Yazık oldu!
Evimizde Alanyaspor’a karşı sonuna kadar hak ettiğimiz bir mağlubiyet alınca Galatasaray maçından alınacak puan veya puanlarla camiadaki olumsuz havayı nasıl tersine çevirebiliriz diye düşünüyorduk. Hafta boyunca da dost meclislerinde Konyaspor’un nasıl bir oyunla, hangi kurguyla avantajlı olabileceğini defalarca kez tartıştık.
10 kişiden 9’una Konyaspor’un Galatasaray karşısında nasıl puan çıkarabileceğini sorsak muhtemelen kalabalık bir orta sahayla ve ikinci bölgede yapılacak ani baskılar sonucu kaptığımız toplarla hızlı oynayarak pozisyon bulmamız gerektiğini söylerdi. Fakat Recep Hoca üçüncü bölgede, rakip oyun kurarken baskı yapmayı tercih etti. Savunmada ise ilk yarıda beşli bir dizilişle 5-4-1 gibi bir formasyonu tercih ettik.
Açıkçası Galatasaray’a karşı ön alan baskısının çok doğru olmadığını düşünsem de (bunu hafta içi de defalarca kez yazdım) ilk yarı özelinde hocanın planı işledi. Rakibin oyun kurmasına müsaade etmeyip uzun oynamasını sağladık. Fakat takım halinde çıktığımız atakların ikisinde stoperlerimiz önde yakalanınca kontradan 2 gol yedik.
Bu yediğimiz golleri oyun kurgusuna bağlamanın çok doğru olduğunu sanmıyorum. Zira yediğimiz 2 golü de bariz Uğurcan’ın bireysel hatalarından yedik. Uğurcan yerine Adil veya Jevtovic rakibin toplarını karşılamış olsa mümkünatı yok rakip kalemizde tehlike bile oluşturamazdı. Zaten rakip de bunun farkında olacak ki ilk yarı sürekli Uğurcan’ın üzerinden oynadı.
Bu kadar aleni bireysel hatalar ve rakibin Uğurcan’ın üzerine bu kadar oynamasından sonra hocadan ikinci yarının başında Uğurcan değişikliği beklerken ne yazık ki hoca hatasında 90 dakika boyunca ısrar etti. Hocanın Uğurcan ile oyuna başlamasını anlayabiliyorum. Bazoer’in her hafta oynadığı lakayıt oyun, Calusic’in de hazır olmaması (bu çok ayrı bir konu) hocayı Uğurcan tercihine mecbur bırakmış olabilir. Ama bu kadar bireysel hata ve rakibin göz göre göre bu oyuncunun üzerine oynaması oyuncu özelinde bir önlem gerektiriyordu. Maalesef hoca bunu es geçti.
İkinci yarı hoca skora isyan edecek diye beklerken hocanın skora isyan etmemesine çok üzüldüm. Zira üçüncü golü de yedikten sonra kaybedecek bir şeyiniz yokken çift forvete dönmek yerine Melih - Jin-ho değişikliğine anlam veremedim. Hakeza skora etki edebilecek isimlerin 80’den sonra oyuna girmesi de ayrı bir soru işareti.
İlk yarı ön alan baskısı yapmak yerine ikinci bölgede rakibi karşılayıp iyi bir savunma yapsaydık ve geçiş kovalasaydık daha mı iyi olurdu bilemiyorum. Fakat yine de Galatasaray’a karşı oynanacak doğru oyun buydu sanki.
Umut’tan Tek Forvet Olmuyor
Umut hakkında camianın genelinin düşündüğü gibi olumsuz düşünmüyorum. Umut lig standartlarında ortalama bir pivot santrafor. Belki de en iyi yaptığı iş kafa topları. Fakat siz Umut’u bu toplarla buluşturamayıp rakip stoperler arasında kora kor mücadele etmeye mahkum ettiğinizde ve onun bir diğer görevi olan gol atmayı da yapacak başka bir oyuncu bulamadığında tüm kabahat Umut’a yükleniyor. Evet, çok iyi mücadele ediyor, çok iyi pres yapıyor. Ama bu kadar. Peki golü kim atacak? Eğer Umut’un olduğu bir kurguda ısrar edeceksen Muleka’yı çizgide değil de Umut’un yanında oynayabileceği bir plan düşünmeliyiz.
Her Maç Sonu Kadro Değeri Vurgusu Sakıncalı
Recep Hoca’yı seviyorum. Gerek insani yönden gerek karakter olarak çok beyefendi bir insan. Konyaspor’un da teknik direktörlüğüne çok yakıştırıyorum. Hatta gelecek başarıların da mimarı olmasını çok istiyorum. Fakat son haftalardaki puan kayıplarından sonra sorumluluğu alması gereken yerde kadro değerinin düşük olduğunu vurgulaması, mağlubiyetleri tamamen oyuncu bazına indirgemesi doğru değil. Bu tarz açıklamalar yapmak yerine sorumluluğu üzerine alsa ve hatalarından ders çıkaracaklarını söylese taraftar zaten hocayı bağrına basacak. Fakat ısrarla hatayı başka yerde araması camiadaki tüm gerginliği kendi üzerine çekiyor.
