Eşyalar Sadece Eşya
Hayatta bazen küçük şeylere büyük anlamlar yükleriz. Bir tabak takımını yıllarca saklar, bir bardak setini vitrine dizer, kendimiz için kullanmaz, misafir gelmeden ortaya çıkarmayız. Onlar bize sadece sıradan bir eşya gibi değil, sanki değeri ölçülmez birer hatıra gibi gelir. Ama hayat öyle anlar yaşatır ki bir saniyede tüm bu eşyaların aslında ne kadar geçici olduğunu gösterir.
Benim başıma gelen de tam böyle bir andı. Ramazan ayında iftar için misafirlerimi davet etmiştim. Sofrayı hazırlamış, çeyizimden kalan o özel yemek takımlarını ve bardakları özenle masaya dizmiştim. Her şey yolundaydı, mutfaktan yayılan yemek kokusu, evdeki telaş ve heyecan bana ayrı bir mutluluk veriyordu.
Tam her şey hazır derken, iftara yarım saat kala salonumdaki konsol üzerime devrildi. Ayağımın üzerine düşmesiyle yaşadığım acıyı tarif etmek imkânsızdı. Ayağım çatladı, alçıya alınmak zorunda kaldı. Ama acı sadece fiziksel değildi. Konsolun içinde sakladığım tabaklar, bardaklar hepsi kırılmıştı. Bir yandan onlara üzülüyor, bir yandan ayağımın acısını dindirmeye çalışıyordum. Her ne kadar kullanmaya kıyamadığım eşyaların dağılmasına üzülsem de aslında o an, yıllarca değer verdiğim eşyaların ne kadar geçici olduğunu fark ettim.
İşte o an insanın aklına gelen en önemli şey şu oluyor: Tabaklar kırılır, bardaklar kırılır… Ama sağlık kaybolduğunda yerine konmaz. Eşyalar her zaman alınabilir, yenileri ve daha güzelleri bulunabilir. Ama sağlıklı bir beden ve sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz zaman paha biçilmezdir.
O günden sonra alışverişe ve eşyalara bakışım tamamen değişti. Artık vitrinlerdeki parlak takımlar, indirimdeki bardaklar, fincanlar eskisi kadar cazip gelmiyor. Kırılan tabakların ve bardakların yerine yenisini almadım. Çünkü öğrendim ki hayatın asıl değeri, sahip olduklarımızda değil, sağlığımızda ve paylaşılan anlarda saklı.
Eşyalar sadece eşya… Geçer gider...
