Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Minnetin yolu mihnete çıkar

Minnetin yolu mihnete çıkar

Bu yazımızı yedi yıl önce kaleme almış ve bu satırlarda dostlarla paylaşmıştık.

Durduğumuz yerin değişmediğini görmek sevincimizdir ve niyetimiz de bu sevinci, ufak ilavelerle yeniden paylaşmaktır.

Anlayış gösteren dostlara teşekkürü borç bilirim.

Önünde gayreti olmayan kazanımlara, şahsiyeti kazıyan kazmalar olarak baktığımızı, şahsiyet kaybındaki en önemli âmilin de minnet hesabını açtırmak olduğunu, tekrar ederek yazımıza başlamış olalım.

Buyrun…

İnsana en ağır gelen yüklerden biridir minnet.

Minnet hesabını açtırdıysan eğer, zillet yolculuğu başlamış, demektir

Minnetin son durağı da mihnettir, zorluktur, çıkmaz sokaktır.

Çıktığın bu yolculuğun mühlet torbasının altı da delinmiştir artık.

Bu deliği yamamaya, elindeki kumaş yetmez.

Torbadan akan her damla, beynine inen bir balyoz misâli iz bırakır ruhunda.

Her hatıra gelmesi, avuçlarında yanan bir köz misâli acıtır tenini.

Yükün büyüğüdür minnet amma yüklenene kıymet kazandırmaz.

Minnet yükünü yüklenen, cemiyet insanı olamaz.

Mahkûmiyetin en zor olanıdır minnet.

Makam için bu mahkûmiyetin kapısı açılmışsa hele, sormayın minnet duyanın başına neler gele!

Minnet girince, şahsiyet ve ilke odadan çıkar.

Çıkar hesâbının âlâsını minnet duyulan kişi yapar.

Bu kişinin odadan çıkışı, yüreklere kor olur yakar da yakar…

Minnet, zillet odasının kilitli kapısıdır.

Bu kapıdan girenin hissesine düşen, bir araya gelemeyen iki yakasıdır.

İki yakayı bir araya getirecek olan da, minnet duyulanın zebâni tayfasıdır.

Minnet iki hecedir, minnet duyanın her günü gecedir.

Giydiyse o kirli hırkayı zayıf bedenine; sirklerde palyaço, hayatı gülmecedir.

Ve minnet duyan, cevabı olmayan bilmecedir.

Minnet hesabını açtırmamak, ilkeli insanın düsturudur.

Bu hesabı açtırmayan, ilelebet düz durur.

Açılırsa bu hesap, insan düz duramaz olur.

Birilerinin iki dudağının arasından çıkacak söze yönelik ikbal beklentisi içinde olan kişinin duruşunu tasavvur etmeniz, düz duramamamın neye karşılık geldiğini anlamanıza yetecektir.

Minnet, insanın balındaki zehir, çayındaki tuzdur.

Minnet, havlamayan köpek, diş gösteren kuduzdur.

Dalanırsa insan bu kuduz köpeğe, borç birikir babadan kundaktaki körpeye.

Minnet en ağır yüktür amma sırtta görünmez.

Görünmeyen bu yükle uzun yollar yürünmez.

Yılandan kaçar gibi kaçmak gerek minnetten.

Bu kaçışın sonu, uzaklaşmaktır mihnetten.

Ve hürriyet kucak açarak karşılar seni; mahkûm edemez kimse, o hür bedeni.

Cemiyet insanı, yük yüklenendir minnetten gayrı.

Hemdert olan diğergam, cemiyetten düşemez ayrı.

İşi gücü cemiyettir, yükle yorar kendini; minnetin yanından geçmez, mumla arar dengini.

Minnet yarasını vefa duygusu örter; vefalı dost, dostun açığını örter.

Vefa ile minnet karışırsa eğer, yaşayanın üstünü ölü toprağı örter.

Dostluklar minnet ile kazanılmaz, vefa lazım gelir; vefalı dost zor zamanda ta Fizan’dan gelir.

Minnet adım attırmaz, kelepçedir bileğe; vefalı dost sahiptir mangal gibi yüreğe.

Minnet duyan insanın yeri mangalda küldür.

Mangalda kül olan, yaşayan bir ölüdür.

Odunun tasası tomurcuk değildir elbet; vefa, dostun yakasındaki o kırmızı güldür.

Duamız şudur:

Rabbim, kendisinden başkasına minnet hesabı açtırtmasın; bize minnet hesabı açtırmayacak güzel insanlarla da aramızı açmasın.

Devletlerin çöküşünde, sistemindeki bozulmaların etkisi ne kadar büyük ise, sistemlerin bozulmasında minneti hiç yerine koyan, el etek öpmeyi kendine şeref sayan kişilerin sayısının çoğalmasının etkisi de o kadar büyüktür.

Diyoruz ki, minnet sadece iki heceli bir illet değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR