Doç. Dr. Ömer Akdağ

Doç. Dr. Ömer Akdağ

ŞEF…

ŞEF…

Bugünü değerlendirmek için sadece bugüne bakmak yetmez. Zira bugün dünden kopuk değildir. Bugün dünün devamıdır ve yarın da bugünün……

Dünsüz bugün olamaz bu günsüz yarın da anlaşılamaz. Seçim sath-ı mailine girdiğimize göre günümüzü daha anlamlı okumak adına yakın tarihimizi bir defa daha hatırlamak yerinde olacaktır. Tek partili dönem anlaşılmadan çok partili dönemin anlaşılması mümkün değildir.

Tek partili dönem “Ebedî Şeflik ve Millî Şeflik” olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Bu devrelerin kendine has yöntemleri vardır. Bu yazımızda “Ebedî Şeflik” olarak isimlendirilen 1923-1938 yılları arasında uygulanmış olan propagandayla ilgili genel durumu özetlemek istiyoruz.

Propaganda günümüzde en önemli olgulardan birisidir. Bu faaliyet yirminci yüzyıla kadar belirli sahalarda sınırlı kalmış bu tarihten itibaren siyasetten ekonomiye, değer yargılarından bilgi edinimine kadar toplumun tamamını ilgilendirmeye ve tayin edici bir özellik taşımaya başlamıştır. Propaganda, algılamaları şekillendirme, kavrayışları yönlendirme ve propagandacının arzuladığı amaca ulaşmasına yardım edecek bir cevabın alınmasını sağlayacak davranışları tavsiye etmek niyetiyle yapılan, önceden tasarlanmış ve sistemli girişimlerdir.

Bir modernleşme hareketi olarak değerlendirilen Türk inkılâbında diğer birçok “devrim” hareketlerinde olduğu gibi, topluma benimsetmek amacıyla Cumhuriyet rejiminin ve inkılâpların propagandası yapılmıştır. Bu amaçla, resmi devlet kurum ve kuruluşlarının yanı sıra başta öğretmenler olmak üzere birçok aydın Cumhuriyet rejiminin ve modernleşmenin “misyonerliğini” yapmıştır. Halkı yönlendirmede bugünkü medya kavramı kadar etkili olmasa da gazeteler, dergiler ve radyo da büyük rol oynamıştır. Modernleşmenin unsurları olarak görülen aydınlanma, millî-devlet oluş, ferdîleşme ve kapitalistleşme gibi unsurlar bu propaganda çalışmalarında işlenmiştir. Dönem dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında, halka yönelik propagandalarda şu hususların işlenerek popüler bir kültür oluşturulması hedeflenmiştir.

  1. Cumhuriyet rejimine ve şefe övgü.
  2. Modernleşme ve teknoloji tutkusu
  3. Kadınlara açılış
  4. Üst kültürün popülerleştirilmesi
  5. Gündelik mitosların oluşturulması

Bu politikalara özellikle 1930’lardan sonra hız verilmiştir. Daha doğrusu hız verilme ihtiyacı hissedilmiştir. Çünkü 1924-25 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) ve 1930’daki Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) denemeleri halkın, Cumhuriyet rejimini henüz benimsemediğini ve inkılâplara ısındırılamadığını göstermiştir. Osmanlı sonrasında ilk propaganda faaliyetleri Milli Mücadele yıllarında (1918-1922) Ankara’da çıkmakta olan Hâkimiyet-i Milliye ve Anadolu’daki Yeni Gün gazeteleri tarafından başlatılmıştır. Türk inkılâbına ait konferanslar 1920’lerde başlamıştır. Bu konferansların en önemlilerinden birisi Cevdet Kerim’in (İncedayı) Türk İstiklal Mücahedesi konferanslarıdır. Bu dönemin propaganda çalışmalarında, başta Türk ocakları olmak üzere, spor kulüpleri, muallim birlikleri ve diğer bazı eğitim-kültür dernekleri büyük rol oynamıştır. Ancak 1930’lardan sonra siyasi iktidarla daha “uyumlu ve kontrol edilebilir” bir teşkilatlanmaya gidilerek, Türk ocakları kapatılarak yerini halkevleri almıştır.

1930’lu yıllarda dönemin hükümeti Almanya’nın kültürel ve ekonomik propagandasından çok etkilenmiştir. Bu etkilenme sonucunda Türkiye’de Propaganda Bakanlığının kurulması düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu düşünce gerçekleşmemiştir ama CHP tarafından 17 Eylül 1933 tarihinde Halk Kürsülerinin kurulması kararı alınmıştır.

Not: Bir sonraki yazımızda “Millî Şeflik” dönemindeki vaziyetten söz edilecektir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doç. Dr. Ömer Akdağ Arşivi

YAZI

02 Ocak 2017 Pazartesi 09:01

DUA

19 Aralık 2016 Pazartesi 09:04
SON YAZILAR