Hamdi Bağcı

Hamdi Bağcı

Konya'daki şirketlere büyüme tüyoları

Konya'daki şirketlere büyüme tüyoları

Son günlerde zaman zaman Konyalı şirketleri incelemeye çalışıyorum. Nasıl bir metot takip ediyorlar? Nasıl bir büyüme stratejileri var? Nasıl yönetiliyor şirketlerimiz? Geleceğe dair ne tür projeksiyonlar oluşturuyorlar? Gördüğüm tablo karşısında ne yazık ki biraz üzülüyorum, zira son 10 yılda şehrimizdeki firmalarda ilerleme sanki durmuş. Şirketlerimiz, fabrikalarımız, kurumlarımız birinci, ikinci ve üçüncü aşamaları geçtiler ama bir türlü dördüncü aşamaya geçemiyorlar. Ulusal ve uluslararası bir sermayeye dönüşemiyorlar. Bugün için Konya ekonomimizin en önemli sorunsalının bu olduğu kanaatindeyim. Şirketlerimiz üretim yapıyorlar, ürettikleri ürüne pazar bulup satabiliyorlar. Fakat şu anda bulundukları noktadan ileriye gidebilecek adımlar atma hususunda tam anlamıyla sorunlar yaşıyorlar. Hayatı da bilirsiniz durgunluğu, statikliği sevmez, akmak, ilerlemek, büyümeye devam etmek gerekir. Irmak akmazsa, göl dalgalanmazsa bataklığa dönüşür, ummanlar dalga ile hayat bulur, hareketle hayat bulur. Allah’ın yarattığı kanun bu.

Konya’daki kurumların geçmişte oluşturdukları, bugüne kadar onları büyüten sistem bu noktada onların ulusal ve küresel sermaye olarak gelişip serpilmelerine müsaade etmiyor. Biz bunu “existentia paradoksu” olarak adlandırabiliriz. Yani anlaşılır şekliyle bu durumu; bir kurumun büyüme sürecinde, varoluş mücadelesi verdiği dönemde oluşturduğu statükoyu aşamayarak, o noktada kalması ve yeni bir evreye geçememesi, olarak ifade edebiliriz. İşin literatüre geçecek hali böyle ama asıl sorun ise şehrin sermaye bakımından, firmalar bakımından, şirketler bakımından belirli bir kalıbı aşamaması olarak sonucun karşımıza çıkmasıdır. Hiçbir şirket, market, kurum, kuruluş ya da fabrika ne yazık ki ulusal sermayeye dönüşemiyor. Bu kurumlar var olmak, büyümek için bir mücadele verdiler, var olmayı başardılar kendilerini kabul ettirdiler ve sonra da bu noktada kaldılar. Yaşanan süreç ilerleme metodunun değiştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Zira şu ana kadar attığınız adımlar bu noktadan sonra da ayağınıza bağ oluyor.

Bu noktadan sonra kurumsal iletişim, markalaşma, sermayenizle yeni yatırım olanakları oluşturma, farklı sektörlerde yerel, ulusal ve uluslararası yatırımlar yapma, kurumunuzu borsaya açma ve böylece de kazancınızın ve sermayenizin şekillendirilmesini sağlama sürecinin başlaması hayati önemde durmaktadır. İmamı Gazali, Adâlet sıfatı kaybolursa bundan fazlalık veya eksiklik (ifrat-tefrit) şeklinde iki taraf doğmaz; sadece zıddı ve karşıtı doğar ki o da (cevrdir) zulümdür” (İhyâ, III, 54; Mîzânü’l-amel, s. 91) der… Konu adalet bakımından böyle ama aslında net bakarsanız bütün alanlarda böyledir. Siz terakkiyi bırakır, belirli noktada gelişiminizi durdurursanız, buradan size bir başarı hikayesi çıkmaz, buradan ancak ve ancak birbirini yiyen ve mecburen küçülen, günden güne eriyen ve hiçbir şekilde ulusal ve uluslararası arenada ciddiye alınmayan orta ölçekli ve küçük işletmelerle yetinen bir şehir çıkar. Bu yazımda somut ve önemsediğim bir öneride bulunacağım. Şahsen ben buradan başlanması gerektiğini düşünüyorum.

Bugün için evet iyi üretim yapıyorsunuz, evet belirli bir noktaya kadar bir anlamda sermayenizi güçlendirebiliyorsunuz ama ulaşabileceğiniz en son noktaya bu metotla geldiniz. Bu noktada birincisi duygusal kalmaya devam ediyorsunuz, personelinize ve kurumlarınıza duygusal bakıyorsunuz. İkincisi bu yapıda insan kaynaklarını, özellikle orta ve üst yöneticileri daha çok şirket sahiplerinin ikili ilişkileri belirliyor, bu da ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Üçüncüsü ise mevcut şirketler kendi yönetimlerini, iştirakleri olan fabrikanın yönetiminden ayırmıyorlar, üst bir yönetim oluşturamadıkları için de aslında şirketle fabrika bir bütün haline dönüşüyor, şirketi yönetmek fabrikaya yönetmekle eş değer hale geliyor. Örneğin fabrikada yönetimsel bir sorun olsa bu ana şirketi de etkiliyor, ana şirkette bir yönetimsel sorun olsa bu üretim ve pazarlamayı da etkiliyor. Bu noktadan sonraysa tam anlamıyla şirketin kendi sahibi ve şirkette bugüne kadar hizmet eden sadık personelin şirketin büyümesine takoz olma süreci başlıyor. Şirketin mevcut fabrikanın üzerine çıkamamasını bu süreç beraberinde getiriyor. Markalaşma olmuyor, kurumsallaşma olmuyor, üretim yapıyorsunuz ama daha çok fason üretim yapıyorsunuz. Mevcut oluşan sermaye ile başka şehirlere, başka ülkelere, yatırım yapamıyorsunuz, fırsatları değerlendiremiyorsunuz, yatırım imkanlarını araştırmaya olanağınız olmuyor.

Peki büyümek için evrim, kabuk değişimi, terakki nasıl başarılacak? Konuya şuradan başlamak gerekiyor; öncelikle şirketin ismi ile fabrikanın ismini ve üretilen ürünün ismini ayrıştıracaksınız. Şirket: Yıldız Holding... Fabrika: Ülker... Üretilen ürün: Halley... gibi… Üst yönetim ayrı, fabrika ve ana marka ayrı, üretilen ürünlerin isimleri, markalaşma süreçleri ayrı… Şirket bir kurumsal yapıya dönüşecek. Şirketin iştiraklerinden olan fabrikada ayrıca evrensel yönetim sistemlerine göre yönetilerek üretimini sürdürecek, üretilen ürün ise farklı bir markalaşmış isimle son tüketiciye ulaştırılacak. Bu noktada atılması gereken adımları 5 farklı başlıkla anlatabiliriz. Birincisi yönetimsel anlamda yapılması gerekenler, ikincisi sermaye anlamında yapılması gerekenler, üçüncüsü şirketin mevcut yapısıyla fabrikanın mevcut yapısını ayrıştırıp bir nevi de fiziki anlamda diyebileceğimiz atılması gereken adımlar, dördüncüsü kurumsal yapının oluşturulması ile ilgili yapılması gerekenler ve beşincisi de insan kaynakları yasasının yazımı ile ilgili adımlar.

