Ömer İnal

Ömer İnal

IŞİD Meselesi

IŞİD Meselesi

Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına, Ahmet Davutoğlu'nunda Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla "terleyen" mesaileri de başlamış oldu ve bu makamlarındaki ilk günlerinde IŞİD ile alakalı önemli kararlar vermek durumundalar...

 

Türkiye'nin bu bölgeyle ilgili hassasiyetlerini defaatle dile getirmesine rağmen, Egemen güçler tarafından bunlar görmezden gelindi, bahaneler öne sürüldü, oyalama taktikleri vs yapıldı... Sonuç olarak ise Suriye'deki otorite boşluğundan doğan IŞİD, o bölgede ele geçirdiği pertol kuyularını işletmek suretiyle ciddi gelir kaynakları elde etmiş oldu.. Yine Türkiye'nin  Irak'ta Maliki yönetiminin  mezhepsel ayrımcılık odaklı politikalarına itiaz edip, yüksek sesle haykırmasına rağmen yine aynı çevreler aynı bahanelerle bu duruma seyirci kalmayı tercih etmeleri de, mezhepsel çatışma sürecine zemin hazırladı ki, IŞİD bu durumdan yararlanarak, Irak topraklarına nerdeyse elini koluna sallayarak girdi ve sonrasında daha da ilerledi...

 

Irak ordusu, IŞİD'in bu ilerleyişi karşısında adeta dağıldı ve neredeyse hiçbir karşılık veremedi. Özellikle petrol bölgelerine ve diğer stratejik noktalara doğru ilerleyen IŞİD'e peşmerge güçleride karşı direniş gösterdi ardından da ihtilaflı olan PKK ve PYD birleşerek IŞİD'e karşı mücadele verdi...

 

Irak Ordusunun, IKYB ve PKK-PYD'ye göre daha üstün donanıma sahip iken, hiçbir varlık gösterememiş olması, hiçbir direniş göstermeden adeta ülkeyi IŞİD'e teslim etmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.. Bununla birlikte peşmergelerin IŞİD'e karşı "başarılı" bir şekilde mücadele etmesi üzerine ABD ve Almanya başta olmak üzere silah yardımı yapılmasının gündeme gelmesi de epey manidardır...

 

Bu süreçte PKK'nın IŞİD'e karşı yaptığı mücadelenin poh pohlanarak barışın timsali olarak gösterilmesi, terör listesinden adının çıkarılması gibi durumların konuşulması, ülkemideki barış sürecinin tesis edildiği bir döneme zarar verme endişesi teşkil etmektedir..

 

Batı çıkarları gereği,  IŞİD terörünü "görmedim, duymadım, bilmiyorum" mantığıyla idare etmeye çalışıyordu lakin Amerikalı iki gazetecinin kameralar önünde katledilmesi ve IŞİD'in "islami cihad" propagandasıyla batı ülkelerinden gençlerin kandırılarak bu bataklığa çekilmesi, liderler üzerinde büyük bir kamuoyu baskısı oluşturdu...

 

Bu nedenlerle Galler'de NATO zirvesinde bir koalisyon gücü oluşturup, IŞİD'i bitirme yönünde karar kıldılar..Türkiye malum hassasiyetleri dolayısıyla mevcut oluşuma temkinli yaklaşıyor...

 

 

IŞİD'in varlığı Türkiye için ne anlam ifade ediyor?

 

 

1-) Türkiye'nin ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında Irak, Almanya'yı geçip birinci sırayı aldığı bir dönemde;

 

2-) Kuzey Irak bölgesinden çıkan petrollerin Türkiye üzerinden Dünya pazarlarına sunulduğu bir dönemde;

 

3-) Silahların sustuğu, Milli birlik ve kardeşlik projesi kapsamında barış sürecinin emin adımlarla nihai hedefe doğru yürüdüğü bir dönemde;

 

4-) Eski Türkiye'de terörün uzantısı olarak itham edilen kürt kökenli siyasi hareketin, Yeni Türkiye'de CHP'den daha demokrat bir yapıya evrilerek siyaset yaptığı bir dönemde;

 

