektedir” dedi.

ozkan-taspinar-1.jpg

‘HUBABAT ÜRETİMİNİN İKLİME BAĞLI OLMASI RİSK OLUŞTURUYOR’

Türkiye’de hububat üretiminin büyük oranda doğrudan iklim şartlarına bağlı olması önemli risk oluşturduğunu söyleyen Özkan Taşpınar, “Türkiye geneli sulanan buğday ve arpa alanlarının sadece yüzde 20 civarında olduğunu da göz önüne aldığımızda riskin boyutu daha iyi analiz edilebilir. Her türlü olası fiyat dalgalanma ve kotalara karşı ülkemizde hububat üretiminin en azından kendi tüketimimize yeterli düzeyinin korunabilmesi ve hatta ihracatın da yerli üretimle karşılanması önümüzdeki dönem Türkiye’nin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır. Türkiye’de, büyük kısmı İç Anadolu ve Geçit Bölgelerinde olmak üzere 4,5 milyon hektar civarında nadas alanı bulunmaktadır. Tarım potansiyelinin önündeki en büyük engel, bu potansiyelin kullanılamıyor olmasıdır. Bunun en büyük nedeni de ‘Su’ yetersizliğidir. İklime bağlı tarımdan artık kontrollü tarıma geçmeliyiz. Tarımın iklim şartlarına bağımlılığının azaltılması gerekir. Kuraklığın tarımsal üretimdeki riskleri azaltmanın en önemli yolu ivme kazanmış sulama yatırımlarına daha fazla kaynak ayrılmasından geçmektedir. Sürdürülebilir bir tarım ve verimlilik için belli ilkeler çerçevesinde havzalar arasında su transferinin yapılması gerekir. Ülke genelinde su fazlası olan dış havzalardan özellikle kışın depolanan suyun uygun havzalarda kullanılması konusundaki fizibilite ve uygulama projeleri hızlandırılmalıdır. Özellikle kuraklığın en belirgin gerçekleştiği Konya Kapalı Havzası için hayati önemdeki Mavi Tünel kapsamındaki projelerin acilen tamamlanması, havza dışından su getirme projeleri yatırım programlarına acilen alınmalıdır. Suya hasret alanların suyla buluşturulması halinde yıllık tarımsal hasılamız 20 milyar TL artış gösterecektir” diye konuştu.

hububat-3.jpg

‘TÜRKİYE, BAŞKA ÜLKELERDEN ARAZİ KİRALAYABİLİR’

Türkiye’nin ihtiyaç olan tarım ürünlerini başka ülkelerden arazi kiralayarak karşılayabileceğini vurgulayan Özkan Taşpınar, “Türkiye’nin buğday ve buğday ürünlerinde ihracat yaptığı ülkelerin başında Irak, Venezuela, Yemen ve Somali gelirken en fazla buğday ithalatı yaptığı ülke ithalatın yüzde 66’sını oluşturan Rusya’dır. Bunu yüzde 14 ile Ukrayna, yüzde 5 ile Kanada ve yüzde 18 ile diğer ülkeler takip etmektedir. Türkiye olarak, ihtiyacımız olan tarım ürünlerini başka ülkelerden arazi kiralayarak yapmak da seçeneklerden biri olmalıdır. Bizim için lojistik anlamında ve iklim şartları anlamında, yatırım ortamı anlamında en uygun ülke olarak Ukrayna görünüyor.  Ukrayna, verimli toprakları ve uygun iklim koşulları ile tarım alanında dünyada en yüksek üretim potansiyeline sahip ülkelerden biridir. Ukrayna gelişmekte olan bir serbest piyasa ekonomisi olarak tanımlanmaktadır. Ukrayna eski Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 Cumhuriyet içinde Rusya Federasyonu ve Kazakistan’ın ardından yüzölçümü en büyük üçüncü ülkedir. Burada kiralanacak araziler ile Türkiye’nin ihtiyacı olan buğday, arpa, mısır gibi temel besin girdilerinin ikamesi yapılabilir” dedi.

hububat-6.jpg

‘ÇİFTÇİLERİMİZ TARIMSAL ÜRETİMDE BİLİNÇLENMEKTEDİR’

Türkiye’de çiftçilerin geleneksel üretim yerine bilimsel üretime geçtiğini belirten Özkan Taşpınar, “Çiftçilerimiz tarımsal üretim konusunda giderek bilinçlenmektedir. Kullandığı teknolojik aletlerden, ilaç, gübre ve tohumuna kadar bilinçle yapmaktadır. Bu bakımdan geleneksel üretim anlayışı yerini bilinçli, bilimsel üretim anlayışına bırakmıştır. Bu bakımdan sertifikalı tohum kullanımı da artmaktadır. 2000’li yılların başında 150- 200 bin ton olan sertifikalı buğday tohum kullanımı, 2020 yılı itibariyle 500 bin tona yükselmiştir. Sertifikalı tohumun yüksek verim ve üstün kalite sağladığını, hastalık ve zararlılara karşı daha dayanıklı olduğunu, protein oranı, besleyiciliği ve enerjisinin daha ile yüksek gelir, kalite, güven getirdiğini çiftçimiz artık bilmektedir. Sertifikalı tohum kullanan çiftçi ile kullanmayan arasında verim ve kalite farkı olmakta, sertifikalı tohum kullananın yüzü daha çok gülmektedir. Tabi bölge ve iklime göre sertifikalı tohum kullanımı da önemlidir. Tarımsal üretimde yüksek verim ve kalite ancak bitkinin tüm ihtiyaçlarını karşılayarak sağlanabilir. Fakat bitkinin tüm ihtiyaçlarını karşılamış olsanız da daha öncesinde bölge iklimine uygun sertifikalı bir tohum kullanmamışsanız istenilen verim ve kaliteye ulaşma şansınız yoktur. Sertifikalı ve kaliteli tohumun kullanımının artması sonucu alan bazlı rekolte yükselmiş ve ekim alanlarının azalmasından kaynaklı rekolte kayıplarının da kapanmasını sağlamıştır. Bu bakımdan sertifikalı tohum varlığımızı da güçlendirmemiz gerekmektedir. Çünkü tohumlar tarımın geleceği açısından umudumuzdur. Tohumlardaki çeşitliliğimizin artması, tohuma bağlı verim ve kalitede artış küresel gıda pazarında daha aktif olmamızı da sağlayacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.

HÜSEYİN KOYUNCUOĞLU / YENİ HABER GAZETESİ

hububat-4.jpg

hububat-1.jpg

hububat-2-001.jpg