Hayrettin Atak

Hayrettin Atak

Mücadelede iki grup var; Çilesini çekenler ve edebiyatını yapanlar

Mücadelede iki grup var; Çilesini çekenler ve edebiyatını yapanlar

Yeni modamız; meydanlarda çekilen selfiler ve paralelin paralel olduğunu dünya henüz bir toz bulutuyken anladıklarına dair bazılarının yaptıkları kahve geyikleri…

Dinleyenin, “O kadar zeki olsanız örgüt sizi asla kaçırmazdı” diyesi geliyor, diyemiyor…  Kursağında kalıyor… Malum, yapının tezgahında yer almanın üç kuralı var;

  1. Zenginseniz,
  2. Zekiyseniz
  3. İslamcı değilseniz…

 

Kurtuluşunuz yok! bu özelliklerden birini taşıyorsanız muhakkak yolunuz bir gün kesişir…

Hiç kesişmediyse, bu üç özellikten hiç biri sizde yok demektir, boşuna çenenizi yormayın…

Artık herkes düşman…

Paralel çizgiler dersi veren Matematik Öğretmenlerine kızacak kadar…

1.Meşrutiyet ilan edildiği gün bile ben bunların ne olduğunu biliyor, söylüyor ve uyarıyordum diyenlerden, ben bunların ciğerini bilirim diyene,  öğrenciliğimde evlerinin önünden geçmedim diyenden, hiç maklube yemek nasip olmadı diyene kadar herkes sahada. Sadece sosyal medyada değil, gerçek hayatta da…

O kadar büyük öngörülülerle dolu etrafımız işte…

Darbe girişimi başarılı olsaydı bunların yerini de “Ak Parti’den hiç haz etmedim diyenden, hiç oy vermedim diyene, hatta ben zaten Müslüman değilim” diyene kadar bir sürü insan bulabileceğiniz gibi…

Gün birlik olma günü olduğundan, her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazmaya gerek yok… Ortalık durulunca belki bir gün…

Ama yazmıyoruz diye de meydanı boş sanmasın kimse…  Meydan boş değil çünkü, yüzbinler bekliyor… Sadece halis niyetlerle, sadece Allah rızasından başka bir kaygı gütmeden meydanlarda sabahlayanların hakkını bir avuç ‘Medyatik’ olmak için çabalayan isme de bırakmayız… Bazılarının ağzı laf kalabalığı yapabiliyor diye yüzbinlerin hakkını da yedirtmeyiz kimseye… Kendi hakkımızı da yedirmeyeceğimiz gibi…

Tıpkı, adeta bir turnusol görevi gören 17-25 Aralık olayları başladığı ilk anda, ‘Dur bir bakalım hele n’olcak’ diyenlere, Örgütün önde gelen isimleriyle iş tutanlara, Örgüte alan açanlara, Örgütün görünürde küçük ama etkisinde büyük icraatlarına ses çıkarmayanlara, Aman canım sendecilere, ‘Erdoğan’da çok abartıyor canım’ diyenlerine, kadrolarını ‘imanlı, inançlı, temiz’ gençler yerine örgüt üyelerine açanlara, En yakınındaki kişileri bunlardan seçenlere, gerekli gereksiz birilerine kefil olanlara, tüm uyarılarımıza rağmen onların tarafında yer alanlara, tetikçiliğini yapanlara, sayfalarını bunların kurumlarına kiraya verenlere, ‘Reklam aldıysak ne olmuş canım’ diyenlere, bırakmadığımız ve bırakmayacağımız gibi…

O yüzden 15 Temmuzdan bu yana Bizim Sayfalarımızda ‘İhlas ve imanla’ meydanlarda bekleyenler var sadece…  

Yeni Haber Gazetesine başladığım günden bu yana, gazeteden çok mahkemeye gittiğimiz zamanlar oldu… Ama hiç adliye önünden selfi çektirip paylaşmadık… Aldığımız cezanın haddi hesabı yok… Bunu nakde döndürmeye çalışmadık hiç… Ama ne yalan söyleyeyim bununla övündüğümüz zamanlar oldu, o cezaları bir nişane gibi taşıdığımız zamanlar… Yapayalnız kaldığımız günlerde bile doğruyu savunmaktan geri durmadık… Şehrin bir kısmı bize küstü diye örgütle mücadeleden vazgeçmedik… Uyardık ama yalnız kaldık... Ama hep haktan taraf olduk, Dünyadaki en büyük acılardan birini yaşadığımız anda yapılan darbe girişimini öğrendiğimiz andan itibaren de ‘Özgürlüğün’ yanında…

Çünkü, İki kırmızı çizgisi var bu gazetenin ve bu gazeteye gönül verenlerin; İslam ve Vatan… Paralel örgüt en başta olmak üzere, hiçbir vatan ve İslam düşmanını öven ne bir haberi ne bir reklamı girdi bu gazeteye… Bu hep en temel düsturlarımızdan biri oldu…

Bunun neticelerini alıyoruz bugün… Maddi değil tabi ki… Paralelle mücadele de faydalı olacağını düşündükleri en küçük bilgiyi kamuoyuyla paylaşmak için Konya’nın ilk aklına gelen gazetenin 'biz' olmasıyla alıyoruz bu sonucu… Bu noktada bilgi almak isteyen birinin de ilk başvurduğu yerlerden birinin de biz olmasıyla alıyoruz bu neticeyi… Yeri gelmişken operasyonların ayrıntılarını www.yenihaberden.com dan takip eden yüzbinlere de teşekkür ediyorum…

Bu noktada şunu da belirtmeden geçmeyeyim; Yayınladığımız ve birçok kişinin kopyalayıp sitelerine yapıştırarak duyurduğu bilgiler en yetkili kurumlardan gelen bilgilerdir… Benim ismimin Fetö ile birlikte nasıl alınır? sorusu gelmesin kimsenin aklına,  bu nedenle… Mesele Vatan meselesidir, biz karınca misali yangına su taşıyoruz yangına bu haberlerle… Bu toz duman içinde haber kaynaklarımızdan gelen bilgiler en ince ayrıntısına kadar araştırılıp ulaştırılıyor sizlere…

Bu nedenle küçük büyük kimsenin gücüne gitmesin bu haberler… Unutmayın ki! Fetö’nün 40 yıldır ilmek ilmek ördüğü, tek tek çakıl taşlarıyla kurduğu koskoca ve sapasağlam imparatorluk sadece 3 saatte çöktü… Kendisini dev aynasında gören herkesin camdan yaptığı temelsiz devasa evleri mi baki kalacak? Bu yüzden bu vatan meselesinde kimse şahsına paye çıkarmasın…

Çıkaracak biri varsa onun kim olduğu malum çünkü.    Yeni Haber…

Bütün Konya’da biliyor zaten kimin kim olduğunu. Neler yaptığını?

Bir kısmın çilesini çektiğini diğer bir kısmında edebiyat yaptığını bilir…

Mütevazi isek, meydanı gereksizlere bırakacak da değiliz… Nemalanmak isteyenlere hele hiç…

Biz de aynen Konya gibiyiz… Konya’da bırakmaz çünkü çıkarcılara meydanı…

Son 10 gündür tüm dünyaya bir kez daha gösterdiği gibi… 

Yaptıklarınızla söyledikleriniz arasında derin uçurum olmasına ne deniyor sözlüklerden bakınız…

Biz sadece, hak ve halk’tan yanayız… Ne yaptığı her şey mutlak doğrudur diye bir insanı göklere çıkarır, ne bir kez yanlış yaptı diye birini yerin dibine batırırız… İşimiz habercilik ve her olaya bu açıdan yaklaşır ve sorgularız sokak adına. Bu böyle biline…

Anafikir; Bu olağanüstü zamanda yapılacak en son şey en öz, has, hakiki paralel düşmanı benim diye Konya tabiriyle “gubuzlanmak”…  Biz yapmıyoruz onu size ne oluyor! Demem gerekiyor bu noktada demiyor tutuyorum şimdilik kendimi…

Son olarak; Fevzi Kayacan ve Özgür Solak’ın örgütle bağlantılarını sorguladık diye açılmadık dava, yemediğimiz ceza kalmadı. Şimdi güvenlik güçleri bu ve benzeri isimleri FETÖ ile bağlantılı olarak tutukluyor…

Ne oldu şimdi? Kim haklı, kim haksız? Ceza yiyen biz mi haksızız, Cezayı veren kurumlar mı?   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi
SON YAZILAR