Geri Dönemediğim Zamanlar
Bu yazım belki eskiye bir özlem, belki de kaybolmuş küçük mutlulukları hatırlama çabası…
Çocukluğumda her gün farklı bir komşumuzun evinin önünde ikindi çayı sohbetleri olurdu. Mahalleli kadınlar sohbet ederken biz çocuklar sokakta koşturur, bisiklet sürer, evcilik oynar ve akşam ezanına kadar futbol maçları yapardık.
Kız, erkek demeden herkes oyuna dahil olurdu; bazen voleybol, bazen futbol, bazen dokuz taş, bazen saklambaç…
Evimizin karşısındaki toz toprak saha, şimdi cıvıl cıvıl bir çocuk parkı oldu. Oğlumun anneannesine, gittiğinde eve girmek istemediği o park… Ama benim gözümde hâlâ top peşinde koşturduğumuz, voleybol sahası yaptığımız, hayal gücümüzle dev odalı evler çizerek evcilik oynadığımız kahkahalarla dolu günler duruyor. Komşuların evlerinin önünden gelen sesler, akşamüstü rüzgârı ve saklambaç köşelerimiz…
Ve tabii çocukluğumun sembolü, o ceviz ağacımız. Komşu Ayşe ablamızın evinin önünde, gölgesinde kahvaltılar yaptığımız, dallarında sallandığımız ceviz ağacı… Bazen diyorum, ah dili olsa da bir konuşsaydı.
O günleri hatırladıkça içimde hem tatlı bir gülümseme hem de derin bir özlem uyanıyor. Bazen düşünüyorum, keşke zaman o kadar hızlı akmasaydı da biz de o masum günleri daha uzun yaşayabilseydik. O toz toprak sahada top peşinde koştururken, arkadaşlarımızla saklambaç oynarken, hiç endişemiz yoktu; sadece anın tadını çıkarıyorduk.
Şimdi ise o günleri hatırlamak, bana hem huzur veriyor hem de hafif bir hüzün bırakıyor. Çünkü biliyorum, o saf ve kaygısız mutluluk bir daha aynı şekilde geri gelmeyecek. Ama yine de o anları zihnimde yeniden yaşamak, yüzümde bir gülümseme bırakıyor, ruhumu ısıtıyor.
Belki de çocukluğuma duyduğum bu özlem, sadece geçmişi hatırlamak değil; o saf ve masum duyguları yeniden hissetme arzusu. Ve ben, yıllar geçse de, o duyguları kalbimde taşımaya devam edeceğim.
Çünkü her özlem duyduğum an, bana kim olduğumu ve nereden geldiğimi hatırlatıyor.
