Konya’nın ürün haritası değişti

Konya’da ana ürün olarak tahıl üretimi yapıldığını ancak bazı sebeplerle ürün haritasının değiştiğini söyleyen Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, ‘Ekonomik şartlar, sulama şartları ve endüstriyel şartlarla birlikte Konya’nın bitki deseni değişti’
Konya’nın ürün haritası değişti

Konya’nın ürün deseni ve iklim koşullarını değerlendiren Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, “Konya, Türkiye’nin karasal iklim kuşağında ve Türkiye’nin en az yağış alan bölgesinde bulunuyor. Coğrafi şartlar gereği böyle. Ama Konya, hepimizin bildiği gibi bin rakımın üzerinde bir plato. Bu özelliğiyle dünyada en önemli platolardan üç tanesinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu rakımın Konya’ya dezavantaj sağladığı gibi avantaj sağladığı koşullar da var. Ama yağış azlığının dezavantajını göz önünde bulundurduğumuzda ana ürünümüz olan tahıl üretimini en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir. Tahıl en uygun bitki olarak görünüyor. Bunun yanında gelişen ekonomik şartlar, sulama şartları, endüstriyel şartlarla birlikte ilimize giren 1950’lerden itibaren şeker pancarı, mısır, bakliyat ürünlerinden nohut fasulye üretimleri ciddi manada artış göstermiş, ilerleyen dönemler için de bu ürünlerin girmesiyle birlikte aynı dönem içinde mercimek, kimyon gibi ürünler de ilimizin bitki deseni içinde yer almıştır” dedi.

ali-ataiyibiner-(3).jpg

ENDÜSTRİYEL ŞARTLAR ÜRÜN DESENİNİ DEĞİŞTİRDİ

Son yıllarda gelişen endüstriyel şartların Konya’da ürün deseninin değişmesine sebep olduğunu ifade eden Ataiyibiner, “İki sebepten dolayı Konya’da ürün deseni değişti. Birincisi, ülke ihtiyacının değişmesi, ikincisi çiftçinin ekonomik yapısının farklı boyutlara getirilmesi. Şuanda hemen hemen bakliyat ürünleri haricinde bütün endüstriyel ürünlerin üretiminde tamamen makineleşmiş üretim yapılan ve çiftçinin girdilerini azaltan endüstriyel üretimler yapılıyor. Buna örnek vermek gerekirse, mısır üretiminde şuanda çiftçimiz sulama haricinde hiç işçilik kullanmadan tamamen makinalı bir üretim yapmayı gerçekleştirebiliyor. Bu da çiftçimizin girdilerinin azalmasında büyük bir etken. Günümüz şartlarındaki gelişen Türkiye’de en pahalı girdilerden bir tanesi işçilik girdilerdir. Çiftçimiz, bunu en asgariye indirebilecek ürünleri son yıllarda daha çok tercih etmeye başladı. Şeker pancarının arkasından mısır, ayçiçeği ve patates gibi ürünler son yıllarda ciddi manada üretildi. Şuanda mısır üretiminde Akdeniz’le yarışır pozisyonda. Son yıllardaki ayçiçeği üretimimiz de neredeyse Trakya’yı geçme pozisyonunda bulunuyor. Özellikle vurgulamak gerekirse, ayçiçeğindeki üretim, 10 yıl önce başladı. Bunun Türkiye üretiminde bu gidişle birinci sıraya oynayan bir pozisyonu var. Mevcut su kaynaklarımızda bir sorun oluşmazsa önümüzdeki beş yıl içerisinde hem mısır hem de ayçiçeği üretiminde Türkiye birincisi olmada iddialıyız” şeklinde konuştu.

ek-gorseller-(1).jpg

ÇİFTÇİ, SULU TARIMI TERCİH EDİYOR

Konya havzasında yaşanan su sorununa dikkat çeken Ali Ataiyibiner, “Konya ovası çok büyük bir potansiyele sahip. Bu genişlik yaklaşık 42 milyon kilometrekare topraktan oluşuyor. Arazi olarak da 2 milyon 200 bin hektar. Türkiye’nin en büyük ovası Konya’dadır. Gelişen şartlar konjonktüründe de çiftçimizin tercih ettiği garantili tarım dediğimiz sulu tarımdır. Sulu tarım ise şuanda en önemli unsurlardan bir tanesidir. Petrolden sonra en çok para ödediğimiz kaynaklardan biri de ham yağdır. Türkiye ham yağ açığını henüz kapatamamıştır. Bu açığı kapatabilecek toprak yapısına sahip bölgelerden bir tanesi de Konya’dır. Gerek ülke ekonomisinde gerekse çiftçi ekonomisinde, tahılın haricindeki endüstriyel ürünlerde yağlık özelliği yüksek mısır ve ayçiçeğini üretiyoruz. Türkiye et açığı olan bir ülke. Bu açığın giderilmesi için de özellikle gerek kaba, gerekse kesik yemde mısır üretiminin önemi Konya’da son derece önemli. Meralar ve coğrafi şartlar Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde daha uygun olmadığından dolayı özellikle et ve süt hayvancılığında Konya şuanda Türkiye birincisi olma yolunda. Bunun için de tahıl üretiminin haricinde yem bitkileri ve endüstriyel tarımın gerektirdiği ürünlerin ekilmesi çoğalacaktır” ifadelerini kullandı.

