Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

Hafız İsmail  (21)

Hafız İsmail  (21)

   Kör Rıza’nın karısı Satı kadının yakında altıncı çocuğunu doğuracak olması ahalinin ağzına sakız olmuş,  hatta köylülerden bazıları doğacak bebeğin cinsiyeti hakkında iddiaya dahi tutuşmuştu. Köylünün diline düşmek kör Rıza ve karısı Satı kadını hayli rahatsız etmişti. Kör Rıza konuşulanlara kızıp soluğu muhtar Ömer Ali Ağa’nın yanında almıştı. Ömer Ali Ağa kör Rıza’nın sinirli halini görünce ona; “Sakin ol! Rıza. Gel otur hele” Diyerek yanındaki mindere oturtmuş, sonrada elini kör Rıza’nın omzuna koyarak,  “Şimdi de bakalım ne diyeceksen.” Demişti. Biraz olsun rahatlayıp kendine gelen kör Rıza, muhtar Ömer Ali Ağa’ya; “Bak muhtar bekçi Rıfat’ı tembih et! Gitsin köylüyle konuşsun. Onlara Rıza’nın doğmamış bebeğine laf etmeyi bırakın desin.” Deyince, muhtar Ömer Ali ağa’nın yüzünde kocaman bir tebessüm oluşmuştu. Birkaç saniye süren sessizlik muhtar Ömer Ali ağa’nın söylediği;  “Yahu Rıza, elin ağzı torba değil ki büzesin.” Sözüyle bozulmuştu. Kör Rıza doğru söylüyorsun ama diye başladığı konuşmasını devam ettirememiş, cümleler boğazında düğümlenmişti. İçinden insanlara ne diyeceksin ki, ağzı olan konuşuyor işte! Diye geçirdi. Sonra da muhtar Ömer Ali ağa’ya veda ederek oradan ayrıldı.

                Ebe Emiş teyze köyün gebe kadınlarını hiç üşenmeden iki günde bir ziyaret eder ve onlarla konuşur, halleşirdi. Köyün tek ebesi olan Emiş teyze doğum yaptırmakla yetinmez, aynı zamanda kadınların lohusalık dönemlerinde de yanlarında olurdu. O köyün sadece ebesi değildi. Herkes ona “Ebe ana” Diye hitap eder, saygı gösterirdi.

                Köyde kör Rıza’nın karısı Satı kadın dışında, doğumu yaklaşan üç kadın daha vardı. Bunlardan bir’i de hafız İsmail’in hanımı Fadime’ydi. Ebe Emiş teyze önce Fadime geline uğrayıp durumunu kontrol etti. Ona bazı tavsiyelerde bulundu. Hal hatır sorup, biraz da moral verdikten sonra diğer gebe kadınları ziyaret etmek için Fadime gelinin yanından ayrıldı. Sırada cıngıllı Ahmet’in karısı Ümmühan ile deve devirenlerin İsa’nın karısı Zeynep vardı. Ebe Emiş teyze ilerleyen yaşına rağmen hiç üşenmiyor, romatizmalı bacaklarına aldırmadan evlerin arasında adeta mekik dokuyordu. Hava kararmaya yüz tutmuş akşam vakti yaklaşmıştı. Elindeki mendiliyle yanaklarındaki teri sildi. Başörtüsünü hafiften sağa sola kaydırarak saçlarını havalandırdı. Üzerine çöken yorgunluğa meydan okurcasına hızlı adımlarla Satı kadının evine doğru yöneldi.

                Kasvetli bir günün sabahında hafız İsmail’in karısı Fadime gelinin doğum sancısı başlamıştı. Çok geçmeden ebe Emiş teyze Fadime gelinin imdadına yetişmiş, doğumun kazasız belasız gerçekleşmesi için tüm maharetini göstermeye başlamıştı. Evin kanatlı kapısına sırtını vererek içerden gelecek müjdeli haberi bekleyen hafız İsmail oldukça heyecanlıydı. Kapı önünde kendisinden başka babası hacı Mehmet ve ağabeyi Süleyman’da bulunmaktaydı. Hafız İsmail doğum süreci biraz uzayınca içinden; “Hayırdır İnşallah.” Diye mırıldandı. Onun endişeli hali babası hacı Mehmet ile ağabeyi Süleyman’ın dikkatini çekmişti. Her İkisi de yanına yaklaşıp elinin üstüne ellerini koyarak ona; “Her şey güzel olacak, merak etme!” Diyerek destekte bulundu. Çok geçmeden içerdeki bağrışmalar dışarıya yansımış ve müjdeli haber gelmişti. Hafız İsmail’in karısı Fadime gelin nur topu gibi bir oğlan çocuğu doğurmuştu. Hafız İsmail babası hacı Mehmet’in elini öpüp onu kucakladı. Sevincine diyecek yoktu. O şimdi Dünya’nın en mutlu insanıydı. Kasvetli günün sabahı müjdeli bir haberle şenlenmişti   (Devam edecek)

                Sağlıcakla kalınız..

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR