Her şey bittiğinde bir kez daha okumak üzere
Bu yazıyı buralara bir yerlere koyup üç sene sonra, beş sene sonra her şey bittiğinde tekrar okumak üzere…
Aslında her şey çok güzeldi. O dönemlerde –şu anda her ne kadar ağırımıza gitse de- çeşitli prangalarımız vardı. Ya da kendi kendimize kendimizin istediği gibi hizmet etmiyorduk. Ama her şey yolundaydı o zamanlar. Ne şimdiki gibi halkımız ‘özgürlük, ağaç, hayvan hakları’ diye sokağa çıkartılıyor, ne finansal oyunlar tezgahlanıyor, ne yurdun dört bir tarafında bombalar patlıyor ne de darbe yahut işgal girişimleri oluyordu. Bizim keyfimiz yerindeydi onlarında bunları yapmaya ihtiyacı yoktu zaten.
Finansal oyun yapmalarına gerek yoktu, çünkü IMF en risksiz oyundu onlar için. Zaten istedikleri adamlarını istedikleri gibi yine istediklerini yaptırmak üzere başımıza atıyorlardı bunun için de askeri darbe yapmaya gerek yoktu. Halkı ayaklandırmaya, terörü tırmandırmaya, siyah elbiseli adamları piyasaya sürmeye gerek yoktu çünkü zaten kendi adamları işi götürüyordu.
Yine aynı şekilde CIA’nın birinci önceliği biz ve bizim topraklarımız değildi. Çünkü, zaten akşam Gazze’yi vuracak uçaklar sabahtan gelip de pekâla Konya Ovasında tatbikat yapabiliyorlardı. Sorunsuz, sıkıntısız, geçtik başkalarını kendisi için bile sesi kuvvetli çıkmayan ‘pısırık’ bir ülkeye de zaman ayırmaya gerek yoktu zaten.
Ki, nitekim AK Parti’nin de ilk dönemleri bundan farksızdı. Fakat daha sonra ne oldu bilinmez belki baştan beri Tayyip Erdoğan stratejisi belki de BİZ’e Rahmâni bir el değdi. Bilmiyoruz.
Tüm ülkece 30 Ocak 2009’da farklı bir güne uyandık. Gözlerimizi açtığımızda çoğu kişinin anlamlandıramadığı şeyler oluyordu. Tüm ümmet adeta Sultan Abdülhâmid Han dönemindeki gibi yine bizim arkamıza geçmiş, yine Cuma Hutbelerinde BİZe ve BİZim yöneticilerimize dualar edilir olmuş, İslamabad, Kahire, Şam, Bağdat gibi merkezlerimizin meydanlarında BİZim bayrağımız ve Tayyip ERDOĞAN resimleri dolaşır olmuştu. Olayları anlayamayıp da Televizyon’a bakarken görmüştük bir gece öncesinden neler olduğunu. Peki kim ne demişti ?
-‘Dönemin Başbakanı’ Tayyip Erdoğan sonrası BİZim için çileli fakat bereket dolu bir yola girmiş ve sadece iki kelime söylemişti. Hatta onu da dil olarak yanlış söylemişti ama ona bakan bile olmadı. Arkasından geldi Rahmetler. “ONE MINUTE”
Fakat, sadece “ONE MINUTE” demekle kalmadı. Neticede samimi olup olmadığı sorgulanabilirdi. Fakat sonra bir bedel daha ödedik, bu kez işin içine kan girdi ve Mavi Marmara hadisesi gerçekleşti. Kanın samimiyetini de sorgulamak kimsenin haddine değildi zaten!
Ondan sonrasında ise BİZi bu günlere getiren süreç başlamış oldu. Artık BİZim prangalarımız yoktu. Artık BİZim başımızda BİZden olmayıp da atananlar yoktu. Artık BİZ emir almıyorduk, artık BİZ başkaldırıyorduk ve artık BİZim vatanımızda BİZim istemediğimiz bir şey olmayacaktı.
O günle beraber başladı BİZim hikayemiz, kutlu yürüyüşümüz. Tabii BİZim onlarla mücadelemiz başladığı gibi onların da BİZimle mücadelesi başlamış oldu. Artık oyuna yeni litaretürler eklendi ve herkes yavaş yavaş kartlarını açmaya hatta yeni kartlar almaya başladı. Kiminin kartından DAEŞ çıktı kiminden Esed, Kiminden PKK Kiminden YPG kimindense FETÖ…
Daha sonra BİZ ufkumuzu genişlettik. Artık Edirne- Kars arasına daha fazla sıkışamazdık. Ayaklarımız sadece Ankara’da dolaşamazdı. Öyle ki Bir ayağımız Ankara’da dururken diğer ayağımız da “Yeryüzü Müslümanlara Mescid Olarak Kılınmıştır!” şiarıyla tüm Dünya’da dolaşıyordu.
Hikayemiz başladıktan sonra, şarkımızı söylemeye başladıktan sonra ise acımız hiç dinmedi. Daha da hırçınlaştılar, gözleri daha da bir döndü. Geçmişte işlerine geliyor ihtiyaç duymuyorlardı. Yine öyle olacak sanıyorlardı ta kii kendilerince suç ortağı olarak atadıkları BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğan BOP’u içerden delip imha edene dek…
Sonra, her geçen gün arttı acılarımız. Hergün tanımadığımız onlarca vatandaşımızın acısını hissettik hep. Her gün onlarca vatandaşımızın kanlarını verdik yeryüzünün damarlarına. Dostlarımızı, Ağabeylerimizi verdik toprağa…
Fakat, şimdi diyoruz ki iyi ki o dönemde biz bunları yaşamışız. İyi ki o acılara göğüs germişiz. İyi ki geceler boyu uykusuz kalıp iyi ki sinir hapları ağrı kesiciler kullanmışız. Bak, Gittiler. Defolup gittiler. Sonunda anladılar kazanamayacaklarını, bölemeyeceklerini. Evet, çok bedel ödedik evet çok acılar çektik ama değdi. Bitti Elhamdülillah. Bu vatanın, bu topraklarda oturmanın bedelini bir kez daha ödedik. Hamdolsun. Haydi şarkımızı söyleyelim:
Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız BİZim!
Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
Şenlenir evimiz, barkımız BİZim!
Diyebilmek için bir gün, az daha sabır…