Tahterevalli
Dünya ve ülkemiz, bu zamana kadar olanlardan farklı ve geri dönülemez bir kaosa sürüklenmenin eşiğinde, rüzgârın önünde savrulan kuru yaprak misali sürüklenmektedir. Sözde tüm ülkeler barış ve refah istemesine rağmen, realitede tam tersi uygulamalara gittikleri görülmektedir. Birde bu işin direksiyonunda dünyadaki petrol, doğal gaz, madenler gibi tüm kaynakların sahiplerinin kendilerinin olduğu kafa yapısındaki gelişmiş batılı ülkelerinin yer aldığı düşünüldüğünde, hatta batılı ülkelerde seçimle işbaşına gelen hükümetlerin ve başkanlarının da kendi görüşlerini uygulayamadığı ve kapalı kapılar ardından küresel güçler tarafından yönetildiği haberleri sık sık dünya kamuoyunda dillendirildiği göz önüne alındığında, istikrarın (ekonomik, barış, refah, huzur) kaf dağının ardında kaldığı da, maalesef diğer bir gerçektir. Genel durum böyle iken, istikrarlı bir ekonomik yapının ve kalıcı barışın sağlanması bir yana, çok önemli sayıdaki ülkelerin için gelecek çok daha karanlık olacağı açıktır. Gelişmiş batılı ülkeler yıllardan beri sürdürdükleri, demokrasi ve özgürlük gibi süslü kavramları toplumsal gelişimini tamamlayamayan ülkelerin gündemlerine taşıyarak bir yandan kaos çıkartmaya, diğer yandan ise ekonomik yapılarını üretimden uzaklaştırmaya yönelik politikalarla, genellikle geri kalmış ülkelerin (Afrika Ülkeleri, Ortadoğu Ülkeleri) emtialarını ele geçirmekle zorlanmadılar. Sonrasında küreselciler olarak sürekli adından söz ettiren ancak şehir efsanesi misali çok az kimsenin bildiği tahmin edilen yapı ile, ülkelerinin haklarını savunan başkanlar arasındaki mücadele, başta siyasi alanda olmak üzere her alanda hissedilmekle kalmayıp ciddi sonuçlara yol açtı.
Küreselcilerin isteklerine uygun politikalar uygulayacağını açıklayan Biden’in seçilmesi sürecinde, bu çağda ve üstelik dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak kabul edilen ABD’de mektup yoluyla oy kullandırılmak ve seçimde hile yapılmak suretiyle Trump’ın önünün kesildiği, tabi ki sonuç değişmemekle birlikte aylarca dünya kamuoyunun gündeminde kaldığı herkesin hatırasındadır. Gerçekten de görev yaptığı dört yıllık süreçte adeta kukla başkan imajını perçinleyici bir performans gösteren, hatta ikinci defa seçilmek için aday olduğu dönemde Trump tarafından alay edilen kişi pozisyonundan kurtulamayan bir performans gösterdi ve küreselcilerin büyük desteğine rağmen Trump’a karşı kaybetti. Küreselcilerin değil ABD çıkarlarını önceleyen politikaları uygulamaya koymaya çalışan Trump’ın başarıya ulaşması kolay görünmemektedir. Tıpkı Rusya’da Putin, Venezuella’da Madura, İran’da Pezeşkiyan, Kuzey Kore’de Kim Jong-un, Macaristan’da Orban gibi ülkeleri adına haklı ve doğru adımlar atsalar bile, küreselcilerin ve onların yönlendirdiği batılı ülkelerin çıkarlarına ters geldiği sürece, hem şahsi olarak kendilerinin rahatsız edilecekleri hem de ülkelerinin başta ekonomik açıdan olmak üzere etnik, dini, mezhepsel hassasiyetler kaşınarak cezalandırılacağı beklenen olağan bir gelişmedir. Bu noktadan sonra iktidar mücadelesi küreselcilerin kendi çıkarlarını savunan siyasetçileri başkan seçtirmek, sonrasında ise hukuki olup olmamasına bakılmaksızın bu başkanların isteklerine karşı ülkelerinin haklarını savunan siyasetçilerin alaşağı edilmesi üzerine olacaktır. İkinci bir mücadele alanı ise halkların, ülkelerinin haklarını savunan liderlerinin arkasında durup durmayacakları ve başkanları ile ülkelerine dönük dış kaynaklı manipülasyonlara karşı nasıl ve ne kadar direnç gösterebilecekleridir. Yapılması gereken liderlerin ülkelerinin hakları, çıkarları konusunda tüm toplumun tam desteğini alacak politikalarla birlikte; küreselcilerin piyonu haline gelen batılı ülkelerin durmayacağı anlaşılan manipülasyonlarına karşı, ülke kaynaklarını katma değer oluşturacak alanlara kanalize etmeli, uzun vadeli ve istikrarlı ekonomik kalkınma programlarını uygulamaya koymalıdırlar. Ancak başarılı olmanın önünde küresel ölçekteki ekonomik, siyasi, sosyal, dinsel, mezhepsel ve etnik zorluklar yanında, kendi ülkelerindeki dış destekli iç muhalefetten kaynaklanan yıkıcı politikalar karşısında, çözüm yollarını devreye sokarak üzerindeki artan kamuoyu baskısının önüne geçmelidir.