Şirketin sahipleri, oturacak ve şirketlerinin hangi alanlarda faaliyet yapacağı, sermaye şeklinin ne ve nasıl olacağı, kurumsal yapının ne şekilde olacağı, halka açılma konusunun nasıl yürütüleceği gibi hususlarda bir “Anayasa” hazırlayacaklar. Şirketin bir anayasası olacak. Dokunulmayacak, değiştirilmeyecek ve nesillerden nesillere aktarılacak, sürekli gelişimi, sürekli büyümeyi, insana, canlıya değer vermeyi, yeşil dönüşümü, bilişim çağına uyumu, medeniyet kodlarıyla irtibatlarınızı, insan kaynaklarında takip edilecek metotları, hisselerin nasıl alınıp satılacağı, yatırım yaparken hangi esaslara göre hareket edileceği, şirketin ne tür bir karakteri olduğu, prensiplerinin neler olduğu, nesillerden nesillere sistemin nasıl aktarılacağı, kurumsal markalaşma esasları bu anayasada yazılacak. Kurumun hiçbir adımı, hiçbir iştirakin adımı bu anayasaya aykırı olamayacak. Konuya buradan başlayacaksınız. Sonra da yeni bir genel merkez binası yapılacak ve şirketin yönetim kurulu, şirketin anayasaya uygunluğunu denetleyen birimi, kurumsal iletişim birimi, şirketlerin sermayelerini denetleyen birimleri, şirketin yatırım alanlarını araştıran birimleri bu yeni şirket binasına taşınacak. Kesinlikle fabrika genel merkez olmayacak. Fabrikada ise yeni bir yönetim teşkil edilecek. Yönetimde mutlaka şirketin yönetim kurulundan da bir kişi olacak, fabrika da kendi bünyesinde mutlaka pazarlama iletişim birimi, insan kaynakları yönetim birimi, denetim birimi, üretim birimi, finans birimi ayrı ayrı olacak şekilde yapılanacak. Bu yapılanmalar ve markalaşma adımları şirketin anayasasına uygun olacak. Şirkette torpil, adam kayırma kesinlikle olmayacak, şirketin temel çalışma prensibini liyakat oluşturacak ve şirketteki her çalışanın yükselme hakkı olacak, başarılı çalışan, kurumsal sadakati olan, kuruma daha fazla katkı yapan üst makamlara yükselebilecek. Maaş sistemi ve terfi konuları tamamen şeffaf olacak, insana göre iş oluşturulmayacak, işe göre insan olacak, evrensel değerler çerçevesinde de her çalışanın maaş, özlük ve terfi hakları standart olacak. İştiraklerin tamamında bu konular şirket yasalarıyla belirlenecek ve bu yasalar şirket anayasasına aykırı olamayacak, fabrikada yapılan hiçbir iş de bu yasalara aykırı olamayacak. Şirketin yönetimi fabrikanın üretimi, işe alma, terfi, maaş, işten çıkarma, üretilen ürünün pazarlanması, fuar gibi konularla ilgilenmeyecek, bu işleri başarılı, liyakatli çalışanlar yapacak. Genel Merkez üst yönetimi ise yeni yatırım fırsatlarının peşinde koşacak. Suudi Arabistan’da şu anda müthiş yatırım fırsatları var, hemen gidecek orada araştırmalar yapacak ve buradan şirketine bir pay alacak, yeni bir işletmeyi de böylece şirketine kazandırmış olacak. Yürütülen bu evrensel standartlarla kısa sürede mevcut sermaye de ciddi oranda yükselecek. Şirket yerel bir güçken ulusal ve uluslararası bir oyuncuya dönüşecek. Böylece de ülkesine, ait olduğu medeniyete daha fazla katkı yapmış olacak, sermayesi ile dünyada belirleyici unsurlardan olabilecek. Neticede eğer büyümek noktasında ısrarcı değilseniz şundan emin olun demek ki siz ülkenizi, insanlığı, geleceğinizi, dert etmiyorsunuz demektir. Haydan gelmişsiniz, huya gideceksiniz. Benim kahraman olarak gördüğüm Konya'mızın çok önemli firmaları, ihracatta ilk 500'e girmiş İSO’nun ilk 500 listesine girmiş, ikinci 500 listesine girmiş, firmalarımızın bugün ulusal ya da uluslararası sermayeye dönüşememesinin nedeni ne yazık ki Konya modeli büyümeden evrensel büyümeye geçememiş olmalarındandır. Eğer bu süreç doğru bir şekilde yürütülür ve sistem doğru bir şekilde kurulursa bundan emin olun, kısa zamanda Konya’dan ulusal anlamda, uluslararası anlamda etkinliği olan onlarca firma çıkacaktır. Arızayı yanlış yerde aramayın, arıza Konya modelinde, bu modeli dünya modeline dönüştürelim, büyüyelim, insanlığın umudu olalım, Asya, Avrupa, Afrika Konya’mızın iş insanlarını bekliyor, sizce de bu ideal uğruna mücadele etmeye, değişmeye değmez mi?
Bugün de yazabileceklerimiz bunlar, hepinize, güzel ve bereketli bir hafta diliyorum. Allah’a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi
SON YAZILAR