Sezai Keskin

Sezai Keskin

HURİYE NURİYE DÜRİYE

HURİYE NURİYE DÜRİYE

Huriye, Nuriye ve Düriye yaşlı, çok eski üç bunak arkadaştır. Bir gün Huriye, Nuriye'ye telefon eder ve Düriye'ye gitmeye karar verirler ve giderler. Biraz sohbetten sonra Düriye kahve yapar ve içerler. Biraz sonra Düriye yine "ay kusura bakmayın unuttum, birer kahve yapayım da içelim" der. Huriye ve Nuriye bir şey demezler ve içerler. Aradan biraz müddet geçer. Düriye yine "size bir kahve bile yapmadım hemen yapayımda içelim" der ve yapar getirir. Bizimkilerde yine itiraz yok. Akşama doğru Huriye ve Nuriye kalkarlar, yola düşerler. Yolda bastonları ile yavaş, yavaş yürürken aralarında şu konuşma geçer;                                                                  

        Huriye : "Kız Nuriye, gördün mü Düriye'yi..!!! Ne kadar pinti olmuş. Bize bir kahve bile ikram etmedi"

Nuriye : "Kiizzz Düriye'yi ne zaman gördün??

Bizim Türk Futbolunun hali de işte bu! Huriye, Nuriye, Duriye Türk futbolunu kaosa ve kepazeliğe sürükleyen basiretsiz yöneticilerdir. Şike dedikoduları ayyuka çıktı, Hindistan’daki sağır sultan bile duydu ama herkesin gördüğünü bizim federasyon görmedi, duymadı, duymak istemedi, el netice, uefa ’’sizden bir cacık olmaz’’ dedi ve cezayı kesti. Bence de doğrusunu yaptı. Deprem sadece cezaya maruz kalan bu iki takımı değil tüm Türkiye’yi sarstı. Bir vakit federasyon binasında etik-metik kurulu toplanmıştı ve bütün belgeler çarşaf gibi ortaya saçıldığında bile; 'Şike yoktur, sahaya yansımamıştır' denilerek ‘’kapalı gişe oyun’’ oynanmıştı, yani tozlar halının altına süpürüldü. Şike sahaya yansımadıysa şikeyi kim yaptı? Ben mi yaptım? Soru çok ama cevap yok. Sehpa üzerindeki vazoyu kırıp da annesine 'ben bir şey yapmadım' diyen çocuklar gibi şimdi aynı konumda Fenerbahçe ve Beşiktaş. Koskoca bu takımları iki "Yıldırım" çarptı. ÇOK NET..!

 Bilmeyenler için şunu da açık ve net belirtmeliyim, beni tanıyanlar iyi bilir, hayatımda asla bir takımın taraftarı olmadım. Düşenin dostuyum, eğer takım tutmam gerekseydi, küme düşen takımları tutardım. Bu yazıyı herhangi bir takımın taraftarı olmadığım bilinci ve tüm önyargılardan sıyrılmış halde okumanızı temenni ederim.

 Burada sadece bahse konu olan değil adı açıklanmayan diğer takımları da irdeliyoruz. Niyetimiz bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir, lakin ortada bir cenaze olduğu da inkar edilemez bir gerçektir. Kanaatim odur ki; takımlarımız en hafif cezayı almıştır, ben Başbakan’ın yerinde olsam ligde bulunan tüm Türk takımlarını 10 sene Avrupa maçlarından men ederdim. Ki; Türkiye’de futbol temizlensin. Kir o kadar büyük ki; bir dağ yükü deterjan bu pisliği temizlemez. Türk futbolu batmıştır, harama bulaşmıştır. Türk futbolunda böyle rezalet görülmemiştir. UEFA’nın aldığı bu karar Türkiye için bir utanç abidesidir. Bu kepazeliği Türkiye’ye yaşatanların hiç sıkılmadan halen o koltuklarda oturması ise ayrı bir utanç vesikasıdır. Medeni ülkelerde olsa insanlar istifa eder, sokağa bile çıkmazdı. UEFA’nın cezaları daha bitmedi, böyle vurdumduymaz, ehil olmayan idareciler olduğu müddetçe skandallar zincirinin ileriki dönemde diğer kulüplere ve dahi milli takıma da sirayet edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. UEFA’nın ceza kararı, ‘’size asla güvenmiyoruz, sizin hukukunuza güvenmiyoruz, sizin sahtekarlık yaptığınızı düşünüyoruz’’ manasındadır. Bana göre artık değeri ve saygınlığı sıfıra inen türk futbolu seyretmeye ve takip etmeye değmez. Şimdi bazı aklı evveller hala ekonomik kaybı düşünüyor olabilir oysa maddi kayıptan daha önemlisi, yitirilmiş bir şeref, saygı ve erdemdir. Ki; bu kadar rezillikten sonra artık hiçbir Türk takımının maçını seyretmeyeceğimi bu vesile ile ilan ediyorum, buna milli takım da dahildir.

 Üstelik bu durum sadece kalitesizlik ve başarısızlıkla sonuçlanmıyor, ülkemizin itibarını da yerlerde süründürüyor.

Ortaya çıkan trajik durum aklı, vicdanı olan herkes gibi beni de derinden üzüyor. 100 yıldan fazla geçmişi olan bu kulüplerin adlarının şike ahlaksızlığında geçmesi, şike doğru olmasa bile, çok yanlıştır. Türk erkeğinin hayatında önemli bir yer teşkil eder futbol. Bazılarının olmazsa olmazı gibidir. Evini, karısını, çocuğunun derslerini düşünmediği kadar düşünür takımının durumunu! Burada seyirciye de acımak lazım, o da gamlı baykuş durumuna düşmüştür, demek ki; bunca yıl sevinen boşuna sevinmiş, üzülen boşuna üzülmüştür. Açık söylemek gerekirse ben şike yapıldığını hiç görmedim, şike esnasında kimsenin yanında da değildim, sadece medya üzerinden bilgi sahibiyim lakin bunca ‘’tiyatrodan’’ sonra hala acaba şike olmuş mudur diye tek kaşını kaldırıp da düşünen saftiriklere bir meşhur atasözünü hatırlatalım.                                                                                            ‘’Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.’’ Türk Atasözü

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi
SON YAZILAR