Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Başarı neydi?

Başarı neydi?

Zaman değişti, imkanlar değişti, insanlar değişti, algılar ve öncelikler değişti. Ve hayata bakışımız değişti.

Bu değişimlerin bazıları hayatı kolaylaştırdı, bazıları insanı yozlaştırdı. Bazıları yaşantıyı hızlandırdı, bazıları ise nefse haz kazandırdı. Ve geldik bu günlere…

Kavramlara anlam kazandıran en temel husus, kavramın insan şahsiyeti için önemini, onu tatbik ederek kavramak olsa gerektir. Zor bir cümle kurduğumun farkındayım. Başlığımızdan hareketle açmaya çalışacağım.

Başarı neydi?

Başarı; evinden besmele ile çıkan bir babanın, akşam eve helal rızık ile dönmesi, evde kalan eşin ise helal rızıktan başka bir şey istememesi idi. Başarı, babanın kazandığı rızkın helalliğinde nokta kadar bile bir şüphenin olmaması idi. Kazanılan bu rızkın en sağlam şahidi alın teri ve ağızlardaki tat idi.

Başarı; anne ve babanın bütün ümitlerini bağladığı evladın, anne ve babayı fedakarlığa mecbur bırakmadan gayret göstermesi ve onların ümitlerine ihanet etme hakkının olmadığını bilmesi idi. Ve bu başarının en büyük şahidi anne ve babanın sevinç gözyaşları idi.

Başarı; günlük meşguliyette muhatabın hukukunu aziz bilmek ve o hukuku el üstünde tutmaktı. Menfaat ile tahrik edilen hak yolculuğunda menfaate hiç meyletmemekti. Hakkı temiz görüp menfaati kirli saymaktı. Başarı, kimsenin hakkını üzerine almadan günü tamamlayabilmekti. Ve bu başarının en sarsılmaz şahidi, muhatabının sana duyduğu o derin saygı idi.

Başarı; dünyalık kazanç için eğilmemekti, el açmamaktı ihtiyaçlıya. Yalnızca Allah’tan istemekti, ne istenecekse. Başarı, kimseye muhtaç olmamayı istemek değil, kimseye yük olmamayı istemekti, hayat yolculuğunda. Ve bu başarının şahidinin en devletlisi, Mevla’nın sana bahşettiği sıhhat idi.

Başarı; gerisinde tilkiler koşturan zihnin kara niyetlerine masum dili alet ettirmemekti. Doğruyu söylemekti her şartta. Gördüğünü de doğru söylemek, duyduğunu da doğru söylemek ve yaptığını da doğru söylemekti. Görüyoruz günlük yaşantıda; yalancının da namaz kıldığını, müfterinin de… Başarı; her durum ve her şartta Müslümanın yalan söyleyemeyeceğini bilmesiydi. Ve bu başarının en parlak şahidi insanın yüzüne yansıyan nur idi.

Başarı; vefalı olmak, beklentisiz olmaktı. İhtiyaçlının el açmasına imkân bırakmadan ihtiyacı görebilmekti. Yara sarmaktı, yaralanma pahasına. Parayı kıymetsiz görmekti, paralanma/azarlanma pahasına. Başarı, iyiliğin arkasına ikbal hesabı koymamaktı. Ve bu başarının en vefalı şahidi, kadim dostluklar idi.

Başarı; yanlış karar ile verilen kornerden gelen gol ile maçı kazanmak değil, mağlup olma pahasına topun kendisine değerek çıktığını söylemekti hakeme. Hakeme düşen ise her gördüğünü çalmaktı, tarafsızlığına leke düşürmeden. Başarı, kavramların ruhuna inat bu kayıplar ve bu çalmalardı. Ve bu başarının şahidi, en içten gelerek elleri patlatan alkışlar idi.

Başarı; onurlu olmak, omurgalı davranmaktı. Zamana ve zemine uymak değil, zamanı ve zemini ilkelerine uydurabilmekti. Yaşadıkça neler gördük: İki evladının ölüsü üzerine yemin eden şahsın, sonraki süreçte evlatlarının üstünü çizerek yalan söylediğini gördü ve okudu, bu gözler. Başarı, onursuzluğuna evlatlarını alet etmek değil, omurgasıyla evlatlarına dimdik bir duruş vaat edebilmekti. Ve bu başarının şahidi, babalarından omuz alan omurgalı evlatlar idi.

Başarı; milletin evlatlarına samimi davranmak, dün ak dediğine bugün kara dememek, dün kara dediğine bugün kurtarıcı olarak sarılmamaktı. Başarı; imarı ve iskanı önceleyerek şehirleri mamur etmek kadar, irfanı da önceleyerek şuurlu bir nesil imar etmekti. Ve bu başarının şahidi, bu toprakları ve milletin yarınlarını sahiplenecek serdengeçtiler idi.

Başarı; gayreti yüceltmek, gayretine bel bağlamış gençlerin kimsenin kapısını çalmak zorunda kalmadan devletine hizmet etme imkanını elde edebileceğine yönelik ümidini yükseltmekti. Başarı, kurbiyeti ayaklar altına almak, kabiliyeti baş tacı etmekti. Ve bu başarının şahidi, sistem ahlakını tesis etmiş bir devlet işleyişi idi.

Bütün başarıları buraya alabilecek durumumuz ve ufkumuz yok elbet. Zira her insan ayrı bir dünya, her ufuk ayrı bir yolculuk demektir. Her yolcunun yükü de aynı değildir.

Hasret kaldığımız bu başarıları biz göremesek de her şeye gücü yeten Allah, evlatlarımıza bu başarıları göstermeden ve yaşatmadan kıyameti koparmasın. Âmin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR