Ramazan Yaşar

Ramazan Yaşar

BIJİ TÜRKİYE, SEROK DAVUTOĞLU

BIJİ TÜRKİYE, SEROK DAVUTOĞLU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlık koltuğunu teslim edeceği “Kardeşin” kim olacağı konusunda çok titiz bir çalışma yürüttü. Parti içi tüm birimlerin ortak kararıyla, o makamı hak eden kişi açıklandı. Parti içinde bu makama gelebilecek onlarca isim olabilirdi. Ancak gerçekten de bu isimlerin içinde birinci sırada olacak kişi Başbakanlığa aday gösterildi; Ahmet Davutoğlu…

Erdoğan, Davutoğlu’nu Başbakanlık için önermelerindeki en önemli başlıklardan birinin, “Çözüm sürecine olan inancı, büyük desteği ve süreci devam ettirmekte kararlı oluşu” olarak açıkladı. Diğer gerekçeler de çok önemli. Ancak çözüm süreci başarılı olursa, yeni Anayasa’nın yapılması, paralel yapının tasviyesi, ekonomik istikrar ve büyüme kendiliğinden olacaktır.

Ülkemizin Doğu ve Güneydoğusunda yaşanan terör ve toplumsal sorunların aşılmasında Kürtlerin Erdoğan’dan sonra çok sevecekleri bir Başbakanları oldu. Erdoğan tarafından “Çözüm süreci” başlatıldığında benim Başkanı olduğum Kulu-Cihanbeyli Derneği, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinde Konya Modeli” başlıklı bir konferans düzenledi. Konuşmacı o zaman Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu idi. Yaptığı tarihi konuşmada salonda bulunun tüm dil ve renkleri öylesine bir sevgi ve muhabetle kucakladı ki, başka siyasi görüşten toplantıya katılanların, mest olduklarını biliyorum.

Halkımızın en iyi anladığı dil, “Sevgi dili”dir. Cumhuriyet tarihinde bunu Kürtlere karşı kullanan dört lider olmuştur. Turgut Özal, Necmeddin Erbakan, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu. Bu isimler bundan dolayı çok sevilmişlerdir…

Davutoğlu’nun Diyarbakır ve Süleymaniye’de yaptığı konuşmaları Kulu-Cihanbeyli Derneği olarak kitaplaştırıp halkımıza dağıttık. Diyarbakır ve Süleymaniye’de Kürt dinleyicilerini Kürtçe selamlayışı beni bir anda 1071 Malazgirt Meydan Muharebesine götürdü. Rivayet o dur ki, Alparslan da, Malazgirt Savaşı başlamadan önce, kendisini destekleyen ve ordusuna katılan Kürtlere ve aşiret liderlerine, “Ey Kürt Beyleri” diye hitap etmiştir. Lider olabilmenin, Devlet kurabilmenin, Devleti devam ettirebilmenin, birlik ve beraberliğin, savaş kazanmanın çok önemli şifrelerini barındırıyor bu anlayış…

Davutoğlu’nu 28 Aralık 2013’de aynı uçakta Van’a gittiğimiz seçim çalışmaları sırasında da çözüm süreci, bölgenin gerçekleri ve geleceğiyle ilgili dinledim.  Davutoğlu’nun, insanı yüreğinden yakalayıp kendine bağlayan duygu dolu konuşmasını aynı masada oturduğum Vanlı Kürt’ün gözyaşlarıyla dinlediğine şahit oldum.

Halka, partililere ve Sivil Toplum Örgütü temsilcilerine ayrı ayrı yaptığı üç konuşmaya da katılımcıların canı gönülden onay verdiğini gördüm. Hatta Van dönüşü ilk yazımı bu konuya ayırıp, “Davutoğlu’nun İçişleri Bakanı yapılması” gerektiğini yazacaktım. Çünkü Kürt sorunu, Güneydoğu ve terör sorunu İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluk alanıydı. Ancak hiçbir İçişleri Bakanı bölgede Davutoğlu’nun yaptıklarını yapmamış, söylediklerini söylememişti. Kürtlerde bu yüzden “Yörük Ahmet’i” sevmişti… Ulu Cami’deki namazdan sonra dışarda kendisini görmek için bekleyen halkın içinden, “Akşam oğluma Davutoğlu’nu gördüğümü söyleyeceğim” diyen halkın sesi hala kulaklarımda.

Kürtler, Erdoğan ve Davutoğlu’nu neden bu kadar çok seviyor? Bu ayrı bir yazı konusu. Başka bir yazıda ele alırız inşallah.

Ama Davutoğlu’nun, bunun ip uçları olacak bazı sözlerini burada sizinle paylaşmak istiyorum. Kulu- Cihanbeyli Derneği tarafından basılan 15 Mart 2013 tarihli, Dicle Üniversitesi’ndeki konuşmasında kısa bazı bölümler sunuyorum.

“Diyarbakır’ı anlayın. Diyarbakır’ı anlayan bizi anlar. Diyarbakır’ı anlayan medeniyetimizi, bütün insanlığı anlar…”

“Arzu ettiğimiz yeni restorasyonda bütün renkler olacak. Hiçbir renk, dil ve kültürel unsur dışlanmayacak. Nasıl uluslararası düzeyde dışlamaya karşıysak, küçük görülmeye veya bir şekilde sistemin dışına itilmeye karşıysak; kendi ülkemizde de hiçbir rengimizin soluklaşmasına, önemini kaybetmesine izin veremeyiz…”

“Üçüncü harmanlanma, Türklerin, Kürtler, ve Araplarla; Arapların, Türkler ve Kürtlerle birlikte kaynaşarak oluşturdukları kadim birliktelikler. İşte biz o kadim birlikteliği tarihdaşlık olarak görürüz. Dış politikamızın esası da budur. Kim ne derse desin, nerede bir tarihdaşımız varsa, o aynı zamanda bizim soydaşımız, kaderdaşımızdır. Bunu tanımlarken de hiçbir zaman Türk’ü Kürt’ten, Arnavut’u Boşnak’tan ayırdetmeyiz…”

“Başbakanımızın 2005’de Diyarbakır’da yaptığı konuşma, işte bu tarihdaşlığın yeniden inşa edilmesi için atılan bir tohumdu. O günden bu yana bu tohum serpildi, gümrahlaştı. İnşallah hepimizin altında barınacağı bir çınar oluşturacak. Bu ortak tarihdaşlık paydası; birçok başka kavim gibi, Türklerin, Kürtlerin, Anadolu coğrafyasında yaşayan diğer bütün kimliklerin oluşturduğu o çınar altında kendilerine bir mekan bulacaklar…”

Kürtler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı nasıl sevdi ve desteklediyse; aynı şekilde Davutoğlu’nu da seviyor ve destekliyor. Bunun böyle olmadığını veya olamayacağını hayal ve umut edenler çok büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklar…

Şimdi anladınız mı neden “Bıji Türkiye, Serok Davutoğlu” başlığını attığımı…

NOT: “BIJİ TÜRKİYE, SEROK DAVUTOĞLU” mu ne demek? Osmanlıyı yıkan, Filistin’i İsrail’e veren, İslam dünyasını param parça eden İngilizlerin dilini öğrenmek için gösterdiğimiz çabanın çok daha küçüğüyle; bin yıldır birlikte yaşadığımız, etle tırnak gibi olduğumuz Kürt kardeşlerimizin dilinden de iki kelime öğrenmek pek de zor olmasa gerek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi
SON YAZILAR