Osman Uzunkaya
Osman Uzunkaya İçimdeki zemheri

İçimdeki zemheri

Aşkıma karşılık bulamayınca önce muvazenemi kaybettim, sonra kendimi. Öyle ki iliklerime dek yerleşen umutsuzluk duygusu gönlümde onulmaz bir yara açtı. Ruhumdaki gelgitlere dur demek vardı ama onu da yapamadım. Gece rüyamda; “Buraları terk etmelisin.” Diyen sese kulak verdim ve yola çıktım. Yazdan kalma bir gün olsa da gönlümde amansız bir zemheri hüküm sürmekteydi. İçimde ona kavuşacağıma dair küçük bir ümit kırıntısı besleseydim buraları terk etmez, hiçbir yere gitmezdim.

Günlerce yürüdüm. Dağlara, tepelere, ağaçlara ve kuşlara selam verdim. Koyun otlatan çobanlarla dertleşip azıklarından birkaç lokma nasiplendim. Ağaç kovuğunda uyudum, kasket giymiş tepelerin altında dinlendim. Yağmura yakalanınca taş köprüler misafir etti beni. Yeşil bir tepenin eteğinde ilerlerken cennet gibi bir yere düştü yolum. Camii avlusundaki yaşlıların şaşkın bakışları arasında ağaçtaki sığırcık kuşları hep bir ağızdan; “Hoş geldin!” Dediler bana. Sadece yaşlılar değil bende şaşırdım. Şaşkınlığım henüz geçmeden omzuma bir elin dokunduğunu hissettim. Göz göze geldiğimiz yaşlı adam başındaki kasketi yana yıkıp, yüzümü dikkatlice süzdükten sonra; “Hayır olsun delikanlı yolculuk nereye?” Diye sordu bana. Yutkundum, tam cevap verecektim o benden çabuk davrandı ve “Tanrı misafirini ağırlamayı severiz, buyur bir çorbamızı iç!” Diyerek önüme düştü. Az ilerde toprak damlı, çamur sıvalı bir evin önünde durduk. Beni içeri buyur etti. İçerde avlu kenarında üstü kamışlarla kapalı, altında minder bulunan kulübemsi bir yere oturduk. Aniden yanımdan kalktı ve avlu içindeki eve yöneldi. Döndüğünde elinde koca bir sini, üzerinde bir tas çorba ve yanında ekmek ve yeterince yiyecek vardı. Mahcubiyet duyduğumu görünce; “Bak şimdi olmadı delikanlı, sen tanrı misafirisin dedim ya!” Diye söylendi.

Açtım, iki gündür çobanların azığından nasiplendiğim birkaç lokma dışında başka bir şey yiyip içmemiştim. Çorbayı kaşıklamakla kalmadım, sininin üzerinde ne varsa sildim süpürdüm. Biraz sonra yaşlı adam; “ Söyle bakalım kimsin sen? Diye sordu bana. Yaşadıklarımı anlatmakta tereddüt ettiğimi görünce; “Korkma! Biz seni tanrı misafiri bildik.” Diyerek sözlerine devam etti. Zaten saklayacak bir şeyim yoktu. Başımdan geçenleri anlatmaya başlayınca yaşlı adamın gözlerinin nemlendiğini gördüm. Daha sonra müsaade istedim ama o bana; “Bu saatte seni bırakmam, bu akşam misafirim ol, yarın bakarız.” Dedi. Köyü ve yaşlı adamı çok sevmiştim.

Ertesi gün sabah kahvaltıyı ailesiyle birlikte yaptık. Kahvaltıdan sonra beni avluya davet etti. Hem adımlıyor, hem konuşuyorduk. Bana;” Senin yaşadıklarının bir benzerini de ben yaşadım. Yıllar önce onu unutmak için gelip bu köye yerleştim." Deyince hayretler içinde kaldım. Konuşmasına; “Bak evlat seni sevdim. Sende benim gibi bu köye yerleş, gerisi olur gider.” Dedi. Yaşlı adamın söyledikleri aklıma yatmıştı.

Kısa zaman zarfında köy okulunun karşısındaki eski evi onarıp oraya yerleştim. Dışarıda odun kırarken, okulun bahçesinde onu gördüm. Gözlerime inanamadım. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Hızlı adımlarla bahçeye doğru yürüdüm. Duvar kenarından dikkatlice baktım. Evet, oydu. Kaderin cilvesine bakın ki, meğer ben ondan uzaklaşayım derken, onun daha da yakınına gelmişim. Sevdiğim kızın bu köyde öğretmen olduğunu öğrenince içimdeki zemheri bahara döndü ve gönlümde aşk sağanağı yeniden başladı.

Esenlik dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi

Arkadaşım Rıza

27 Kasım 2025 Perşembe 00:04

Aydınlar Ocağının konuğu olmak

13 Kasım 2025 Perşembe 00:00

Bir türküdür yaşamak

30 Ekim 2025 Perşembe 00:02

Gece Treni

15 Ekim 2025 Çarşamba 00:01

Çay keyfi

02 Ekim 2025 Perşembe 00:01

Arkadaşım

18 Eylül 2025 Perşembe 00:00

Bekleyeceğim

04 Eylül 2025 Perşembe 00:00

Pembe Sardunya

21 Ağustos 2025 Perşembe 00:02

Küçük çırak

07 Ağustos 2025 Perşembe 00:01

Şairmişim aslı varsa

24 Temmuz 2025 Perşembe 00:01