İbrahim Çolak

İbrahim Çolak

Hemen her erkek kadar anılara vefasızım sanırım

Hemen her erkek kadar anılara vefasızım sanırım

Hemen her erkek kadar anılara vefasızım sanırım. Fazla veya eksik olmamı kime göre kıyaslayacağımı bilmediğimdendir böyle söyleyişim. Şimdi durduk yere neden böyle söylediğime gelince: Elimdeki peçeteyle oynuyorken zihnim çok uzun zaman öncesine gitti. Evet, yıllarca önceydi. Kalabalık bir kahvaltıdaydım. Hemen sol çaprazımda oturan bayandan bakışlarımı kaçırsam da zihnim hep onunlaydı. Oysa daha başlamadan bitecek bir hukuktu, hayal etmek bile zordu. Bir taraftan onunla aynı masayı paylaşıyor olmanın sıkıntılı mutluluğunu yaşarken diğer taraftan da bu fasit çemberden bir an önce çıkmam için kahvaltının bitmesi ve dağılmamız gerektiğini biliyordum. Nihayet kahvaltı bitmişti. Ben en sona kalmış, varlığıyla beni esir almış bayanın oturduğu koltuğa boş boş bakıyordum. Masanın üzerinde, o bayanın, kahvaltı süresince kullanmadığı ancak elinde katlayıp durduğu peçete duruyordu. Bir anda, gayriihtiyarî uzanıp peçeteyi aldım ve cebime attım. Çok uzun yıllar sakladım bu peçeteyi. Bazen ayraç niyetine kullandım, bazen ajandamın içinde durdu. Sonra fark ettim ki esaretim hala devam ediyor, peçeteyi kaldırıp attım.O günlerden bana kalan, şu satırlar oldu: “Bazen, yalnızca onun elleri değdi diye bir peçeteyi yıllarca saklamanın anlamını, yine bir başka peçeteyi saklayan bilir ancak.”

x x x

Dün akşam, aslen Nevşehirli olup da Ankara’da oturan bir misafirim vardı.Bundan on gün kadar önce, Twitter’da merhabalaşıp konuştuğum Mehmet Ayaz kardeşimdi gelen.Gülümseyerek andığımız -Allah uzun ömürler versin- dedesinin toplayıp kuruttuğu üzümlerden getirmişti. Duygulandım. Kardeş olmak ve paylaşmak buydu. Annesine, babasına ve üzümleri toplayıp kurutan dedesine dua ettim.Ama asıl hikâye şuydu; bana gelen üzümleri kurutan o güzel dede şöyle dermiş: Birisiyle kan kardeşi olmak istediğinizde ona kendi yediğiniz üzümlerden verin. Aynı üzüm size de verdiğiniz insana da kan yapar ve böylece kan kardeşi olursunuz.İlahi dede, ilahi güzel adam.Şimdi ben bunu unutur muyum?Şimdi ben, bundan sonra yanımda kuru üzümsüz gezer miyim?Şimdi istiyorum ki tüm kardeşlerime birer avuç kuru üzüm vereyim.Veremezsem vebali senindir dede, verirsem sana da yazılacaktır elbet.Hay sen çok yaşayasın e mi!

x x x

Duvardaki saatin üzerinde solgun harflerle şunlar yazıyordu:
“Time is, Time was, Time is not"
Zaman var, zaman vardı, zaman yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi
SON YAZILAR