Osman Uzunkaya
Osman Uzunkaya Sevmek böyle bir şey

Sevmek böyle bir şey

Tesadüf olurda karşılaşırız diye şehrin bütün caddelerini adımlıyorum bıkmadan, yorulmadan. O cadde senin, bu cadde benim dolaşıp dururken her zaman olduğu gibi, ilk buluştuğumuz kır kahvesine götürüyor ayaklarım beni. İçeri girip şöyle bir göz atıyorum etrafa. Sonra hatıralarla selamlaşıyor, orada bulunan tanıdık tanımadık herkese merhaba diyorum. Beni gören garson, çay verir misin dememi beklemeden bir bardak çay bırakıyor mavi renkli ahşap masaya. Anılarımıza tanıklık eden o masada oturup çayımı yudumluyorum. Tıpkı bir fikir işçisi gibi seni düşünüyorum saatlerce. Bir mucize olsa da, çıkıp gelse diyorum içimden. Bilmiyorum belki de; “olmayacak duaya âmin” diyorum. İnan senden ayrı yaşadığım her gün böyle geçiyor.

Seninle şehrin herhangi bir caddesinde, bir tiyatro veya konser salonunda veyahut ortak dostlarımızla buluştuğumuz meclislerde karşılaşmamız ihtimal dışı değil. Değil de, niye olmadı, neden rastlaşamadık ve niçin görüşemedik birbirimizle. Buna akıl erdiremedim doğrusu. “Ağzı olan konuşuyor” derler ya gerçekten de öyle. Birileri senin için; yuva kurmadığını, yalnız yaşamayı tercih edip ailenin yanından ayrıldığını, kiraladığın evde yalnız başına yaşadığını söyleyince inanıp inanmamakta tereddüt ettim epeyce. Bu haber doğru muydu, yoksa dedikodu mahsulü uydurma bir haber miydi bilemedim. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye bir söz vardır. Bir şey olmasa kim neden böyle bir haber uydursun ki! Diğer taraftan senin bugüne kadar evlenmemiş olman hala beni beklediğin anlamına mı gelir? Bilmiyorum ve bu sorunun cevabını çok ama çok merak ediyorum.

O kır kahvesinde mavi masaya oturup göz göze bakıştığımız, el ele tutuşup hayaller kurduğumuz günler ayakta tutuyor beni. Geçen gün hukukçu kuzenin Kerem’le karşılaştık bir sokakta. Hal hatır faslından sonra seni sordum Kerem’e. Kerem senin için; “Elvan hala seni seviyor, bu yüzden evlenmedi.” Demez mi! O an aklım başımdan çıkacak gibi oldu. Öyle sevindim ki, utanmasam çocuklar gibi zıplayıp; “Hala beni seviyor” diye bağırasım geldi oracıkta. Ancak ne kuzeninden, ne de başka birinden alamadım adresini, telefon numaranı. Allah aşkına sen mi tembih ettin tanıdıklarını, “Adresimi kimseye söylemeyin!” diye. Nedir sendeki bu gizem? Niye böyle bir hayatı benimsedin? Kim üzdü seni, kim kurşun sıktı ümitlerine? Bir birimizi delicesine severken söyle niçin kaçıyorsun benden?

Yağmurlu bir günü karşılamaya hazırlanırken, kapının zili çalıyor. Kapıyı açıyorum, karşımda kuzenin Kerem; bana sarılıp müjdemi isterim diyor. Sonra sözlerini; “Elvan seni kır kahvesinde bekliyor” diye sürdürüyor. Doğru söyle, dalga geçme benimle desem de o, “Bugün saat 14.oo’de” deyip yanımdan uzaklaşıyor. Dudaklarım şükür sözleriyle kıpırdıyor. İçim içime sığmıyor, sanki ilk kez nefes aldığımı hissediyorum. Sevinçten ne yapacağımı bilmez bir halde yola koyuluyorum.

Rotamız sevgiye ve sevgiliye olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi