Darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması olarak tanımlanmaktadır. Ülkemiz maalesef yakın siyasi tarihimizde darbelerden canı çok yanmış. Ülkemizde yaşanan darbeler, demokrasimizin sürekli sekteye uğramasına, krizlere ve ülkemizin onlarca yıl geriye gitmesine sebep olmuştur.

Yakın siyasi tarihimizde 27 Mayıs 1960 darbesi; demokratik yollarla seçilmiş, halkın gönlünde taht kurmuş, Efsane Başbakan Adnan Menderes’i idama mahkûm ettirmiştir, 12 Eylül 1980 darbesi, cuntacıların itirafıyla:” Bir sağdan bir soldan astık.” hezeyanı yine bu ülkenin gençlerini hayatlarının baharında yaşamdan koparmıştır. 28 Şubat post modern darbe ise bu milletin inançlı kesimine öz yurdunda paryayı reva görmüş, ülkemizin muhafazakâr kesimine birçok alanda ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaşatmıştır.

En son 15 Temmuz 2016’da yaşadığımız darbe girişimi yine yakın tarihimizdeki en acı tecrübelerimizden biridir. 15 Temmuzda ihanet odakları, millî iradeyi yok ederek büyük bir kaosun fitilini ateşlemek istemişlerdir. Ancak büyük buhranlar her zaman büyük kenetlenmeleri beraberinde getirmiştir. Ülkemizin bağımsızlığı için milli mücadelede topyekûn cepheye koştuğumuz gibi yedi yıl önce kenetlenmelerin bir örneğine daha şahit olduk. Milletimiz, seferberlik ruhuyla geleceğimize kast eden bir ihanet şebekesine karşı canı pahasına direnerek ülkemizin dipsiz bir kuyuya itilmesine izin vermemiştir. Milletimiz; havalimanlarını, meydanları ve caddeleri ete kemiğe bürüyerek, demokrasiden ve millet iradesinden vazgeçilemeyeceğini bütün dünyaya göstermiştir.

15 Temmuz destanı, milletimizin söz konusu vatan olduğunda sağına soluna bakmadan “ben varım” dediği vatanperverlik duygularının coşkun bir denize dönüştüğü gecenin adıdır. 15 Temmuz bir milletin topyekûn kıyama geçtiği elinde bayraklarla tanklara tüfeklere meydan okuduğu gecenin adıdır. 251 vatan evladının şehadet şerbetini içmek için gözünü kırpmadan Kevser ırmağının etrafında yer tuttuğu mekânın adıdır. 15 Temmuz, 2 bin gazimizin: “Kolsuz, bacaksız yaşarım da vatansız yaşayamam!” dediği, akla hayale gelmeyecek fedakârlıkların sergilendiği yerin adıdır.

15 Temmuz yıllarca bu ülkede işbirlikçileri aracılığıyla kendi emellerini gerçekleştiren batılı güçlerin Tam bağımsız Türkiye’yle tanıştıkları tarihtir. 15 Temmuz komutanından aldığı emri hiç tereddüt etmeden cuntacıların elebaşını öldürdükten sonra şehadet şerbetini kana kana içen Ömer Halis Demir gibi vefa abidesi kahramanların milletin gönlünde taht kurduğu tarihin adıdır. 15 Temmuz “ezan dinmez, bayrak inmez” nidalarının minarelerdeki müezzinlerin sala seslerine karıştığı gecenin adıdır.

Köprülerde, alanlarda, sokaklarda, kısaca ülkenin her köşesinde kıyama duran bu aziz millet, Kurtuluş Savaşı mücadelesini veren bir millettin torunlarıydı. “Fıtrat değişir; lakin bu kan, yine o kandır. Unutmayalım ki dünyanın en güzel coğrafyasında ve en stratejik bölgesinde yaşıyoruz. Hiçbir zafiyete mahal vermeden her zaman uyanık olmak durumundayız. Bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Unutmayalım ki

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Mehmet Akif ERSOY Şehitlerimizin ruhları şad mekânları cennet olsun. Selam ve dua ile.