Mevsimler eskisi gibi değil, çok farklılaştı. Sanki klasik olarak bilinen zamanlardan önce veya sonra tecelli ediyor. Eylül ayı girince sosyal medyada bir paylaşım furyası çıkıyor. Geldi hüzünlü sonbahar türü paylaşımlar sıklıkla zuhur eder. Oysa eylül ayı gayet rahat, sıcak ve yeşillikler içinde geçirdik. Arkasından ekim ayından 8-10 gün aldık hiçte öyle yaprak dökümü filan göremedik. Konya'dan yaklaşık 400 metre yüksekte olan Meram Gödene yaylasında hava günlük güneşlik geçti. Yaprak dökümünü bırakın, tek tük bazı ağaçlar dışında (armut ve kayısı ağacı hariç) sararan tek yaprak dahi yok.
Mevsimler artık futbol deyimiyle sarkık libero gibi mevcut konumundan biraz öne çıkarak yani daha ileri zamanda görülmeye başladı. Artık ekim ayı ortalarına doğru sonbahar başlıyor. Yazıyı kaleme aldığım geçen hafta içinde Gödene parkında ve etraftaki çınar, kayısı, armut ve badem gibi bazı ağaçlarda yeni yeni yaprak dökümü başlıyor. Havaların serin ve ayaz gitmesi de biraz öyle. Güller bundan azade mi? yoksa kendi ontolojik çizgilerinde yalnızca bahar ve sonbahar mevsiminde açıp durmaya devam ediyorlar mı? Sanki onlarda bu klasik çizginin dışında boy vermeye ve açmaya devam ediyorlar.
Gül duygularımızın ifade edilmesinde en çok kullanılan çiçeklerden biridir. Gerek muhteşem güzelliği gerek hoş kokusuyla her rengi ayrı bir duyguyu temsil eder. Aşkın sembolü olan gül bazen tutkuyu, bazen özlemi bazen de ayrılığı anlatır. Mayıs ayının ortasından haziran ayı sonuna kadar güller rengarenk açarak geçit yaparlar. Meram’da bir zamanlar destansı bir gül yumağı olan yıldız çiçekleri açar idi. Şimdi çok az da olsa Kozağaç parkında bir kameriye peyzajında yıldız çiçekleri görülebiliyor. Gödene yaylası ise Konya’nın en temiz havasına ve iklim yapısına sahip olduğu için çevrede rengarenk açan güllere ayrı bir nefaset katıyor.
Gödene yaylasında kış mevsimi de benzer biçimde sert değil. Kış mevsimi ılıman geçtiğinde güllerin tomurcuklanıp gonca gül olarak şubat ayında bile boy verdiğini geçtiğimiz yıllar içinde gözlemledim. Bu arada endemik bitkiler de boy veriyor. Değişik renkte kelebekler, arılar ve uğur böcekleri de uçuşup duruyor. (https://www.yenihaberden.com/yagmurdan-once-ve-sonra-gul-kokusu-16178yy.htm)
Konya’da 40-50 yıl önceki günlerde ekim ayının ilk haftasında soba kurulur idi. Şimdilerde ise ekim ayının 10'unda merkezi ısıtma sistemleri yakılırken şimdi ekim ayının 3./4.haftası ortalarına kadar ötelenebiliyor. Tersi de doğru Gödene yaylasında olduğu gibi birçok yerde bahar ayı da 15 gün veya bir ay erken gelebiliyor. (https://www.yenihaberden.com/konyanin-hazinesi-bu-yaylada-sakli-1554g.htm)
Gödene yaylası Konya'nın 20 km. dışında bulunuyor. On beş yıldır TOKİ Türklerinden biri olarak yaşadığım Gödene mahallesinde engebeli ve yükseltili parkurda yürüyüşler yapıyorum. Gödene tepesi eteklerindeki otuz bin metrekarelik Gödene parkında tip 2 şekerinde verdiği motivasyonla sürekli yürüyorum. Bu sırada Meram Belediyesi emekli konağı civarında vizörüme takılan yeni açmış güllerden sık sık çekimler yapıyorum. (https://www.yenihaberden.com/gule-guzelleme-14951yy.htm)
Geçenlerde Gödene tepesinin 1158 metre rakımlık seyir tepelerinden birinde tek başına ve sert esen rüzgarlar altında yürüdüm. Ekim ayının içinde tek başına boy veren gül hatmi çiçeği gözüme çarptı. Üşenmedim 20-30 metre eğimli arazinin yamacında duran çiçeğin yanına inip çekim yaptım. Gödene yaylasında pandemi döneminde yüzlerce bitki, çiçek ve böcek keşfettim. Yüzlerce çiçek böcek kareleri ve videoları çekmiştim. Bu alışkanlık ve müptelalık biraz da böyle başladı. Acizane endemik ve vatan kelimelerini bir arada “endemik vatan” şeklinde ilk kez ben telaffuz etmiş oldum. 15 ayrı paylaşımda 1200'den fazla endemik vatan kavramına misal oluşturan yakın plan makro fotoğraflar çektim. (https://www.yenihaberden.com/endemik-vatan-kavrami-uzerine-14237yy.htm?fbclid=)
Gül'ün yetiştirilmesinden duygular dünyasına açılan pencereler yanında gül edebiyatı, şiiri, türküsü, ninnisi, ilahisi, şarkısı, aranjmanı derken çok yönlü devasa bir külliyat var. Hepsi ayrı bir ses, ayrı bir sembolizm ve gül' ün güzelliğine meftun olmanın bir örneği ve insan ruhunda bıraktığı bir yansımadır. Tasavvufi planda gül kokusu ile Hz. Muhammed (sav) arasında kurulan rabıta ise İslam'da ve Müslüman halklar nezdinde gül çiçeğine ayrı bir yer ve önem verilmesine sebep olmuştur.
Hülasa-ı kelam bir sahil kenarında veya durgun su kıyısında hani elimize birkaç çakıl taşı alır ve suya atarız. Karşıya doğru dalgalar halinde sular yürür gider. Ya da dalgalar geri gelir misali yeni çektiğim insanı kendine meftun eden gül karelerinden bir demet ekledim. Esen kalınız, sağlıcakla kalınız efendim.
Güz gülleri gibiyim-İnci Çayırlı