5-) Türkiye'nin Orta doğu'da bölgesel güç odaklı geniş vizyonu ve tarihi misyonu çerçevesinde geleceğe koşar adımlarla ilerlediği bir dönemde,

 

IŞİD'in varlığı bu sıralanan özellikleri tehdit etmesi nedeniyle önceden planlanmış bir proje ürünüdür.. Bu şekilde hızla yayılan bir yapının arkasında büyük devletlerin olmadan yaşayabilmesinin imkansızlığından yola çıkarak, IŞİD'ın terör estirdiği bölgede haritaları yeniden belirleme ve o bölgedeki ülkelerin politikalarını değiştirme/yeniden belirleme amacını güttüğü gün gibi aşikar bir olgu olarak karşımızda durmaktadır...IŞİD'i destekleyen, hayat bulmasına vesile olan devletlerin şimdi koalisyon gücü adı altında sonu bilinmez bir macereya sürüklemek için ülkemizi de bu oluşuma dahil etmek istemeleri ve adeta maşa olarak görmeleri bilindik yöntemlerdir ve temkinli olmakta fayda vardır...

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun IŞİD'e uluslararası bir operasyonda, Türkiye'nin destek vermesine karşı çıkmayacaklarını ve davet gelirse Çankaya'ya çıkıp cumhubaşkanı Erdoğan ile görüşebileceğini söylemesi, Söz konusu uluslararası koalisyon gücünün içinde yer almamamız gerektiğini görmemiz bakımından yeterli  bir donedir...

 

*******

 

Paralel Hezeyanlar

 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan'a oy verenleri "fasık" olmakla itham etmek suretiyle, halkın seçimlerini, iradesini yargılayanlar kendilerini dini otoritenin resmi temsilcisi olarak görmekten bir türlü vazgeçmiyorlar...Kendilerinin hatasız, yanlışsız olduklarına o kadar eminler ki, hatayı hep karşı tarafta arıyorlar... Oysa bu adamlar birazcık hocalarını samimiyetle dinlemiş olsalardı bu duruma düşmezlerdi.. Hocaları şunu söylüyordu zira: "Akıbetinden endişe etmeyenin, akıbetinden endişe edilir"...

 

Söz konusu cenah, medya organlarını adeta hükümet aleyhtarı yayın yapmak üzere konumlandırdılar... Zira, Galler'deki NATO zirvesine katılan Cumhurbaşkanımızın bu gezideki diplamatik başarılarını gölgelemek adına "Yav he he diplamasisi" küçültücü bir şekilde lanse etmek hiç bir vicdanın kabul edeceği bir gazetecilik olamaz....

 

Yurt dışındaki yayın organlarıyla da devamlı suretle ülkemiz aleyhinde haberler yapmak, yazılar yazmak, bu medyada yer alanların en hoşlandıkları ve severek yaptıkları bir iş haline geldi ve bunu hala devam ettiriyorlar...

 

Adana'da durdurulan MİT TIR'ları haberleri de bu bağlamda uzunca bir süre işlendi ve  "muhimmatların" IŞİD'e gittiği iddiaları yurt dışındaki yayın organlarında günlerce yazdılar çizdiler...

 

Peki bunu yapmalarındaki amaçları neydi?

 

Bugün geriye dönüp baktığımızda daha net gözüken hedeflerini şu şekilde sıralayabiliriz:

 

1-) Ülkemizin Uluslararası arenadaki itibarını azaltmak, zayıflatmak ve bitirmek...

 

2-) Ülkemizi terörle birlikte anılan bir ülke haline getirmek

 

3-) Uluslararası mahkemelerde Türkiye'nin "teröre destek vermekten" yargılanmasını sağlamak

 

4-) Terörle birlikte anılmasından dolayı Uluslararası yaptırımlara maruz bırakılarak, Ekonominin zarar görmesini, dışlanmasını ve  yalnızlaştırılmasını sağlamak...

 

5-) Bütün bu yaşananlarla, iktidarın yıpratılması ve halk nezdindeki desteğini kaybetmesi suretiyle alaşağı edilmesi projesidir ki, bu da başlı başına bir darbe türüdür ve ağır cezai müeyyideleri söz konusudur...

 

 

Selam ve Dua ile Hoşçakalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi
SON YAZILAR