‘KONYA ÜRETİMİNİ ÜÇE KATLAR’

Konya ovasının su sorunu çözüldüğünde her türlü katma değer olacak ürünlerin üretilmesi ve çiftçi ekonomisi konusunda Konya’nın üretiminin 3’e katlayacağını vurgulayan Ataiyiiner, ‘’Bu ciddi bir rakamdır. Biz Konya olarak petrol veya sera bölgesi değiliz. İklim koşullarımız belli. Mevcut yapımız belli. Bu şartlarda ancak sulu tarım yaparak endüstriyel bitkilerdeki üretimi arttırmak veya hayvansal ihtiyaçta şuanki konjektürü değerlendirerek yem ihtiyacını ele almalıyız.  Bu amaçlarımızda öncelikle hububat üretimini en az ikiye, endüstriyel ürünlerde en az üçe katlayacak sulu tarımla potansiyeli değerlendirmemiz gerekiyor’’ şeklinde konuştu.

EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ GİRDİLER

Çiftçilerin en önemli sorunlarından bir tanesinin de girdiler olduğunu söyleyen Ali Ataiyibiner, ‘’Bu girdiler içerisinde de mazot ve gübreyle birlikte Konya çiftçisinin birinci sorunu elektrik yani enerji girdisidir. Hepimizin bildiği gibi Konya Ovası kapalı bir havzadır. Dışarı havzalardan çok az miktarda su aldığımızdan dolayı neredeyse sulu tarımımızın yüzde 80’nini yeraltı kuyularından yapıyoruz. Bunlar için ödediğimiz enerji miktarı da ciddi boyutta girdi oluşturuyor. Bölgelere göre değişmekle birlikte Konya bölgesinde yaklaşık olarak yüzde 40’ın üzerinde girdi maliyetlerini oluşturan elektrik giderleridir. Geçmiş yıllarda tarımsal sulamada, ruhsatlı ve kooperatif kuyuları için enerji indirimleri yapılıyordu ve yeşil hat dediğimiz bireysel kuyular indirimi sulama kooperatifleri indirimini yüzde 30 civarında bir indirim yapılıyordu. Bu kaldırıldı. Bununla birlikte de geçmiş yıllardan beri devam eden ruhsatsız kuyularla su çekimiyle ilgili çiftçimizin ciddi manada sıkıntısı var. Çiftçilerimiz sulama yapmak için mevcut suyu kullanmak zorunda. Konya kapalı havzasından bu suyun kuyusunun ruhsatını alamadığından dolayı da çiftçimiz olağan şartlarda elektriği alarak kullanmayı deniyor. Bunun içerisinde de en önemli unsurlardan bir tanesi depo ruhsatıdır. Bu elektriklerin maliyeti de normal elektriğin maliyetinin daha da üstünde ticari boyuttadır. Tarımsal sulamanın indirimi olmadığı gibi bunun dışında elektrik kullanan vatandaşlarımızın şuanda normal tarımsal sulamaya göre yaklaşık yüzde 25 daha fazla enerji ve bedel ödüyorlar ve bununla da aynı tarımsal üretimi yapıyorlar’’ dedi.

‘DAHA ÇOK ÜRETMEMİZ LAZIM’           

Türkiye olarak dünya sahnesinde güçlü olabilmek için üretimi arttırmak gerektiğine vurgu yapan Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, ‘’Dünyada gelişmiş ülkelerden en önemlisi olan Almanya, 1950’li yıllardan itibaren sanayi devrimine başladıktan sonra tarımsal desteklerin tamamını kaldırmıştı. O yıllarda hükümet, “Biz dünyaya her şeyi satıyoruz. Tarıma desteğe gerek yok. Üreten üretsin, üretmese de alırız” diyerek bütün destekleri kaldırmış. Ama ilerleyen birkaç yıl içerisinde bakmışlar ki öyle bir şey yok. Gıda parayla satın alınabilecek bir şey değil. Eğer üretebiliyorsanız kendiniz yapmanız gerekiyor, üretemiyorsanız da stoklu çalışmanız gerekiyor. Sizde yoksa başkasında da yok boyutunda bir durumu var tarımın. Geçtiğimiz yıllarda yaşadık. Türkiye’de ciddi manada bir kuraklık, bir kriz oldu. O yıllarda 200 dolar olan buğdayın tonu, Ukrayna’dan talep ettiğimizde 600 dolar gibi bir rakam teklif etmemize rağmen yok satmıyoruz dediler. Kendilerine lazım ve yok satıyor. Bununla birlikte yaşam endeksinin yükselmesiyle insanlarda tüketim alışkanlıklarında büyümeye başladı. Bundan 50 yıl önce Türkiye’de insanlar evlerinde ürettikleri ürünlerin birçoğunu yerler, kalan bir kısım ihtiyaçlarını da dışarıdan alırlardı. Evinin gıda ihtiyaçlarının yüzde 90’ını kendileri karşılardı. Şuanda köyler dahil olmak üzere insanlar ihtiyaçlarının neredeyse yüzde 90’nını dışarıdan karşılar hale geldi. İhtiyaç ve gereksinimler çoğaldı. Bizim daha çok şey üretmemiz lazım. Dünya konektöründe de yerimizi almamız lazım’’ ifadelerini kullandı.

KAYNAK: HÜSEYİN KOYUNCUOĞLU / YENİ HABER