Siz bu yazıyı okurken Karagümrük maçı tamamlanmış olacak.

Gazetemiz Ramazan ayı dolayısıyla baskıya yetişmediği için maalesef maçı izleyip size bu haftaki yazımı ulaştıramıyorum. İnşallah siz bu satıları okurken Konyaspor, Karagümrük’ü yenmiş ve rahat bir haftaya girmiş olur.

Çok önemli bir hafta geçirdi Türk takımları. Avrupa Lig’inde Galatasaray’ın Sparta Praha elenmesinden sonra kalan tek takım olan Fenerbahçe, Belçika temsilcisi Saint-Gilloise deplasmanla Brüksel’de 3-0 yendikten sonra, önceki akşam Kadıköy’de de 1-0 yenilmesine rağmen tur atladı. Aslında Fenerbahçe’nin ilk maçtaki taktiği çok iyiydi. Rakip iyi analiz edilmişti. Ne yapabileceğini ön görmüş bir takım çıkarmıştı. Doğru bir oyun planıyla rakibini 3-0 yenerek işi çözmüş oldu. Burada Fenerbahçe’nin kurada çıkacak rakibi çok önemli olmakla birlikte, ülke puanı açısından de önem arz ediyor. Umarım daha iyi yerlerde olur.

Diğer bir konu…

Maçı izlerken içim cız etti. Azerbaycan takımı Karabağ’ın, Leverkusen’e son uzatmalardaki 3 dakikada yediği 2 golle kupaya veda etmesi. O kadar üzücü bir maçtı ki insanın oturup ağlayası geldi. Çünkü bir Azerbaycan takımının Almanya’da çok olağanüstü işler yapıp 2-0 öne geçmesi daha sonra ise maçı son 2 dakikada kaybetmesi gerçekten üzücüydü.

Tabi ki futbol endüstrisi Karabağ yerine bu yıl hiç mağlubiyet almamış Leverkusen’in Avrupa Lig’ine devam etmesini daha çok istiyordu. Ki hakem de hiç uygun olmayan kırmızı kart ile ve maçı uzatmaların uzatmasında bir dakika fazla oynatarak bu mağlubiyete sebep olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Ama bunlar futbol açısından mazeret değil. Fakat emekle, çabayla bir yere gelip, bir basit tercih tüm hayalleri götürüyor.

Bunun için Karabağ’ın mücadelesini takdir ediyorum. Alkışlıyorum. Bir Türk olarak da sürekli başarısının yanında olduğumuzu söylüyoruz.

Üzücü bir geceydi. Bize kalan Karabağ’ın dik duruşuydu.