Hazel Pekacar

Hazel Pekacar

Yılbaşı bizde neyi ifade ediyor?

Yılbaşı bizde neyi ifade ediyor?

       Yeni bir yıla girmeye sayılı günler kaldı. Bilerek kalıplaşmış bir kullanım olarak yılbaşı demek yerine yeni yıl demeyi tercih ettim. Ne fark var derseniz, ayrıntıların bütünü oluşturduğu gerçeğinden yola çıkabiliriz. Ne ayrıntısı kardeşim? Der gibisiniz. Konuya paldır küldür “Müslümanız  kardeşim e böyle olunca da... “ diye kulakların aşina olduğu bir cümleyle girizgah yapmayacağım. Çünkü bir çoğunun yüzü daha cümleyi bitirmeden “ooff, tamam hiç anlatma” dercesine buruşuyor. Ben en iyisi insanların dinlemekten sıkıldığı, kabul etmediği, etse bile bilincinde olmadığı bu konuyu gayet realist şekilde ele alayım. Ne okları çıkaralım ne de ikiciliğe meydan verelim.

     Yeniliğe, gelişime, değişime, büyümeye, kabuğu kırmaya, kök salmaya açık olmak gerekir. Ammavelakin tıpkı bir çınar gibi, toprağa atılan tohumun, kök  salması  toprağı alttan sarması ve toprağın üstünde büyüyüp koca bir çınar olup tohumun özünde olan potansiyelinin ölçüsü kadar büyümesi gibi, bir millette o tohumdan yani özünden kopmadan büyümeli, gelişmeli, önüne katmalı ve koca bir çınar olmalı.  Değişim , dönüşüm ve gelişim özü kaybetmeden olduğu sürece bir milleti kuvvetli kılar. Tıpkı çınarın köklerinin toprağı 4 taraftan sardığı gibi sıkı sıkı tutunur o toprağa. Işte o vakitten sonra hiç bir rüzgar, fırtına, yağmur, güneş yıkamaz eritemez bir çınarı ve yapraklarını.

     Buraya kadar tamam. Gelelim yılbaşı kültürünün neye dayandığına. Üstün körü alıp özendiğimiz her şey bir bakmışız alışkanlığa dönüşüvermiş. İçinde bulunduğumuz küresel toplum, popüler kültür, moda ve alışkanlıklar, biri bitip diğeri başlayan akımlar, trendler, sanat, moda,  reelpolitiksel konular, dini totemler dahi, kısa zamanda o kadar çok değişiyor ki yetişmek imkansız. Hal böyle olunca sizde istemsiz olarak ayak uydurma ihtiyacı hissediyorsunuz. İşte çoğunluğun “ farkında olmadan” yaptığı bu psikolojik dayatma kişinin topluma karşı, kendini eksik, geri kalmış ya da itilmiş hissetmesine neden oluyor. Böylece bireyi bir çok konuda topluma ayak uydurmaya itiyor.

       Okuyup araştıran yaptığı her eylemi bilgiye dayandıran toplum olmak çok önemli. Tabii önce birey olmak. Bakınız -kendi yöneldiğiniz alanlar dışında- donanımlı bir birey olmak, sahip olduğun dinini, dilini, ırkını, tarihini, örf ve adetlerini iyi bilmekten geçer. Şimdi üstüne istediğinizi katabilirsiniz. Kimse sizi asimile edemeyecektir. Ama siz sınırsız bilgiyle bundan sonra kendinizi istediğiniz noktaya taşıyabilirsiniz. Zaten bilginin ve gelişimin sınırı yok. Doyumsuz, ufuksuz ve harikulade !

        Yılbaşı, Hristiyan ve İslam olmak üzere 2 dini alt yapıya sahip. Hristiyan dini için önemi, H.Z. Isa'nin doğumundan yaklaşık 350 yıl sonra Roma'da ortaya çıktı. Bu dönemde Roma İmparatorluğunun her yerinde güneşe tapılıyordu. Roma imparatorluğu güneşperestlik ile Hıristiyanlığı birleştirerek güneş tanrısının doğum günü olan 25 Aralığı H.Z. Isa'nin doğum günü olarak kabul ettiler. Böylece bu özel güne olan şükranlarını kutlama, dans, ışıklandırma ve ağaç süsleme gibi etkinliklerle ifade ettiler.

       Mekke'nin Fethi

Müslümanlığın temeli tevhit inancıdır. Tevhit inancının yeryüzünde en büyük abidesi de Mekke'de ki Kabe'dir. Ancak bu kutsal yer o dönemde putlarla doldurulmuş ve putperestlik merkezi haline getirilmiştir. Peygamber Efendimiz, Hicretin 8.yılı Ramazanın 10'uncu günü bir ordu ile Medine'den ayrıldı. 1 ocak 630'a denk gelir. Mekke'ye varışı ise 11 Ocak 630'a denk gelir. (20 Ramazan 8.H. ). İşte yılbaşı kutlaması ile Mekke'nin fethinin ayni zaman dilimi içine denk gelmesi toplumda amaç bakımından ayrımlara da yol açmaktadır ki zaten bizim dinimizde kutlama değil anma vardır. Sevindirici bir olay müzikle ve coşkuyla değil dualar ederek ve yad ederek anılır.

       Bunun yanı sıra “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o, onlardandır. “ ( Ebu Davud, Libas 4 ) hadisi şerifi yaşantımızı ve niyetlerimizi gözden geçirmemiz açısından tetikleyicidir.

     Benim niyetim o değil demek kaçış yolu değil. Bunlar birikerek bizim yaşantımızı oluşturan olgulardır. Unutmamak gerekir ki düşünceler sözlere, sözler davranışlara, davranışlar alışkanlıklara dönüşür. Dinimize, dilimize, ırkımıza  ve kültürümüze ait sağlam bir duruşumuz  olmalıdır. Bunun için önce kendimiz yaşamalıyız. Ne demiş bir şair “Sözü önce söyleyeyim özüme, yoksa kalpten kalbe gitmez bu mesele”

Yeni yılınız sevdiklerinizle birlikte size, sağlık, huzur, sevgi ve başarı getirsin... . Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hazel Pekacar Arşivi
SON YAZILAR