Tarih 16 Ağustos 2014, Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesinde, "Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri"ne o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bekir Bozdağ’a, CHP’li başkanın olduğu bir Belediyede çalışan Hüseyin Satı isimli bir saldırgan saldırıyor…

Adalet Bakanımız Saygıdeğer Bekir Bozdağ soğukkanlılığını hiç kaybetmiyor, “bu insanlar Alevi Sünni kardeşliğini istemiyorlar, bizim yaptığımız çalışmalar bu insanları rahatsız ediyor ve bizlere saldırıyorlar ama kardeşlik yürüyüşümüz devam edecek” deyip geçiyor…

Sonra tabi bütün partilerden bu olayın kınanması bekleniyor, CHP’de kınamalı değil mi?

CHP süslü ifadelerle kınıyor görüntüsü veriyor ama daha sonra anlaşılıyor ki zaten saldırgan onlardan birisi…

CHP’liler, 'İnsanlar doğal tepkilerini gösteriyor' şeklinde açıklama yapıyorlar…

Tüylerimizi diken diken ediyorlar…

İşin daha vahimi CHP'li Umut Oran Sayın Bakan'a saldıran şahsın yanaklarından okşuyor, ona sarılıyor, onu öpüyor, teselli ediyor…

Saldırı kutsanıyor…

CHP’lilerde bir tebessüm, bir sevinç, bir mutluluk, neden, zira bir saldırgan Bakan’a saldırıyor…

Bu CHP’liler mutlu ediyor…

Daha da vahimini ifade edelim, Sayın Bekir Bozdağ’a, Sayın Zafer Çağlayan’a, Sayın Emine Erdoğan’a ve birçok AK Partiliye yapılan saldırı sonrası CHP’liler sosyal medyada adeta bayram yapar açıklamalar yapıyorlar…

Olacak iş değil, vicdanı, merhameti, ülke sevgisi, vatandaşımıza, devletimize saygısı olan kimse bu açıklamaları kabul edebilir mi?  

Ama CHP’liler kabul ediyor…

Tabi olaylar bunlarla da sınırlı değil; eşkıyalar polise taş atıyor, Ankaralıların, İstanbulluların, Eskişehirlilerin, İzmirlilerin, Adanalıların, Mersinlilerin, Hataylıların burnundan getiriyorlar…

Polisimizi şehit ediyorlar, polisimizin yasal olarak saldırganlara müdahalesini eleştiren Kılıçdaroğlu vandalları kendi evlatları, kendi gençleri olarak ilan ediyor ve sahip çıkıyor…

“Hepsi bizim canımız, ciğerimizdir, bu ülkeye sahip çıkan gençlerdir bunlar” diyerek saldırganlığı, eşkıyalığı kutsuyor…

Eşkıyalığı, saldırganlığı demokratik tepki olarak ifade ediyor…

Kılıçdaroğlu rüzgâr ekiyor, sonuçta ise böyle fırtına biçmek zorunda kalıyor…

Ve neticede, biri de kalkıyor, saçma sapan, kimin oyuncağı olduğu belli değil, Sayın Kılıçdaroğlu’na saldırıyor…

Peki, iyi mi oluyor?

İyi olabilir mi?

Biz Kılıçdaroğlu değiliz, gözü dönmüş saldırganları savunamayız, biz siyaseti darbe ile müdahale ile kirli oyunlarla şekillendirmeye çalışanlarla aynı olamayız…

Düne kadar kardeşimiz dediklerimize, paralelcilere, hizmet örgütüne bugün konu vatanın bölünmez bütünlüğü olunca ne dedik;

“Canınız cehenneme” ve elimizin tersiyle ittik…

Peki, o siyonist, emperyalist uşakları ile Pensilvanya’daki baronlar Kılıçdaroğlu iş tutmadı mı?

Çocuk katili Esed ile CHP iş tutmadı mı?

Darbeci firavun Sisi ile CHP iş tutmadı mı?

Tuttu ve sadece oy için, sadece Ankara ve İstanbul’un belediye başkanlıklarını almak için Kılıçdaroğlu Amerikalardan aldığı icazetle, ülkemizi karıştırmakta hiçbir beis görmeyecek adımları atıverdi…

Kılıçdaroğlu, kirli kaos pazarlarının kurulduğu dehlizlerdeki baronların oyununa geldi ve Partisinin Grup toplantısında, mitinglerinde montajlı kasetleri yayınladı…

Kirli kasetler, CHP Grubunda, mitinginde yayınlanınca meşru mu oluyor şimdi?

CHP bugün gelinen noktada bu saldırıların en büyük sorumlusudur…

Şimdi bir parti grubunda Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili kaset yayınlanırsa ve “görüntü mühendislerine ve ses mühendislerine sorduk, bu görüntüler, bu sesler gerçekmiş” derseler, Kılıçdaroğlu gayri meşru ilişkiye mi girmiş olacak?

Ah CHP ah…

Ah Kılıçdaroğlu ah…

Bu milleti anlayan, bu milletin içinden çıkan CHP’liler bu savruluşa dur demelidir…

Ve diyoruz ki,

Biz Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığını yapmayacağız,

Saldırıyı kınıyoruz, Sayın Kılıçdaroğlu’na ve bütün CHP ailesine geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz…

Herkes bilmelidir, darpla, hakaretle, saldırıyla siyaset olmaz, ancak bu ülkeye zarar verilir…

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, geçmiş olsun…