Ünlü sanatçılara babalarının verdiği öğütler
Müzisyenler Alişan, Murat Kekilli, oyuncu Ayla Algan, ressamlar Süleyman Saim Tekcan, Devrim Erbil, İsmail Acar, tezhip ve minyatür sanatçısı Çiçek Derman, karikatürist Hasan Kaçan, yazarlar Ümit Meriç, İhsan Süreyya Sırma, Jenny Molendyk Divleli, yemek eleştirmeni Vedat Milor ile modacı Zeynep Tunuslu’nun hayatına yön veren en baba öğütler...
Hasan Kaçan: Nefsini terbiye et, köle olma
Karikatürist Hasan Kaçan, rahmetli babasının öğütlerinden aklında kalan ve kendisini çok etkileyen öğütler silsilesini şu şekil aktarıyor: “Evladım insanlara, yaradılmış her şeye yardım et. Bunun için yardım edecek halde bulun. Yani; önce sağlıklı, sıhhatli, kuvvetli ol. Manen ve madden dolu ol. Nefsini terbiye et, kölesi olma. Tembel olma, fırsatı ganimet bil, geç kalma. Yardım edilecek durumda olursan insanlara, mahlukata yardım edemezsin. Bir iş yaptığın zaman kendine ‘kime ne faydası var?’ diye sor. Cimri olma, müsrif de olma. Yaşamak için nefes almak zorundayız. Gelgelelim aldığın nefesi vermezsen tekrar nefes alamazsın. Bu sebeple maddi olarak da, eline geçeni ver ki tekrar alasın. Aşırı gitme, orta yolu tut. Hepsinden evvel Allah'tan kork. Allah'ı üzmekten kork.”
Jenny Molendyk Divleli: Söz senettir diye öğretti
Kanadalı yazar Jenny Molendyk Divleli, polis bir babanın kızı. “Babam için her zaman dürüstlük önemliydi” diyen Divleli, “Babam bizi de aynı şekilde büyüttü. Bir kişiye söz verdiğinizde kesinlikle o sözü tutacaksınız. ‘Söz senettir’ derdi. Kendi hayatımda da her zaman söylediği bu sözü hatırlamaya çalışıyorum” diyor. Divleli, “Birine söz verirsem kesinlikle tutmak istiyorum ve elhamdülillah sonunda Müslüman oldum. Zaten İslam’da, dürüstlüğe ve bir söz tutmaya çok önem veriyor ama ben ilk babamdan öğrendim” şeklinde ifade ediyor.
Çiçek Derman: Söz namustur derdi
Babası Hasan Fahreddin Ayan 1912-1990 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Kıt’asında görevli yüksek levâzım yarbayı olan tezhip ve minyatür sanatçısı Çiçek Derman, babasının askerlik mesleğinin ruhuna da aksettiğini dile getiriyor. Derman, “Ailemizde ilk hatırladığım, ‘Söz namustur. Vermeden evvel iyi düşünün, verdikten sonra da mutlaka yerine getirin’ olmuştur. Onun için eğitim, her şeyden evvel gelirdi. Henüz yüksek tahsilimin birinci sınıfında iken evlenmem, tahsilimin yarım kalması endişesiyle babamı çok tedirgin etmişti. Ona tamamlayacağıma dâir söz verdim, mezuniyetimi görmüş ve pek memnun olmuştu. ‘Siz okuyun, gerekirse üstümdeki gömleğimi satar yine destek olurum’ derdi. En nefret ettiği şey ‘yalan’dı. Aşırı dürüst ve doğrucu olduğu için, meslek hayatında epey başı ağrımıştır. Ama hayatı boyunca o baş, akşamları yastığına huzurla konmuştur” şeklinde anlatıyor. Derman, babasının ailesine düşkün, fedakâr bir baba olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Lise tahsilim sırasında karnemle birlikte iftihar belgesini eline verdiğim zaman: ‘Sen vazifeni yapıyorsun. Bu evde herkesin bir görevi var. Sizlerin de görevi, okuyup güzel karne getirmenizdir’ derdi. Disiplinli yetiştirilmek, asla şımartılmadan, aşırı iltifat almadan, başarılarımın tabii görüldüğü bir ailede büyümek hayatta bana çok fayda sağlamıştır. Kendi ayaklarım üzerinde durmayı, zamanı iyi değerlendirmeyi ve sözün önemini çok küçük yaştan itibaren öğrenmiş olmam beni daima kazançlı kılmıştır.”
İhsan Süreyya Sırma: Dürüst ve doğru ol
İslâm tarihçisi ve yazar İhsan Süreyya Sırma, babasının her zaman “Oğlum hiçbir zaman ahlak dışı bir şey yapma. Kimsenin hakkını yeme” şeklinde öğüt verdiğini söylüyor. Sırma, her babanın yaptığı gibi kendi babasının da okumasına vesile olduğunu dile getiriyor. “Babam okumam için her fedakarlığı yaptı. O zamanlar diyordu ki oğlum daima doğru ol. Sende olmayan bir şeyi var diye gösterme. Okumayı unutma. Terbiyeli ol derdi” diyerek anlatıyor babasını ve ekliyor: “Babamın her dediği benim için nasihatti. Ben okumaya karar verince bütün ailem karşı çıkmıştı. Çünkü Pervari'den ayrılmak gerekiyordu. Ama rahmetli babam karşı çıkmadı ve bana bilakis yardımcı oldu. Bir babanın aylarca evladından ayrılması zor. Ama o buna katlandı.”
Ümit Meriç: Zamanın kıymetini öğrendim
Ümit Meriç de Türk fikir ve edebiyat hayatında önemli bir yere sahip olan büyük düşünür, sosyolog, eğitimci ve çevirmen babası Cemil Meriç’in haliyle, tavrıyla, çalışkanlığıyla, ciddiyetiyle ülkesine karşı duyduğu sorumlulukla bir tek öğüt almadığını ama her gün bu güzel vasıfların bir insan tarafından içselleştirilmesi halinde ne kadar kıymetli bir hayat yaşayacağını öğrenmiş olduğunu ifade ediyor. Babası Cemil Meriç’in yabancı dil öğrenirken tavsiyede bulunduğunu dile getiren Ümit Meriç, “Evladım kelimeleri tek tek öğrenme cümle içinde öğren. Cümle içinde öğrenirsen saksıdaki çiçek gibidir. Hiç unutmazsın ama eğer tek bir kelime olarak öğreniyorsan çabuk solar demişti” şeklinde Cemil Meriç’in tavsiyelerini aktarıyor.
Ümit Meriç, babasından hayatında boş bir zamanın olmadığını öğrendiğini dile getiriyor ve hayatını ne yönde etkilediğini ise şu sözlerle paylaşıyor: “Bu zamanın kıymetini ve bir kum saatinden yukarıdan aşağıya akan kum taneleri gibi aşağıya akan tanelerin bir daha yukarıya dönmeyeceğini yani her günün değil her dakikanın her saniyenin çok kıymetli olduğunu öğretti. Babamdan hayatımda boş zaman diye bir şeyin olmadığını öğrendim. Hayatımın her gücünü, her dakikasını her saniyesini ya çevreme ya kendime faydalı olmak ya yeni bir şey öğrenmek ya da başkalarından öğrendiğim yeni şeyleri öğretmekle geçiririm. Babam Cemil Meriç bu açıdan sadece benim değil bütün Türkiye'nin hatta bütün beşeriyetin örneğidir.”
Süleyman Saim Tekcan: Oku, düşün, şükret derdi
Ressam Süleyman Saim Tekcan, Trabzon’un aydın kişilerinden ve her zaman kendisine örnek olan babası Hoca Temel Efendi’nin her zaman okuyan, düşünen ve şükreden bir evlat olmasını öğütlediğini söylüyor. Tekcan: “Babam Trabzon’un ünlü din alimlerinden birisiydi. Aynı zamanda Atatürk’e mektup yazıp onunla da iletişime geçmiş biri. Ülkede pek çok kişinin akıl danışmak için başvurduğu bir aydın şahsiyetti. Okumayı, şükretmeyi ve düşünmeyi biz çocuklarına öğütlerdi ve biz dokuz çocuğunu da bu yüzden okutmuştur. Böyle bir babanın çocuğu olmaktan da çok gururluyum.”
Vedat Milor: Din konusunda tartışmamayı prensip edindim
Yemek eleştirmeni Vedat Milor aklında babasından kalan bir öğüt olmadığını ancak dedesinden kalan öğüdü hatırladığını belirtiyor ve dedesinin söylediği tavsiyeyi hep yaptığını dile getiriyor. Milor, dedesinin öğüdünü şu sözlerle paylaşıyor: “Büyükbabam Mecidiyezade ailesinden. Hâlâ aynı adı taşıyan camileri Konya’da. Tahir Paşa’nın torunu. 11-12 yaşlarındayken şevkle arkadaşlarla din konusunda tartışıyorduk. Herkes bu konuda kolay öfkelenebiliyor. Dedem de ‘Tanımadığın hiç kimseyle, hiçbir insanlar hiçbir zaman din konusunda tartışma. Fikrini belirtme. Sadece dinle. Hiçbir şey söyleme’ demişti. Ben de bu yaşıma kadar bunu yapmaya devam ediyorum. Çok basit bir öğüt ama hayatı kolaylaştırıyor. Bu konuda ne bir soruya cevap veririm ne de tartışırım, ne konuşurum ne de fikir belirtirim. Bunu sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da yaptım. Çünkü insanlar çok duygusal, kızgın, öfkeli olabiliyorlar. Prensip edindim bunu kendime.”
Ayla Algan: Hep benden sonrakini düşünüyorum
Türk tiyatro sanatçısı, sinema oyuncusu ve şarkıcı Ayla Algan “Yemeğini ye lokmanı bırakma, bu lokmayı bulamayan aç çocuklar var. Senden sonrakini düşün. Can boğazdan gelir derdi babacığım” diyerek babası Vedat Kasman’ın sözlerini hâlâ unutamadığını söylüyor. Algan, “Hep benden sonrakini düşünüyorum, bayramda yiyecekleri var mı diye. Komşularımı, kapıcımı düşünüyorum. Hz. Muhammed (sav) ‘Komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir’ diyor ya ben de bu felsefeyi hayat boyu edindim” diyor.
İsmail Acar: Babam kapıdan hiç kimseyi boş göndermemeyi öğretti
Ressam İsmail Acar, yıllar önce küçük bir çocukken babasıyla yaşadığı bir anısını anlatıyor. Acar, “Beş yaşında bir çocukken kapımıza bir dilenci gelmişti. Babam önce ona bir şeyler verdi, gönderdi. Birkaç saat sonra tekrar geldi aynı dilenci. Babam yine bir şeyler verip gönderdi. Üçüncü kez geldiği zaman ben de o zaman tabii küçük bir çocuktum. Babamın paçalarına yapıştım ve dedim ki; ‘O seni kandırıyor baba dedim’ ve tekrar verdi. Onu gönderdi. Gönderdikten sonra beni karşısına aldı ve ‘Evladım, bizim kapımızı kim çalar bizden kim herhangi bir yardım isterse elbette biz onu yaparız. Bu kapıdan hiç kimseyi boş göndermeyiz’ dedi.” “Bu benim hayatımda da çok önemli bir yer teşkil etti” diyen Acar, “Ben de kapımı çalıp bizden bir şey isteyen bir insan varsa bugün de hâlâ o insanın elini boş göndermem” diyor.
Zeynep Tunuslu: İşini zekanı ve el becerini kullanarak yap
Babası Hava Kurmay Albay Mustafa Kemal Tunusluoğlu’nu çok erken yaşlarda kaybetmiş olan modacı Zeynep Tunuslu ise “Baba bir ulu çınar gibidir. Varlığı yanınızda olmasa bile gölgesi yeter” ifadelerini kullanıyor. Her zaman fiziksel olmasa da manen babasının varlığını hep yanında hissettiğini söylüyor ve ekliyor: “Babam hep çöpçü bile olsan o bölgenin en iyi çöpçüsü olmayı hedefle ki başkaları da seni örnek alsın’ derdi ve ‘Bir insanoğlunun yapabildiği her işi zekânı ve el becerisi kullanarak yapabilirsin, o yapabildiyse sen de yapabilirsin’ derdi. Ben de beni öldürmeyen güçlendirir mottosuyla asla ideallerimden vazgeçmedim. Ömrüm ve sağlığım elverdikçe çalışmaya insanlara faydalı olmaya devam edeceğim. Babasız ve annesiz büyüyen çocukların da bir gülümsemesine canım feda.”
Devrim Erbil: Çalışma heyecanımı babamdan aldım
Resmin şairi Devrim Erbil de babasından aldığı ‘çalışmak’ öğüdünü şöyle anlatıyor: “Bir öğrenci başarılı olduğunda, sınıfı geçtiğinde, babaları bisiklet alırdı. Babam ise sadece şunu söylerdi bana: ‘Çocuğum benim için değil, kendin için çalışıyorsun. Yani çalışmana devam et. Başarılı olursan hayatında ona göre değişir.’ Erbil, akademiye gidip yetenek sınavını başarıyla geçtiğinde babasının başta akademide okumasını istemediğini de sözlerine ekliyor: “Babam biraz daha günlük yaşamda geçerli bir meslek seçmemi istiyordu. Fakat ben akademiye gidip orada yetenek sınavını başarıyla geçip okula başladım, o zaman babamın içi burkulur gibi oldu. Fakat daha sonra bu durumu anladı ve beni destekledi. Sanatımda başarılı olmam, yükselmem için her zaman destek verdi.” Erbil, “Benim her radyoda yaptığım konuşmaları dinlerdi. O zaman televizyon yoktu. Ödül aldığımı duyunca çok gururlandığını hatırlıyorum. Ben de ailemi mutlu etmek için son derece hırsla bir şekilde sanatıma bağlandım ve çok çalıştım. Ben de bu çalışma heyecanı ve coşkusunu babamın yaşamından ve bana olan öğütlerinden yararlandım. Onun da seçtiğim meslekten dolayı bana anlayış göstermesini her zaman minnetle anarım” diyor.
Murat Kekilli: Herkesi dinle öğüt al
Şarkıcı Murat Kekilli ise “Babamın beni sevdiği her gün benim için babalar günüydü” diyor ve babası Mustafa Kekilli’nin öğüdünü şu sözlerle aktarıyor: “Babam bana hep şunu söylerdi: "Herkesi dinle, öğüt al çünkü herkesin anlatacak bir hikâyesi mutlaka vardır. Gördüğü herkese ikramda bulunmayı, komşularıyla iyi geçinmeyi, tebessümünü esirgememeyi ondan öğrendim. Ben de hayatımda babamın bana öğrettiklerini uyguluyorum. Anneme olan saygısı ve sevgisi de sürekli hatırımda.”
Alişan: Dürüstlükten asla ödün verme
Şarkıcı Alişan, babası Mehmet Tektaş’tan aldığı en önemli ve kulağına küpe olan öğüdü “Oğlum merhametli ol ve dürüstlükten asla ödün verme” sözleriyle anlatıyor ve ekliyor: “Beni Alişan yapan ve bir lütuf olduğuna inandığım bu değerler ile yoluma devam ediyorum. Hayatın bu kadar kısa olduğu dünyamızda çocuklarımıza da bu ahiretlik mesajları verebilirsek biz hem babamızın sözünü hem de bir baba olarak görevlerimizi yerine getirmiş oluruz.”
Kaynak: Yeni Şafak