Ahmed Daldiken
Ahmed Daldiken Siz de Denize Döküleceklerden misiniz ?

Siz de Denize Döküleceklerden misiniz ?

     Tarihi referanduma son on gün kaldı. Artık yavaş yavaş kararsızların bir karar kıldığı ve tünelin ucunun görülmeye başlandığı zamanlardayız. Çok değil daha sadece bir ay kadar önce sohbet ortamlarımızda “sistem güzel fakat halka iyi anlatılamıyor” diye düşünürken bir ay sonra geldiğimiz noktada başta gençlik teşkilatları olmak üzere siyasi partiler, milletvekilleri, STKlar üzerinde dura dura sonunda sistemin halk tarafından kavranmasına vesile oldular.

     Tabii yine de sıkıntı hâlâ devam ediyor. -Herhangi bir siyasi kanat kastım olmayarak söylüyorum- Geçtiğimiz haftasonu  Evet’çi olduğunu söyleyen ve seyyar halde broşür dağıtan birkaç kişi elime bir EVET kitapçığı sokuşturdu. Tamamen yalan üzerine kurmuşlar ve anlatmışlar tüm sistemi. Kendilerince Sistemi övüyor gibi yaparak yalanlarla insanların kafalarını karıştırıyorlar. .  Bakıldığı Zaman AK Parti’nin broşürü gibi fakat Ak Parti’nin resmi olan öyle bir broşürü yok dikkatli olmak gerek!

     Broşürde Fesih diye bir yetkinin olduğundan ve bu fesih yetkisinin istenildiği anda kullanılacağından, bunun sonucunda Cumhurbaşkanının bir yaptırıma tabii tutulmayacağından bahsediyor. Zannımca geçtiğimiz gece Ahmet Hakan’ın sorduğu “Yeni Sistemde Cumhurbaşkanı istediği anda Lokantaları kapatabilir diyorsunuz bunu metinde gösterin.” Sorusuna “Metni yanımda getirmedim” cevabını veren Muharrem İnce’nin yanımda getirmedim dediği metin bu metin olabilir.

     X X X X X

     Hatırlatmakta fayda var. Nereden ve nasıl çıkmıştı bu referandum işi ? MHP lideri Devlet Bahçesi 15 Temmuz İşgal girişiminin üzerinden henüz 3 ay geçmeden hem de Ak Parti bu sistemi geçici olarak artık rafa kaldırmışken “Haydi gelin” çağrısı yaptı daha sonra teklif Mecliste görüşüldü. 367’den daha az bir oyla kabul edildiğinden Cumhurbaşkanının da kabul etmesiyle referandum hazırlıkları başladı. Evvele şunu da belirtmeliyiz ki bizler yeni bir anayasa yapmıyoruz fakat yeni bir anayasa yapılmasının önünü açıyoruz.

     MHP lideri Devlet Bahçeli ise her durumda ‘devlet adına’ bu maratonun kazananı olacak. Şöyle ki, Devlet Bey’in teklifiyle yeniden başlayan çalışmalarda ve ortaya çıkan teklifte MHP’nin ve Devlet Bey’in istemediği ya da çekindiği hiçbir nokta yok. Böylece Bahçeli Başkanlık Sistemi konusunda ilk günden beri insanların sıkıştıkça sarıldığı “Ama başkanlık gelirse ülke parçalanır.” dediği üniter yapı başta olmak üzere bütün çekinceleri muhafaza etmiş ve korumuş oldu. Evet çıkması durumunda sakıncalarından arındırılmış bu sistemde emeği çok olacak Devlet Bey’in. Hayır çıkması durumunda ise senelerdir Erdoğan’ın dillendirdiği ve Bahçeli’nin karşı çıktığı Başkanlık fikri rafa kalkacak ve uzun bir süre dillendirilemeyecektir. Devlet Bey ise “Bakın denedik halk kabul etmedi” diyerek karara saygı duyacak ve geriye dönüp baktığımız zaman şu geçirdiğimiz günler adına her iki durumda da Türk Siyasi hayatına “düğümü çözen lider” olarak yazılacaktır.

 X X X X X

     Geçtiğimiz sene Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Anayasa Derslerinde Prof. Dr. Faruk Bilir Hükümet Sistemlerinden bahsederken Başkanlık Sistemi mevzuunda şunu vurgulamıştı:

“Başkanlık Sisteminde siyasi partiler arasındaki ipler biraz daha gevşer, daha ılımlı ve daha tahammülkâr siyasi partiler ortaya çıkar. Uzlaşı kültürü artar.” Yani baktığımız zaman Başkanlık Sisteminin özünde iki tane siyasi parti olur. Birisi Merkez Sağ diğeri ise Merkez Sol.

Daha Sistem gelmeden bu uzlaşıyı sağlamadık mı biz ? Bir Tarafta Ak Parti, MHP, BBP ve Hüda-Par diğer tarafta ise İşçi Partisi, Vatan Partisi, CHP ve HDP.

     Hatta bu sistem daha şimdiden öyle bir uzlaşı kültürü sağlamaya başladı ki “muhafazakarların başkenti” olarak bilinen Konya’da hatrı sayılır olan Saadet Partisinin Hanım Kolları birçok Konyalı’nın yerini bile bilmediği CHP’ye ‘Hayır’lı Olsun Demeye gidiyor.

Daha ne yapsın bu sistem ?

 X X X X X

     Saadet Partisi Hanım kollarının “yeni sistemin uzlaşı kültürü getirmesinden sonra” CHP’ye yaptığı hayırlı olsun ziyaretinde ilginç olan daha doğrusu sonradan ilginç bir hale gelen bir şeyler var. CHP Önceki dönem il başkanı olan ve bugünlerde yaptığı edepsizlikten sonra çok konuşulan bir isim, milletvekili Hüsnü Bozkurt’ta orada. Bozkurt, CHP il binasında Saadet Partili ablalarımızı karşılıyor daha sonra koşarak Halk TV’ye gidiyor. Orada canlı yayında alkışlara daha fazla dayanamayıp gaza geliyor ve  Konya milletvekili olduğunu unutarak emperyalist, haramzâde, dikta sevdalısı olarak tarif ettiği bizleri denize dökmekle, yok etmekle tehdit ediyor.

     Belli ki fazlaca unutulmuş, hatırlatarak sorayım: CHP ziyareti yapan değerli hanım ablalarımız, Erbakan’ın boncuk boncuk terletildiği  28 Şubat’ı düşünerek cevaplayınız sorumu, sizce Hüsnü Bozkurt’un denize dökmekle tehdit ettiği kişiler kim ? Ya da her ne kadar kabullenmek istemeseniz de aynı gemide olabilir miyiz ? Biz denize döküldükten sonra “Yolunun Kur’an yolu olmadığını” açıkça beyan eden Hüsnü Bozkurt’un yeni hedefi sizlerin başlarındaki Kur’an olabilir mi ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmed Daldiken Arşivi