Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Kalp yorulunca dil keskinleşir

Kalp yorulunca dil keskinleşir

İnsanı, cemiyet insanı yapan en güzel hasletlerden biridir kaygı. Bu kaygının, nefsi ya da ruhi kaygı ile ilgisi yoktur. Bu kaygıların, birer rahatsızlık olduğunu söylemeye de gerek yok sanırım.
İnsan kaygı duyarak kalbinin merhamet ritmini muhafaza eder. Kaygı duyarak insanlığını yarına taşır.
Zihin hassasiyetine dikkat diyoruz. Kalp hassasiyetine de rikkat diyoruz. Zihnini yenene, zihnine yön verene dikkatli diyoruz da, kalbine yenilene rikkatli diyoruz. Dikkat, elbette gerekli fakat güzellik rikkattedir.
Kaygılı insan rikkatli insandır, kalbine yenilen insandır.
Bazen, haberlerde ya da konuşmalarda, kişinin ölüm nedeninin kalbine yenik düşmesi olduğunu duyarız. Rikkatli insanın kalbine yenilmesi böyle bir şey değildir.
Rikkatten kastımız, insanın, kalbinin sözünden çıkmaması, ona boyun eğmesidir. Kalbine yenilerek, gönüllerde ölümsüzleşmesidir.
Bu giriş, başlığımızdaki sözü tahkim etmek içindir.
Söz, eskilerin sözüdür ve eskilerin haksız çıktığına şahitliğim yoktur.
İnsanı güzelleştiren duygu, diğergamlık ve hemdertliktir ve kökünde kaygı yatar. Başkasının derdi ile dertlenebilme kaygısı…
Kaygılı insan bahtiyar insan değildir ama hayatından lezzet alan, yaşantısına bir gâyenin yön verdiği insandır.
Kaygı şüphesiz ki kalbe dokunur, kalbin ritmini etkiler.
Zor bir duruma ilişkin kaygısını ortaya koyan ve irâdesi yetip, kaygıya sebep olan durumu ortadan kaldıran insan kalbini beslemiş olur. Bu tür kaygılar kalbe zarar vermez.
Kaygılı insanın kalbini yoran durum, kaygı sahibinin elinden bir şey gelmediği, dilinden dökülenlere etraftakilerin kıymet vermediği durumlardır.
İnsanın iktidarı, elinin uzandığı yere kadardır, derler. İnsanın elinin uzanamadığı ve kaygıya sebep duruma dilini uzatan, yapılması gerekenleri haykıran insanın çığlığını duyuramadığı durumdur, kalbi yoran durum.
Kalbi, böyle böyle yorulan insanın dili zamanla keskinleşir.
Dili keskinleşen insanın düşmanı çoğalır.
Keskin diline tahammül edebilecek dostu da azalır.
Hafif bir ton ile ifade edilebilecek durumlar, feryadına kulak bulamayan kalbi yorgun olan insanın dilinden çığlık şiddetinde çıktığı için, dildeki bu keskinlik, insanı, cemiyetinde olumsuz gibi görünen bir konuma sürükler.
Böyle insanların dilinin keskinliği, yaftaların binini bir paraya satın alan insanlarla etrafının sarılmasına sebep olur.
En mâsum yafta ‘deli’ olmakla suçlanmaktır.
“Deli” yaftasından önce, ‘geçimsiz insan’ yaftası daha çok kalbe dokunur, kalbi daha çok yorar.
Kalp yoruldukça dil keskinleşir; dil keskinleştikçe kalbi yoran durumlar çoğalır ve dostlar azalır. Bu dilemma hep böyle devam eder gider.
Ne zamana kadar?
Yorgun kalp durana kadar.
Kalp durunca dil de susar, keskinliğinin esâmesi kalmaz.
Sonra, geride kalan bizler, duran kalbin sahibinin ardından ‘kalbine yenik düştü’ deriz.
Evet, bu insan, kalbine yenik düşmüştür. Kalbinin sesini, kalbinin sözünü dinlediği için cemiyet kaygısı duymuştur, diğergam olmuştur.
Kaygılı durum için elinden bir şey gelmediği için doğruyu söyleyen dilini devreye sokmuştur. Sözü dinlenmeyince dili keskinleşmiştir ve kalbinin rikkati dikkate alınmadığı için kalbine yenik düşmüştür.
Şu bilinsin ki, kalbine yenik düşen insanlar, cemiyetin çimentolarıdır. Kum ve su olmadan, bu insanların kıymetini takdir edebilmek mümkün değildir.
Kum ve su olmadan, çimento, bir toz kütlesinden ibaret ise ve bu toz kütlesi solunduğu zaman insanın nefesini daraltırsa, gerisindeki bilgiye yani hikmete vâkıf olunmadan, kaygılı insanların yalnızca bir ses olarak görülecek sözleri de, aynı nefes darlığına, sözün şiddetini hazmedememeye sebep olur.
Çimentoyu kıymetli kılan, kum ve su ise, dili keskin olan insanı kıymetli kılacak olan da feryâdın derinliğine kulak verebilecek kalp sahiplerinin varlığıdır.
Onları anlayabilmektir, çâremiz.
Dili keskin olan insanların kalplerinin yorulmuş olabileceğini aklımızdan çıkarmazsak, dikkatimizin değil, rikkatimizin artacağını unutmayalım.
Bizi, dikkatin değil rikkatin kurtaracağını da insanlık ajandamıza yazıverelim.
 
Son Söz
İttifak ararken ihtilafın pençesine düştük.
Yoruldu ümitlerimiz, çâresizliği bölüştük.
Kaygılı kalpleri yaftaladık geçimsizlik ile.
Bilemedik kavgamızı, öz davamızla dövüştük.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR