“Yeni bir ruh için yeni fetih gerekli”

Prof. Dr. Caner Arabacı, 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul’un Hristiyan kültürü tarafından işgal edildiğini ve adeta yeni bir fetih hareketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti
“Yeni bir ruh için yeni fetih gerekli”

29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul’un kıymetinin yeni nesil tarafından bilinmediğini söyleyen Prof. Dr. Caner Arabacı, İstanbul’un Hristiyan kültürü tarafından işgal edildiğini ve adeta yeni bir fetih hareketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti

fatih-3.jpg

Tarihi üç yüz bin yıl önceye dayandığı tahmin edilen İstanbul, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği ve başkentlik yaptı. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’nın müjdelerine nail olan ve 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen güzel İstanbul’un kıymeti genç nesil tarafından bilinmiyor, Fetih’in önemi kavranmıyor. Fatih Sultan Mehmet’in fetih yapacak seviyeye gelmesinde en önemli faktörün eğitimcileri ve hocaları olduğuna dikkat çeken Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, İstanbul’un Hristiyan kültürü tarafından işgal edildiğini ve adeta yeni bir Fetih hareketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

“ZULÜM 1453’TE BAŞLADI YAZANLAR HRİSTİYANLARIN SÖZCÜSÜDÜR”

İstanbul’un Fethi’ni; Batı dünyasının ve Hristiyan dünyasının yüzyıllardır asla benimsemediğini söyleyen Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “İstanbul’un fethinden sonra, ‘Sultan Mehmed’in kılıcı başımızda dönüyor’ diye yeise kapılan ve kederinden aylarca evinden, sarayından çıkmayan Avrupa kralları vardı. İstanbul’un fethini kabullenmediler çünkü Bizans birinci Hristiyan devletidir. Yani Hristiyanlık tarihinde lider, önder durumundadır. Bu yüzden fethi kendileri için bir tehdit olarak gördüler. Onun için İstanbul’da ya da Türkiye’de “Zulüm 1453’te başladı” diye yazanlar konuşanlar aslında Hristiyan Âlemi adına, Haçlılar adına konuşmaktadır” dedi.

fatih-88.jpg

“BİZANS ÇIBAN BAŞIYDI”

İstanbul’un Fethi’nin öncelikle insanların gönlünün fethedilmesiyle askeri bir harekata dönüştüğünü anlatan Arabacı, “Fatih’in torunları olarak ya da Türk Milleti’nin bir ferdi olarak değil. Fethi temelde şu yönüyle değerlendirmek lazım; Fetih aslında askeri bir fetih değildir. Askeri fetih bu olayın sadece sonucudur. Fetih aslında gönüllerin fethidir ve çok önce başlamıştır. Buna Ömer Lütfü Barkan, ‘Kolonizatör Türk dervişleri’ diyor. İşte Avrupa’ya gidiyorlar, Anadolu’ya geliyorlar, insanlara yardımcı oluyorlar; sağlık, tarım, gelir gider gibi birçok konuda insanlık hoşgörü gösteriyorlar insanların sorunlarını çözüyorlar. İslam Medeniyetini yaşayarak somut modeller oluşturarak insanlara sunuyorlar. Tabi bu şekilde oluşturulan bu gönüllerin fethi de askeri fethi zorunlu hale getirdi. Artık Balkanlarla Anadolu’nun arasında İstanbul fitnenin kol gezdiği bir küçük ada gibi tabiri caizse çıbanbaşı olarak kaldı. Biliyorsunuz İstanbul fethedildiğinde Balkanlara gidilmişti ve Tuna’da, Orta Avrupa’da ezan okunuyordu.  Anadolu İslam diyarıydı. Bu durumda İstanbul ve oradaki Haçlılar bir fitne merkezi olarak kalmıştı. Üstelik zaten İstanbul’un içinde de Müslümanlar vardı. Onun için altını tekrar çizmek istiyorum askeri fethin asıl dayanağı gönüllerin fethiydi” diye konuştu.

fatih-2.jpg

“KIZILELMA AYASOFYA’YDI”

İstanbul’da önce insanlara yardım edilerek, hizmetler verilerek, adil davranılarak gönüller fethedildiğini söyleyen Arabacı, “Buna Osmanlı’da hedef olarak "i'lây-ı kelimetullah" ya da “Kızıl Elma” denir. i'lây-ı kelimetullah hedefi yani Kızıl Elma; Jüstinyen’in yaptığı Ayasofya Kilisesi’ydi.  Jüstinyen Ayasofya Kilisesi’ni yaptıktan sonra anlına bir altın küre koymuştur. O altın küre Kızıl Elma olarak benimsendi. İstanbul’un Fethi hedefti. Kızıl Elma’ydı. Ama İstanbul’da önce insanlara yardım edilerek, hizmetler verilerek, adil davranılarak gönüller fethedildi. Sonra da siyasi varlık olarak fitne merkezi olan Bizans ortadan kaldırıldı. İstanbul’un Fethi’ni ilk Kızıl Elmalardan biri olarak görmek lazım. Türk Milleti ne zaman Kızıl Elmasını yitirdi işte o zaman İstanbul’un Fethi’ni zulmün başlangıcı olarak görenler içimizden çıkmaya başladı. Ve içimizde de haçlı gibi düşünen insanlar oluştu. Fethi bu ruhi bağlamda değerlendirmek daha uygun olur” diye belirtti.

“HRİSTİYAN KÜLTÜRÜ TARAFINDAN İŞGAL ALTINDA”

Fetihten sonra İstanbul’un yeniden Hristiyan kültürü tarafından tekrar ele geçirilmek istendiğini vurgulayan Arabacı, “Şöyle örneklendirmek gerekirse, 1863’te Robert Koleji kurulurken, ‘Fatih İstanbul’a nereden girdiyse bizde oradan gireceğiz ve Hristiyanlığı yayacağız’ iddiasıyla Amerikan misyonerleri eğitim kurumu olarak açmışlardır. Onların faaliyetleri başarılı oldu ki İstanbul’da ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyenler çıktı. İdealini yitiren, aşkını yitiren, ruhunu yitiren insan başkalarının oyuncağı olur. Ve ondan sonra kendi atalarını zalim olarak değerlendirir. Zulüm 1453’te başladı ne demek. Bu cümle Fatih’e küfürdür. Ki o zaman Fatih’in cami haline getirdiği Ayasofya bozularak Fatih’e değil, Bizans’a hürmet edilmiştir” diye açıkladı.

“İSTANBUL YENİDEN FETHEDİLMELİ”

İstanbul’un aslında Kızıl Elma anlamında yeniden fethe ihtiyacı olduğunu hatırlatan Arabacı, “Ve bu fethin de ruh dinamizmi anlamında içimizde canlanması lazım. Bu iklimin içimizde canlanması lazım. Sonra da bunun fetih kutlamalarına aksettirilmesi lazım. Eğer bu durum fetih kutlamalarına aksetmezse o zaman olay kutlu bir günün kutlamaları olarak değil de sadece askeri bir fetih düzeyinde kalır. O yüzden, Türk’ün yeniden insan seven, adaletli, güvenilir, model insan yani Kızıl Elma insanı haline gelmesi lazım. Sonra Bizansların fethi kolay olur” diye ifade etti. GÜLŞEN YILMAZ/ YENİ HABER GAZETESİ