Prof. Dr. Önder Kutlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

AYM NE YAPTI BÖYLE?

AYM NE YAPTI BÖYLE?

Anayasa Mahkemesi gene beklenmeyen bir karara imza attı. Huylu huyundan vazgeçemiyor. Bütün bu 17, 25 Aralık süreçlerini, görünüşte de olsa, gündeme getiren dershanelerin kapanması ile ilgili düzenlemeyi geçtiğimiz gün iptal etti. Beklenmeyen bir adım. En azından benim bu yönde bir tahminim bulunmuyordu.

Anlaşılan AYM’de, dershane tartışmalarını çıkaran ve toplumu gerdirenleri seven ya da en azından kızmayan güçlü bir grup var. Yoksa mevzu bu kadar gerdirildikten, mesele tüm boyutlarıyla tartışıldıktan ve taraflar gardını ona göre aldıktan sonra konuyu tekrar en başa çevirmenin ne getirisi olabilir.

Durumu herkes kabullenmiş, kimi dershaneler temel liseye kimi bilmem ne mecraya girmek üzere kurgulanmıştı. Dershaneciler şimdi konuyu tekrar müzakereye ve ‘acaba ne yapsam’ ikilemine itiliyorlar. Kendileri de memnu değildi sistemden. Öğrencileri eğitmiyor, öğretmiyorlardı. Sadece sınav ‘kazandırmaya’ odaklanan bir anlayış mevcuttu.

Oysa bizim ihtiyacımız olan şey öğrenme yol ve yöntemlerini öğretmekti. Bu kuruluşlar o meseleye hiç girmiyor. En iyi dershane en iyi puanı aldırandı.

Meselenin ‘paralele’ kaynak kısmı daha vahim. Türkiye’de hiç kimse ‘paralel’ demezken, problemi tasnif ve tarif etmeden önce bu kavramı ilk kez Ekim 2013’te bir televizyon programında kullanmıştım. Zira malum yapılanmayı başka şekilde tanımlamak mümkün değildi.

Eğitim alanında hakikaten paralel bir yapılanma mevcut. Tayin, terfi, atama sistemi olan, kendine göre bir ücret skalası bulunan bir eğitim sistemi. Dershane, okul, yurt kurumları ve yurtiçi ve yurtdışı teşkilatları bulunan bir kurumsal yapı.

Öğretmenin nasıl terfi edeceği, ne kadar ücret ödeneceği, nasıl yükseleceği türü kararlar önceden tespit edilen kurallar muvacehesinde alınıyor. Öğretmen ve yöneticilerin tayinleri çıkıyor, kimse de ‘gitmem’ demiyor.

Milli Eğitim Bakanlığında işler nasıl yürütülüyorsa, orada da aynı şekilde yürütülüyor. O zaman da itiraz etmiştim, şimdi de aynı kanaatteyim bu, devletin ‘paraleli’dir. Ama devlet paraleli kabul etmez. Zira bu mekânlar ve mekanizmalar cemaate eleman devşirme yeri olarak kullanılıyor. Hiçbir devlet kendisine karşı tavır ve davranış içinde olan bir yapılanmanın yaşamasına izin vermez.

Yüksek Mahkemenin verdiği kararı ele alırsak; neden şimdi, neden bu şekilde, diye sormamız gerekir.

Tam da CHP ile koalisyon görüşmelerinin yapıldığı gün ve saatlerde karar açıklanıyor. Oy çokluğu ile alınmış bir karar. Şimdi konu tekrar başa döndü. AYM’nin gerekçeli kararı açıklandıktan sonra hükümet isterse o gerekçeleri dikkate alarak yeni bir düzenleme yapabilir.

Ama henüz hükümet yok ortada. Seçim tartışmaları yaptığımız bir dönemde meselenin temcit pilavı gibi tekrar gündeme getirilmesini pek makul ve masum karşılamıyorum. AYM’yi anlamakta güçlük çekiyorum.

Ama mesele psikolojik olarak kapandı. Kuruyan dallara tekrar su yürütmek, canlandırmak mümkün görünmüyor. Öğrenciler ve aileleri, buralarda çalışan öğretmenler ve yöneticiler ve dershane sahiplerinden çok büyük bir kısmı yönlerini tayin ettiler. Kararlarını verdiler.

Bu kararın bu boşluk ve geçiş döneminde alınmasını ‘anlamlı’ buldum. Tek parti hükümeti olsaydı böyle bir karar alınamazdı, diye düşünüyorum. Zira dershane konusunda direten, devletle karşı karşıya gelen kesim malum yapı. Diğer kişi ve kuruluşlar yönlerini tayin ettiler.

Ayrıca, kararın üniversite yerleştirme tercih dönemi bitmesine ramak kala alınmasını da önemsiyorum. Biliyorum ki öğrenciler önümüzdeki sene dershaneler olmayacağını düşündükleri için farklı tercihlerde bulunacaklardı. Bu sene istediği yere giremeyecek olanlardan bir kısmı tercih yapmayacaktı, bir kısmı ise tercih yapmak zorunda kalacaktı.

Dershane pastası küçülmesin, malum yapının kurumları müşterisiz kalmasın diye kararı alelacele ve son dakika golü olarak yetiştirdiler. Tek başına bu neden bile meselenin ne kadar girift ve karanlık olduğunu göstermek için yeterli.

Karar sadece maçı uzatır, sonucu değiştirmez. Bunun için Türkiye önünü görebilmelidir. Maçın uzaması kaynak israfı anlamına gelir. Bu kadar çok enerjimiz yok.

O nedenle bu kangreni çözecek bir koalisyon kurulacaksa kurulsun, yoksa en doğru çözüm erken seçim.

Hiçbir koalisyon ihtimali içinde dershaneleri kapatacak bir hükümet formülü bulunmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi