Ömer Tokgöz
Ömer Tokgöz Gödene Abdülvahit Çelebi Çeşmesi Kurtulur mu?

Gödene Abdülvahit Çelebi Çeşmesi Kurtulur mu?

Kültürel miras ve ecdat yadigarı olan tarihi çeşmeler hakkında sekiz yıldır inceleme ve araştırmalar yapıyorum. Konya’daki kültürel miras ve ecdat yadigarı olan bu çeşmeler hakkında saha incelemeleri yaparak yerinde fotoğraflarını çekiyorum. Türk İslam medeniyetinin şahikası olan çeşmeler üzerine detaylı inceleme ve araştırma yapıyorum. Elde ettiğim bulguları mimari açıdan, sanat tarihi açısından, kullanılan malzeme yönünden, hayır ve hasenatı yapan kişi ve çeşmenin kitabesinin çözümlenmesi noktasından dosyaya dönüştürüyorum. Ulaştığım bulgu ve bilgileri sosyal medya üzerinden ve yerel medya üzerinden kamuoyunun takdirlerine arz ediyorum.

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-20-2.jpeg

Selçuklu ve Osmanlı döneminin izlerini her köşesinde barındıran Konya adeta bir kültür ve tarih hazinesi şehir konumundadır. Konya merkezde ve ilçelerinde bulunan birçok tarihi yapı koruma altına alınıp, restorasyonunun ardından eski güzel günlerine kavuşturulmaktadır. Tüm uğraşlara rağmen bazı tarihi eserler ise maalesef kötü durumda ve kaderine terkedilmiş durumdadır. Bunlardan bir tanesi de Meram Gödene Mahallesi’nde bulunan 127 yıllık geçmişi bulunan tarihi Abdülvahit Çelebi Çeşmesidir.

Konya şehir merkezinde sayısal olarak bin civarında tatlı su çeşmesi bulunmaktadır. Bu çeşmelerden 200 tanesi Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet döneminden intikal eden tarihi nitelikte kitabeli ve vasıflı çeşmelerdir. KOSKİ genel Müdürlüğü tarafından 2010’lu yıllarda Konya merkezde bulunan 143 adet tarihi çeşme restore edilmiştir. Geçen zaman içerisinde restore edilmiş tarihi çeşmelerden de yine âtıl duruma düşenler bulunmaktadır. Özellikle Sedirler mahallesinde on civarında kör tapalı, tahrip olan veya yeniden restore edilmeyi bekleyen nitelikli çeşmeler bulunmaktadır. Yine Araplar çeşmesi, Saksağanlar çeşmesi, Paşa çeşmesi, Hacı Fatma Hanım çeşmesi, Karakayış çeşmesi, Servet sokak çeşmesi, Müftü Abdullah Efendi çeşmesi ve Güldan dede çeşmesi gibi otuz civarında tarihi çeşmenin acilen bakım ve restorasyona ihtiyacı bulunmaktadır. Mesela Araplar çeşmesi beş yıldır dile getirmemize rağmen rağmen hala kör tapalı vaziyettedir. (https://www.yenihaberden.com/araplar-cesmesi-himmet-bekliyor-15831yy.htm)

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-20-1.jpeg

Konya’daki çeşmelerden beş asırdan bu yana nitelikli ve vasıfsız çeşmeler aracılığıyla Meram bölgesinden gelen tatlı su kaynakları akmaktadır. Özellikle Çayırbağı, Dutlu, Kırankaya, Beypınar, Mukbil, Şadiye ve Yeşil Efendi suyu gibi yedi ayrı kaynaktan Konya çeşmelerine ücretsiz ve hayrat olarak tatlı su dağıtılmaktadır. Tamamen doğal, organik ve içimi tatlı olan sulardan şehre bedava tatlı su verilmektedir. Konya şehri bu açıdan zengin bir alt yapıya sahiptir. Konya’da tarihi ve kültürel miras eseri olan bu çeşmeler içerisinde en eski çeşme Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından 1519 yılında yaptırılan çeşmedir. Meram bölgesindeki Dutlu su kaynağından su getirilmiş ve Şems mahallesine yaptırılmıştır. Konum olarak Şemsi Tebrizi parkının sonundaki karşı sokakta ve eski 19 Mayıs ilkokulunun bahçe istinat duvarına bitişik durumdadır. İvedilikle bu çeşmenin de restore edilmesi yararlı bir adım olacaktır.

Konya’ da çeşmeler malzeme olarak yerli bir taş olan Sille taşı ve Gödene mermeri ve taşından yapılır. Gödene taşı özellikle antik dönemlerden itibaren başta çeşme, türbe, medrese, okul vb. eserlerde Roma döneminde, Selçuklular, Osmanlılar ve Cumhuriyet döneminde birçok mimari eserde kullanılmıştır. Bunlar arasında Selçuklu Sultan türbeleri, Ak çeşme, Kız Öğretmen okulu, Ziraat abidesi, Atatürk anıtı, Yusuf Ağa kütüphanesi, Selimiye cami, Mevlâna dergâhı, Aziziye cami gibi mimari eserler başta gelmektedir.

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-20.jpeg

Sosyolojik olarak her mahallenin camisi ve çeşmesi vardır. Çeşmeler kültürel ve tarihi miras unsuru mimari su yapılarıdır. Çeşmeler semtlere ismini vermiştir ya da onlarsız mahalle tarif edilemez. Konya’da Ak çeşme, Şirin Hanım, Vali Ferit Paşa çeşmesi, Araplar çeşmesi gibi çeşmeler bulunduğu mahallenin merkezi noktasıdır. Çeşme aynı zamanda her mahallenin sakinlerinin buluşma noktasıdır. Her yaş ve kuşaktan insanın su doldurduğu ve sohbet ettiği bir konumdadır. Çeşme metafizik planda yeryüzünde İslami bir hassasiyet ve dini gayretle inşa edilen İslami bir eserdir. Çeşme vakıf olarak yapılır ve kişiye sevap getirecek bir sadaka-ı cariye olarak tanımlanır. Çeşme hayrat eseridir. Allah rızası için insanlara karşılıksız olarak sel sebil tahsis edilir. Çeşmeye uğrak verenlerden, kullananlardan ücret istenmez. Sadece yaptırana bir hayır duası beklenir. (https://www.tybkonya.org.tr/araplar-mahallesi-demek-araplar-cesmesi-demektir-266yy.htm)

Yazar Enis Batur Sezai Karakoç çeşmesi başlıklı deneme yazısında der ki: “Uygarlık / Medeniyet” vasfını kazanmış her toplumsal projenin temelinde yatan bazı maddî döşemeler vardır; bunların arasında, “su kültürü”nün vazgeçilmesi güç bir yer tuttuğunu görüyoruz: Hind uygarlığının Ganj nehrine, kadim Mısır’ın Nil’e, kadim Yunan’ın Ege’ye, Roma’nın Akdeniz’e neler borçlu olduğunu anlatmak bile fazla. İslâm medeniyetinin son önemli atılımı Osmanlı İmparatorluğunun tarihine ve kültürel serüvenine eğildiğimizde de farklı bir görünüm çıkmaz ortaya: Bir başka boyutta, Dicle’den Fırat’tan Tuna’ya ve ötesine, büyük nehirlere komşu çıkılmıştı. Bütün bu karşılaşmalardan günümüze izleri ya da anıları artan sayısız köprü, su kemeri, bent ya da su terazisi yalnızca mimarî anıt değerleriyle değil, toplumsal yaşamın ana eksenlerinden birini yaratan işlevsellikleriyle de önemliydi.

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-19-2.jpeg

İstanbul, yalnızca bir imparatorluğun merkezi değildi: XVI. yüzyıldan başlayarak İslâmiyetin de kutsal mekânlar bir yana, odak noktası haline gelmişti. İslâm dininde “su”yun yerini dindar olsun olmasın herkes bilir. Çeşmeleri, bu nedenle hem maddî hem de manevî gereksinmeleri karşılayan yapılar olarak görmek, okumak durumundayız. En küçüğünden anıtsal boyutlardakilere. Osmanlı çeşmelerine sanatın ve zanaatın göz nuru akıtılmıştı klâsik çağda; modern hayatın devreye soktuğu su dolaşım sistemleriyle birlikte önemleri belli ölçüde azaldı bu durum.” (https://oggito.com/icerikler/sezai-karakoc-cesmesi/67060)

Çeşme aynı zamanda ekonomi literatüründe artı değer denilen bireysel zenginliğin kamu/halk yararına kullanılmasıdır. Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında kimsenin aklına bunu kapitalist bir kazanç unsuru olarak gelire çevirmek ve insanlara para ile satmak gelmemiştir. Bu bağlamda tarihi kültürel miras unsuru olan çeşmeler hakkında farkındalık kültürünü artırmalıyız. Belki ne olacak çeşme değil mi? deyip kıymetini bilmeden önünden geçip gideriz ama konuya vakıf olan kişilerin bakış açısı takdir edicidir: 1942’de konuk profesör olarak İstanbul’a gelen Alman mimar W. Schütte, İstanbul çeşmeleri için “Bayramlık elbiselerdeki pırlantalara benzeyen dört köşe kutular” benzetmesini yapmıştır.

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-19-1.jpeg

Ülkemizde 1923'de çıkarılan bir yasa ile çeşmeler Belediyelere devredilmiştir. Eski sicillerde çeşmeyi yaptıran bilgisi yine varsa bir vakfiye bilgisi belediyede ve Vakıflar bölge müdürlüğünde olabilir. Eğer çeşme tescilli değilse ilgili kamu kurumlarınca tarihi çeşme olarak tescil edilerek kayıt altına alınmalıdır. Ülkemizde çeşmelerin önemi ve mahalledeki merkezi niteliği 1970’lere kadar devam etmiştir. 1950’li yıllardan itibaren şehirlerde merkezi su şebekesine geçilmiş ve evlere çeşme bağlanmıştır. Dolayısıyla mahalle çeşmesi eski önemini yitirmiştir.

Bugüne geldiğimizde kültürel ve tarihi miras unsuru ve su medeniyetimizin sembolü olan çeşmeler kâh ayakta durmakta, kâh restore edilmekte kâh viran halde kör tapalı vaziyette karşımıza çıkmaktadır. Şadırvandan sebile, çoban çeşmesinden mahalle çeşmesine envai çeşit mimari zarafete sahip su kültürünü yaşatmak için kamu kurumları ve hayırsever kişiler tarafından olumlu adımlar atılmaktadır.

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-19.jpeg

Çeşmeler sadece ilgili kamu kurumlarına değil toplumun tüm kesimlerine emanettir. Yetkili kamu kurumlarınca ivedilikle koruma altına alınmalıdır. Bu vesile ile altını çizeyim Topraklık, Sedirler, Meram, Araplar, Hacı Hasan başı Dörtyol, Bab-ı Aksaray, Türbe civarı, Hacı Fettah, Şemsi Tebrizi vb. kadim mahallelerde bakıma muhtaç pek çok tarihi çeşme bulunmaktadır. Çoğu maalesef kötü vaziyette, taşı çalınan, yıkılmak üzere olan virane durumda ve kör tapalıdır. Metruk vaziyette kaderiyle baş başa ve âtıl bir şekilde durmaktadır. Bu tür tarihi eserler ivedilikle koruma ve bakım altına alınmalı, suyu akıtılmalı ve uygun yerlerine mini bir plaket ile çeşmenin ismi, yapım tarihi konulmalı ve barkodlanmalıdır. Çeşmeler bizim bu topraklardaki mimari ve sanat tarihi yönünden varlığımızın göstergeleri ve tapu senetlerimizdir.

Çeşme deyince onun ayrılmaz bir parçası ise kitabesidir. Türk İslam kültüründe kitabeler mimari eserlerin künyesidir. Yaşayan kültürel mirası bizlere anlatan duvar panolarıdır. Kitabeler İslam medeniyeti çevresinde gelişmiştir. Özellikle Türk İslam kültürünün temel bir ögesi olarak kitabe demek edebiyat sanatı ve künye bilgileri içeren ve mimari eseri bize tanıtan barkod demektir. Bilindiği gibi günümüzde firmalarca yapılan ürünlerde barkod şifrelemesi yapılır. Bu sayede üretilen ürünler ve tüketilen ürünler için bir rehber olarak bilgiler herkesçe görülmektedir. Mimari eserlerde yer alan kitabelerde bize aynen ürün barkodu gibi mimari eserin tanıtımını yapmakta ve şifrelerini vermektedir. Şifreyi çözmek için dönemin kültürüne, o zamanların Türkçesine aşina olmak gerekir. (https://www.yenihaberden.com/konyadaki-bu-cesmeye-unlu-asik-siir-yazmis-1813102h.htm)

whatsapp-image-2025-12-19-at-22-50-07.jpeg

Kitabeleri okumak için dönemin Türkçesi olan Arapça, Farsça ve Türkçenin müşterek kullanıldığı Osmanlıca ile tanışık olmak gerekiyor. Acizane ilköğretim mezuniyeti evresinde bir Osmanlıca çözümleme kapasitem var. Osmanlıca konusunda kendimi sürekli geliştiriyorum. Bu konuda en temel başvuru kaynaklarından biri KOSKİ genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında yayınlanan Konya’nın Tarihi Çeşmeleri adlı kitabından yararlanıyorum. En önemli desteği ise Konya Kız İmam Hatip lisesinin ilk mezunlarından ve İlahiyat fakültesi ön lisans mezunu olan değerli refikamdan alıyorum. Saniyen Osmanlıca bilen arkadaşlarıma başvuruyorum. Salisen sosyal medyada üyesi olduğum Osmanlıca mezar taşları ve kitabeleri sayfasından destek alıyorum. Ayrıca kitabelerde yer alan ve meşhur olmuş ayet-i kerimelerde anlatılan çizgiyi anlamak için Kur’an meali ve tefsirlerini detaylı inceliyorum. Araplar mahallesi Saksağanlar sokaktaki iki satırlık bir kitabeden bir a4 sayfası açıklama çıkardığımı biliyorum. (https://www.yenihaberden.com/araplar-saksagan-sokak-derler-15578yy.htm)

Gelelim başlığımıza konu olan Meram ilçesine bağlı kadim yerleşim yeri olan Gödene mahallesindeki virane durumdaki çeşmeye. Meram Gödene mahallesi harman yeri mevkiindeki çeşme Mevlâna Dergahının 20 yıl yönetimini üstlenen Abdülvahit Çelebi (doğum:1858/vefat 1907) tarafından hicri 1315 tarihinde yaptırılmıştır. Kitabesinden anlaşıldığına göre çeşme Gödene yaylasındaki memba suyundan yararlanılarak 1898 yılında kız kardeşi Nesibe hanımın vefatını takiben vasiyeti gereği yaptırılmıştır. 127 yıllık tarihi çeşme 2008 yılında tahrip edilerek yarısına kadar yıkılmıştır. Çeşmenin Gödene tepesinden gelen memba suyu 2008 yılında Toki şantiyesi tarafından yetkisiz biçimde kesilmiştir. Çeşmeye giden su şantiye tarafından parasız ve kaçak olarak kullanılmıştır. Su hattının keyfi olarak kesilmesi nedeniyle 127 yıldır yöre halkına hizmet veren tarihi çeşme susuz kalmıştır. Çeşme o yıldan beri yani 17 yıldır kaderine terkedilmiş vaziyettedir.

Bendeniz yöresel endemik bitkileri keşif çalışmaları esnasında Çelebi çeşmesini 5-6 yıl önce görmüştüm. Uzaktan bakınca basit bir köy çeşmesi olarak değerlendirmiştim. Hatta her yerde kaynak suları var iken yani Çayırbağı, Hatıp, Pamukçu, Karadiğin, Sarıkız, Bayat hattında 2-3 km.de bir tatlı su çeşmeleri akıp dururken kurumasına hayret etmiştim. 21 Aralık 2022 Çarşamba günü torunum Alya Yağmur'u gezdirmeye çıkmışken direksiyonu çeşmeye doğru çevirdim. Yakından bakınca düzgün sütunları ile kitabesi olduğunu gördüm ve fotoğraflarını çektim. Kitabenin okunması için Osmanlıca çözümlemeler yapan sayfa dostlarımdan yardım istedim. İnternette veri mühendisliği kapsamında çeşme hakkında ayrıntılı araştırma yaptım.

KOSKİ tarafından 2013 yılında yayınlanan Konya'nın tarihi çeşmeleri kitabını inceledim. Restore edilen, fotoğraflanan, tamir edilen ve kitabesi açıklanan 143 çeşme içinde bu çeşmenin yer almadığını gördüm. Dijital ortama aktarılan Konya ansiklopedisine göz attım. Prof. Dr. Haşim Karpuz tarafından yazılan bir makalede yer alan 2007 yılında çekilmiş Çelebi çeşmesinin fotoğrafını inceledim. Konyapedia’da çeşme hakkında bilgi olmakla birlikte kitabesine dair bir açıklamanın yer almadığını gördüm. Çeşme mimarisi ile halihazırdaki virane hale gelmiş çeşmeyi karşılaştırdım. Üstelik yamalı bohça gibi kırık dökük durumdaki mermer plakayı görünce uydurma bir yazı monte edilmiş olabilir diye de sorguladım. Osmanlıca kitabeler sayfasından gelen çözümleme bilgisi üzerine kitabenin orijinal tarihi Gödene Abdülvahit Çelebi çeşmesine ait olduğuna kanaat getirdim.

Çelebi çeşmesinin kitabesinde “Postnişin reşadetlü Abdülvahid Çelebi Efendi marifetiyle hemşiresi Hacı Nesibe Hanım merhumenin vasiyetinden inşa buyurulan çeşme sene 1315, zilhicce” yazmaktadır. Çeşme miladi takvimle 1898 yılı Nisan ayı içinde inşa edilmiştir. Konyapedia web sayfası Abdülvahit Çelebi çeşmesi maddesinde 2007 yılında çekilen fotoğraf ile benim çektiğim fotoğraflara bakıldığında: Çeşme kısmen yıkılmış, ön cephe üstü tamamen kaybolmuş ve çeşme taban kaidesinin ve su yalaklarının toprağa gömülü hale geldiği görülüyor. Çeşme en kısa zamanda 2007 yılında çekilen fotoğraftaki asli görünüme uygun biçimde restore edilmelidir.

Çeşme deyip geçip gideriz ama erbabı bakın nasıl yorumlamış ve takdir etmiş: 1942’de konuk profesör olarak İstanbul’a gelen Alman mimar W. Schütte, İstanbul çeşmeleri için “Bayramlık elbiselerdeki pırlantalara benzeyen dört köşe kutular” benzetmesini yapmıştır. Su medeniyetimizin sembolü olan çeşmeler kâh ayakta durmakta, kâh restore edilmekte kâh viran olup gitmektedir, şadırvandan sebile, çoban çeşmesinden mahalle çeşmesine envai çeşit mimari zarafete sahip su kültürünü yaşatmak için birçok adımlar atıldığını da belirtelim. (https://www.milliyet.com.tr/cadde/ac-besmeleyle-ic-suyu-han-ahmed-e-eyle-dua-1407473)

Gödene çeşmesinin 2007 yılından sonra ilgili yasalara aykırı olarak ve kaçak olarak taşlarının çalındığı, yıkıldığı ve yerinden taşındığı tarafımdan 21.12.2022 tarihinde tespit edilmiştir. Çelebi çeşmesi hakkında ilk olarak sosyal medya üzerinden 22.12.2023 tarihinde açıklama yaptım. İki ayrı yerel gazetede konu kamuoyuna taşındı. Bu yazıya gelinceye kadar benimle röportaj yapan üç ayrı gazeteye açıklama yaptım. 2024 yılı ve 2025 yılı içerisinde üç ayrı TV programında canlı yayında Konya’nın tarihi çeşmelerini ve özellikle kötü durumda bulunan Çelebi çeşmesini özellikle dile getirdim. Ancak aradan geçen üç yıla rağmen o günden bugüne çeşmeyle ilgilenilmediği ve daha da kötü duruma geldiği görülmektedir.

Abdülvahid Çelebi bu çeşmeyi 1897 yılında kız kardeşi Nesibe Hanım’ın vasiyeti üzerine Konya’dan Hatunsaray/Akören istikametine giden yolcuların ve yöre insanının kullanması için yaptırmıştır. Çeşmenin memba suyu Gödene yaylasında olup çeşmeye gelen su başka yere aktarılmıştır. 127 yıllık ecdat yadigarı tarihi tatlı su çeşmesi uğradığı talihsizlikler sonucu restore edilmeyi beklemektedir.

Çelebi çeşmesini yaptıran Mevlevi dergâhı postnişini Abdülvahit çelebi kimdir?

Çeşmeyi yaptıran Abdülvahit Çelebi 1859 yılında Konya’da doğdu. Babası Mevlâna dergâhının önemli postnişinlerinden Mehmet Sait Hemdem Çelebi’dir. (ö. 1276/1858) Kardeşi Mustafa Saffet Çelebi’nin 1305/1887 yılında vefatı üzerine onun yerine posta geçti. Abdülvahit Çelebi, bu dergâhın yirmi dokuzuncu postnişinidir. Abdülvahit Çelebi, kalender meşrep, iyi kalpli ve cömertliği ile ün salmış, halk nazarında çok sevilen bir şeyhti. Konya halkından her ihtiyaç sahibinin kendisine başvurduğu, fukaraları görüp gözeten, her ay gizlice tanıdığı yoksulları dolaşıp onlara yardımda bulunan biriydi. Meram'da köprü tarafına çok güzel bir sema yapılan bahçe ve 2.Abdülhamit'in Yıldız Sarayı’ndan esinlenerek dillere destan çiçeklerle donanmış bir Yıldız Köşkü yaptırmıştır.

Konya halkının hala Dede Bahçesi diye bildiği ancak kimin dedesi ve hangi dedenin mülkü olduğunu bilmeden dinlenip çay içtiği Konya'daki Dede Bahçesi’ni de ihya ettirmiştir. Dede bahçesi adıyla anılmasını sağlayan bir mesire alanı ve havuzla donatan kişidir. Bahçeyi hem dergâh mensuplarına hem de Konyalıların kullanımına açmıştır. Bahçe 1924 yılında dergahlar kapatılınca Hazineye devredilmiş ve 1927 yılında Konya Belediyesi tarafından satın alınıp kameriye, tenis kortu, dans pisti ve çınar ağaçları ile donatılmış ve ücretli girilen bir dinlenme tesisi olarak devam etmektedir. Yirmi yıl kadar Mevlâna dergâhında vazife yapan Abdülvahit Çelebi, 18 Şaban 1325/26 Eylül 1907 Perşembe günü vefat etmiştir. (https://www.yenihaberden.com/semadan-dansa-mevlevi-dede-bahcesi-15531yy.htm)

Sözü çeşmelerin ve şairlerin aynı kaderi paylaştığını belirten Sezai Karakoç üstadımın "Çeşmeler" şiirine bırakmak isterim. Ona göre çeşmeler de şairler de toplumun ortasında yüzyıllardır çağıldayıp duruyorlardır; ikisinin de alın yazıları unutulmak ve terk edilmektir, ne yazık ki. Buna rağmen, insanların bu umarsızlığına karşın çeşmeler onların susuzluğunu giderirken, şairler de ruh susayışlarını buralardan gidermişlerdir. Keşke “çeşmeler” şiirinin anlamı ile Abdülvahit Çelebi çeşmesinin bugünkü maili inhidama dönüşmüş yıkık ve virane hali örtüşmeseydi değil mi?

(https://www.antoloji.com/cesmeler-siiri/)

Benim yalnızlığımdan

Damıtılmış çeşmeler

Kurumuş unutulmuş

Ceşmelerin akışıyım

İnsanlık içinde

“Taşını kırarsınız çeşmelerin

Başını kırdığınız gibi şairlerin

Ama onlar

Yağmurlarla akrabadırlar

Yer konuğudurlar göklerin

Ölüydü insanlar

Yalnız yaşıyordu o yatır

Ve o çeşme

Ben de

Sıratı andıran bir çizgide

Soluyordum devrildim devrileceğim”

Bu yazım çeşme hakkında fikri takip noktasında dokuzuncu kez kamuoyuna seslenme ve yetkili kurumlara çağrıda bulunma adımıdır. Bu vesile ile İl Koruma Kurulu, Uluslararası Mevlâna Vakfı, Vakıflar Konya Bölge Müdürlüğü, Konya Büyükşehir Belediyesi, Meram Belediyesi, İl Kültür Müdürlüğü ve KOSKİ Genel Müdürlüğü iş birliği halinde gerekli adımları atarlar. Abdülvahit Çelebi çeşmesinin korunması ve ihya edilmesi için gerekli önlemleri alacaklarını ümit ediyor ve bekliyorum. Bu bağlamda tarihi Çelebi çeşmesi için şu adımlar atılmalıdır:

  • Çeşme kimliği belirsiz kişilerce tahrip edilmiştir. Yasak ve suç olmasına rağmen taşları çalınmıştır. Çeşme kaidesi yarıya kadar yıkılmıştır. Konumu yola doğru iken hobi bahçeleri arasına taşınarak yeri ve yönü değiştirilmiştir. Tarihi çeşme üzerine isim yazdırılarak şahsa ait ve özel mülk gibi gösterilmiştir. Çeşmeyi tahrip eden bu kişinin ismi halen kırık vaziyette çeşme üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle tahribatı yapan kişi veya kişiler hakkında kültürel varlıklara verilen zarar ve suçlar kapsamında soruşturma açılmalıdır.
  • Tarihi çeşmeleri korunması için güvenlik kameraları ile takip edilmelidir. Tarihi eserlere karşı suç işleyenlere yönelik yasal cezalar ivedilikle uygulanmalıdır. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma kanununa göre kültür varlıkları olarak tescil edilmiş eserleri tahrip, boyama, hırsızlık, niteliklerini bozmak vb. suçların cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 5 bin güne kadar para cezasıdır.
  • Gödene Abdülvahit Çelebi çeşmesi ilgili ve yetkili kurumlarca ivedilikle koruma altına alınmalı ve restore edilmelidir. Çeşmenin mevcut yeri gözden ırak ve kullanışsız bir konumdadır. Yapıldığı zamanlarda eski Hatunsaray yoluna paralel yapıldığı için herkes görüp kullanmakta idi. Oysa şimdi hobi bahçeleri ve meskenler arasında ücra bir yerde kaldığı için insanlar burada ne çeşmeden ne de tarihi öneminden haberdar değildir. Çelebi çeşmesi Gödene Parkı içinde bulunan emekliler konağı ve Gödene muhtarlık ofisinin bulunduğu alana nakledilmelidir. Restore edilen çeşmenin buraya taşınması hem halkın kullanımı hem tarihi eserin görünür ve korunur olması açısından yararlı olacaktır.
  • Tarihi eserler ve çeşmeleri korumak ve yapılacak ihbar ve öneriler için 7/24 açık olacak şekilde müşterek alo bilgi hattı ve mobil ihbar hattı kurulmalıdır. Başta tarihi çeşmeler olmak üzere tüm tarihi eserlere mimari niteliği ve kitabeleri hakkında açıklayıcı barkod konulmalıdır. Toplumun her kesimi için tarihi çeşmelere yönelik geziler ve turistik gezi rotaları hazırlanmalıdır.
  • Okullarda müfredat olarak yeni nesillere tarihi eserlere saygı bilincinin anlatılması ve kazandırılması izahtan varestedir. Mahalle camilerinde cemaate tarihi eserlere saygı gösterilmesi, zarar verilmemesi, farkındalığı artırmak ve sahip çıkılması konusunda vaaz ve hutbeler verilmesi sağlanmalıdır.

Konuyu bir ironi ile bağlayalım aslında çeşmelere tıpkı gözümüzün içine değer verdiğimiz gibi itina göstermek ve korumak kollamak gerekir idi. Prof. Dr. Semavi Eyice bir makalesinde "Çeşme kelimesinin Farsçada “göz” anlamındaki “çeşm” ’den geldiği kabul edilir. Su çıkan kaynak, pınar ve gözlere çeşm denilmesi, bunların akıtıldığı küçük yapılara çeşme adının verilmesine sebep olmuştur." demektedir. Gözümüze nasıl itina gösteriyor isek tarihi ve kültürel miras unsuru olan çeşmelere de öyle sahip çıkmak lazımdır. (https://islamansiklopedisi.org.tr/cesme)

Mevlâna ile özdeşleşen ve vefatının 752.yıldönümünü törenle kutlayan bir Konya şehrinin akil insanları olarak bir dakika durup tefekkür edelim. Çeşmeyi yaptıran Mevlâna dergâhı postnişini reşadetli lakaplı Abdülvahit çelebiye ve kız kardeşi Nesibe hanıma Allah rahmet eylesin, Allah onlardan razı olsun. Mevlâna dergâhının 1887-1907 tarihleri arasında 20 yıl yöneticiliğini yapan Abdülvahit Çelebi acaba bugünleri görse ne derdi? İnsanların hayrına yaptırılmış bir çeşmenin bugün viran hale düşmesi ne kadar hazin bir durum değil mi? TV’lerde Selçuklu ve Osmanlı dönemini anlatan dizileri bir yandan hayranlıkla seyrediyoruz. Şanlı tarih güzellemesi yapıyoruz. Öte yandan Mevlâna dergâhı postnişini tarafından 127 yıl önce yaptırılan asırlık tarihi çeşme virane hale düşüyor. Çeşmenin suyu kesiliyor, taşları çalınıyor ve maalesef sahipsiz kalıyor. İlgili ve yetkili kurumlarca yapılacak çalışmalar ile Gödene Çelebi çeşmesi tekrar hizmet verir hale gelir inşallah. Yazımızın hareket noktası ve amacı da bundan ibarettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi

Mevsimler hala dört çeşit mi ?

15 Aralık 2025 Pazartesi 00:02

Siber Evrende Dijital Yetkinliğe Erişmek (2)

01 Aralık 2025 Pazartesi 00:01

Güz Gülleri Açmaya Devam Ediyor

17 Kasım 2025 Pazartesi 00:03

Gazyağcı çeşmesi himmet bekliyor

03 Kasım 2025 Pazartesi 00:02

İğdeler Meyveye Durdu

20 Ekim 2025 Pazartesi 00:02

Güz gülleri

13 Ekim 2025 Pazartesi 00:02