Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Son Türbedar!

Son Türbedar!

Çünkü başka kimsemiz yok…

Herkesin umudunun bittiği anda ortaya çıkar en büyük Liderler. Sorunlar ve dertler ne kadar büyükse o denli büyük olur önden gidenler

Kimsenin sesi çıkmadığı tam “o andadır ” en gür seda, sabah ezanı gibi…

İşte tamda böyle bir zamanda karanlığı yırtarcasına geldiniz, yerleştiniz yüreklere, belki de bir daha çıkmamak üzere…

“Kimse yok mu?” diye ümmetin attığı sessiz çığlığın yanıtı oldunuz adeta…

“Kimse oldunuz” … Sevdiklerinize de… Düşmanlarınıza da… Çünkü sevenleriniz gibi onların da başka kimsesi yok aslında…

Çünkü siz olmasanız çözüm sürecinin de kimsesi kalmayacak örneğin… Ya da nasıl bir çözüm getireceklerinden bi haber CHP, çözüm önerisi çözümsüzlükten beter MHP, henüz bölücü örgütün fikirleri dışında bir önerisini göremediğimiz HDP, kimsemiz olacak…

İktidar planlarını hala duymayı başaramadığımız CHP ile MHP’de kimsesiz kalır mesela…

Oluşturduğunuz güven ortamıyla, sermayenin de kimsesi oldunuz, haklarını almada hala tek umudun siz olduğunu bilen emekçinin de… Bu nedenledir onca seçimdir aldığınız yüksek oy…   

Cumhuriyetinde, demokrasinin de boynu bükük kalır siz olmasanız… Bunu bildikleri içindir en büyük feveranların onlardan çıkması…Davalarını unutan dindarlar da kimsesiz kalır… Değerleri bir bir ellerinden alınırken, onlar yine şaşkınlıkla bakakaldıkları günlerdeki gibi, bakakalırlar “zamana” öylece… “Verdikleri” kadarını, “almakla” yetinir herkes…

Tüm kurumlarıyla Devletin de kimsesi yok aslında sizden başka… Yeniden dirilmek ve ayağa kalkmak için büyük umutlarla bekleyen Milletinde… Bu yüzdendir etrafınızı hıncahınç dolduran kalabalıklar…  

Hayallerimizin de kimsesi yok aslında sizden başka, yarına dair umutlarımızın da… Kudüs’ün de kimsesi yok sizden başka, Suriyeli direnişçilerinde… Balkanlarda mahzun kalırdı hep, siz olmasaydınız… Nato’nun sizden başka Müslümanı, AB’nin sizden başka “İslam’ı” yok örneğin… Siz olmasanız, Osmanlı’da yetimdi, Selçuklu’da… Atatürk’ün Türkiye için düşledikleri de… Mesafeleri kısaltan yollar da kimsesiz kalırdı siz olmasanız, gerçekten ilk defe sağlık hizmeti alan gariban da…

Şems’le Mevlana gibi. Şemsin gelişiyle hayatı, görüşleri, sevinçleri, hüznü, aşkı, umutları, hayalleri değişen Mevlana gibiyiz biz… Şems gidince nasıl kimsesiz kalırsa Mevlana, işte öyleyiz hepimiz…

 Son türbedar!

Gelişinizle şenlendi türbemiz… Seni “kimsesizlere” “kimse” olarak gönderen Allah’ın bu ümmeti kıyamete kadar “şems”siz bırakmaması en büyük duamız…   

Son bir dip not; kaos ortamından nemalananlarda kimsesiz kalır aslında ama zaten bir tek onlar bu kimsesizliğinden kazandıkları için hissettirmezler, hatta saldırganlaştıkça saldırganlaşırlar, onlara da Allah hidayet versin…  

 

BİRİ BİZİ KANDIRIYOR

“Avrupa Kenti” “Dünya Şehri” “Sanayi Merkezi” “Tarım Bölgesi” “Yeşil İçinde” “Huzur Kenti” vs. vs.

Konya hakkındaki sloganik laflar uzayıp gidiyor bunca yıldır… Ama matematiksel verilerin büyük bir çoğunluğu ve istatistikler hiçte öyle sloganlardaki gibi bir Konya manzarası sunmuyor…

Şöyle ki; Ulaşım, sağlık, ekonomi, Güvenlik, Kültür ve Sanat göz önünde bulundurularak yapılan “yaşanabilir şehirler” sıralamasında ilk 40 ila 50 şehir arasındaymışız. Bizden sonraya da Güneydoğu illeri kalıyor… Hakkını yemeyelim ekonomik gelişmişlikte büyük sıçrama gerçekleştirmişiz son birkaç yılda; 27 incilikten 20nciliğe yükselmişiz…

Yastık altındaki onca paramıza rağmen Gayri Safi Milli Hasılada 40’lardayız yine…

Hava kirliliği, Ulaşım, Yol, Turizm ne sayarsanız sayın çok gerilerdeyiz… Ne huzur, ne yeşil, ne bilinçli tarım…

Sanırım gerçeği görüp, kabullenip ona göre bir program çevresinde çalışmakta fayda var…

Avrupa Kenti açıklamalarından biz Londra, Berlin, Stockholm’ü düşünürken meğer kasıt Tiran, Üsküp, Kiev’miş… Ankara caddesindeki ofisimde çalışırken Manhattan da yaşıyormuş gibi hissettirmeye çalışmaları, bende, bu “şehrin” bir yaşantı biçimi olmaktan ziyade, sadece bir reklam ve bir algı yönetimi çalışması olduğu gerçeğinin oluşturduğu hayal kırıklığının tedavisi ve telafisi asla mümkün olmayacak…   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi