Dikey mimari insanı tüketiyor!

Son yıllarda artan cinnet vakaları, toplumun ruh sağlığını etkiliyor. Bu vakalar genelde ekonomik nedenler ve eğitimsizliğe bağlanırken, dikey mimarinin de bu cinnet vakaların ortaya çıkmasına zemin hazırladığı ifade edildi.
Dikey mimari insanı tüketiyor!

Son yıllarda cinnet vakaları artmaya başladı. Aile içi vahşetler, çocuk cinayetleri, toplu katliamlar ve birçok sönen ocaklar toplumun ruh sağlığı ile ilgili önemli ipuçları veriyor. Birçok uzman, bu cinnet vakaların nedenlerini araştırırken, çeşitli sebepler ortaya konuluyor. Ekonomik nedenler ve eğitimsizlik bu vakaların temel sorunu olarak gösterilirken, Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barbaros Yalçın, farklı bir bakış açısı sunarak, cinnet vakaların temelinde insanın yalnızlaşması ve bu yalnızlaşmayı da şehirlerdeki mimarinin tetiklediğini belirtti. Eskiden mahallelerin yatay mimaride olduğunu ve bu durumun insanlar arasındaki samimiyeti geliştirdiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Barbaros Yalçın, dikey mimari (apartmanlaşma) ile samimiyetin koptuğunu ve şehir hayatına alışkın olmayan toplumun zamanla adeta bir stres topu ile karşı karşıya kaldığını aktardı. Bu yükün altından tek başına kalkılmaması sonucunda psikolojik kriz yaşandığını ve cinnet vakaların ortaya çıktığını ifade eden Yalçın, insanları şehir stresinden uzak tutacak alanların daha çok yapılması gerektiğini söyledi.

8-1-1-033.jpg

İNSAN STRESLE MÜCADELE EDEMİYOR

Yrd. Doç. Dr. Barbaros Yalçın, “İnsanın psikolojisini, eğitimsizlik, bununla beraber ekonomik anlamda yaşanan darboğaz, iletişim becerilerindeki kopukluk ve hızlı şehirleşme çok fazla etkiliyor. Şehirleşme etkiliyor diyorum çünkü şehir kültürüne alışkın değiliz. İnsanlar arasındaki samimiyetin gittikçe azalıyor olması, ilişkilerin daha çok çıkar-menfaat ilişkilerine dönmesi, bizim örf ve adetlerimizden uzaklaşmamıza neden oluyor. Normalde millet olarak, birbirine saygı duyan, seven ve misafirperver bir toplumduk. Şehir hayatının getirmiş olduğu insanlar üzerindeki stres ve insanın bu stres ile mücadele edemiyor olması, ister istemez cinnet dediğimiz ama aslında bir kriz anı olan üzücü durumlar ortaya çıkabiliyor.” dedi. 

8-1-3-031.jpg

“ESKİDEN MAHALLELER YATAY MİMARİYDİ”

Yaşanan vakalara bakıldığında belli bir makamdaki kişilerde bile bu durumun rastlanılmasını değerlendiren Yalçın, “Maalesef bizde “eğitim” denildiğinde diplomalılık anlaşılıyor. O nedenle, insanlarda toplumsal eğitim yok. Bu da okullarda verilen bir eğitim değil. Eskiden bir mahalle kültürü vardı. Eskiden mahalleler yatay mimariydi, şimdi ise dikey mimari. Yatay mimarisi olan mahallelerde insanlar birbirleriyle samimi ilişkiler kurabiliyordu. Mahalleler birleşip, apartmana dönünce insanlar birbirleri arasındaki iletişim bağını koparttılar. Bireysel hayat mücadelesinde kişi, yükün altından tek başına kalmak zorunda kalıyor. Böyle olunca da insanlar arası gerginlikler sürekli artıyor. Sürekli stres üreten durumlarla kişi karşılaşıyor.” diye konuştu. 

İNSANDA PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK BOZULDU

İnsanın bireyselliğe sürüklendiğini aktaran Barbaros Yalçın, “Apartmanlarda bir kişi, kaç komşusunu tanıyor? Çocuklar etkileşim halinde değiller. Eve gelip, metal kutunun içerisinden çıkamıyorlar. Bu durum psikolojik sağlamlığı bozuyor. Toplum olarak psikolojik sağlamlığımız bozuldu. Bireysellik arttıkça, psikolojik sağlamlık azaldı ve bunun sonunda da olaylar karşısında kişilerin toleranslarını düşürdü. Bu durum, cinnet vakalarının artmasına zemin oluşturdu. Ne yazık ki toplum alış veriş merkezlerine hapsolmuş durumda. İnsanlar bol bol yürüsün, bol bol yürüyüş alanları yapılsın. Alışveriş merkezine gitmek insanı rahatlatmaz. Ama yürümek rahatlatır.” şeklinde konuştu.

MİMARİ YAPI BEYİN YAPISINI ETKİLİYOR

Büyükşehirlerin şehir planlarını değiştirmesi gerektiğini öneren Yalçın konuşmasına şöyle devam etti: “Büyükşehirlerin planlanmasında büyük hatalar var. İnsanları bireysellikten uzaklaştıracak mimari planlar oluşturulmalı. Konya olarak konuşacak olursak, Konya belediyeleri sağ olsunlar çalışıyorlar ama şöyle bir savunma içerisindeler: “Biz şu kadar yeşil alan düzenledik.” Ben de diyorum ki, çok güzel ama kaç metrekare bina yığdınız? Yığılan bina ile yeşillenen alan arasında oran farkı var. İnsan, hayatının içerisinde etrafına baktığında sürekli binalar görüyor. Ama oturacak ve nefes alınacak bir alan bulmak oldukça zor. Binaların artması, trafiğin de artmasına neden oldu. İnsan sürekli stres ile karşı karşıya. İnsan tükenmişliği yaşıyor. Tükenmişlik sendromu, cinneti getiriyor. O nedenle, şehir planlamacıların bunları göz önüne alması gerekiyor. Yani mimari yapılar, insanların beyin yapılarını da etkiliyor. Günümüzdeki mimari, insan tabiatına uygun değil. İnsan balkona çıktığında bile göreceği en fazla, karşı binanın balkonu.”

Salih KÖPRÜLÜ / YENİ HABER