Yahudilerin Tarihen Sabit Kalleşlikleri
Dünyaya barış getireceği vaadiyle göreve gelen ABD’nin kaçık başkanı Trump, esirleri bahane ederek; “Teslim edilmediği takdirde Gazze’ye cehennemi yağdıracağım” tehdidiyle işe başladı. Ara verilmeden her gün sebepsiz yere Gazze bombalanıyor. Her gün onlarca masumun kanı dökülüyor. Bir ara geçici ateşkes imzalandı, siyonist katil Netanyahu kafasına göre ihlal etti.
Bugünlerde Rusya-Ukrayna savasının durdurulması için Moskova-Kiev arası mekik diplomasisi yapılıyor. İstanbul’da birinci barış görüşmeleri yapıldı. Şu günlerde ikincisinin yapılması için, başta bizim Dışişleri Bakanımız olmak üzere Putin-Zelenski ziyaretleri yapılıyor. Ama her gün Gazze bombalanıyor, dünya buna kör ve sağır. Hiçbir Avrupa ülkesi oradaki savaşı durduralım demiyor. Çünkü orada ölenler sarı saçlı ve mavi gözlü değil.
Pek samimi bulmasam da, ABD temsilcisi Witkoff, Hamas’la barış görüşmesi yapıyor, Hamas kabul ediyor fakat katil Netanyahu, kalıcı barışa yanaşmıyor. Yahudi esirlerin ailelerinin hatırına işine gelmeyen maddeleri değiştirerek geçici barışı kabul etmiş görünüyor. Kabul etse de yine ihlal eden kendileri oluyor. Çünkü bunların cibilliyeti bozuk. Genlerinde “Kalleşlik” had safhada. Hayat Kitabımız bunların iç röntgenlerini ayrıntısıyla veriyor.
Kur’an-ı Kerim ayetlerinin yaklaşık üçte biri Yahudilerden bahseder. Onların “ne idüğünü” açık bir şekilde ortaya koyarak onları iyi tanımamızı sağlar. Çünkü yahudileri ve karakterlerini iyi tanımak, onlar gibi olmamak ve tedbirli olmak adına çok önemlidir.
Kur’an’ın anlattığına göre yahudiler, verdikleri sözde durmazlar, ahitlerini yerine getirmezler, dönektirler. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur: “Onlar Allah’a söz verirler. Verdikleri sözleri yerine getireceklerine yemin ederler. Sonra sözlerinden cayarlar. Verdikleri sözleri yerine getirmezler. Verdikleri sözleri yerine getirmeyen ve insanlarla dürüst ilişki kurmayanlar, yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (2/Bakara:27).
Rasûlullah (sav), Medine’ye hicret edince yaptığı ilk işlerden birisi de, tarihte ilk yazılı anayasa olarak kabul edilen, Ensar-Muhacir ve yahudiler arasında yaptığı “Medine Sözleşmesi”dir. O zaman Medine’de Benî Kaynuka, Benî Nadir ve Benî Kureyza olmak üzere üç büyük yahudi kabilesi vardı. İlk ihanet eden, Benî Kaynuka yahudileri oldu.
Hâlbuki yahudiler, Arap müşriklere; “Son peygamber yakında gelecek. Biz onunla beraber olup sizlere galip geleceğiz” diyorlardı. Fakat sözlerinde durma gibi bir alışkanlıkları olmayan, döneklikte dünyada eşi benzeri bulunmayan, haset ve kinlerinin tutsağı olan bu fesat ve fitne sürüsünün en iyi becerdiği iş ihanettir, kalleşliktir.
Müslümanlar farklı inanç grupları ile birlikte yaşama kültürüne ve bu konudaki anlaşma maddelerine bağlı insanlardır. Tarihte Müslümanlarla yapılan anlaşmaları bozanlar, hep karşı taraf olmuştur. Eğer yahudiler, anlaşma ve sözleşmelere saygı gösterselerdi, elbette Müslümanlardan onlara bir kötülük gelmez, onları evlerinde ve yurtlarında rahatsız edecek bir kimse de çıkmazdı. Ancak onlar, şerre rıza gösterdiler. Böylece de şer, dönüp dolaştı kendi başlarına geldi.
Evet, Medine Sözleşmesine ilk ihanet eden Benî Kaynuka yahudileri olmuştu. Bir Müslüman Arap kadını bazı şeyler satmak üzere, Kaynuka oğulları pazarına gidip, satacağını sattıktan sonra, bir kuyumcunun dükkânına oturmuştu. Orada bulunan yahudiler, kadının yüzünü açmak istedilerse de, kadın buna diretti. Kuyumcu, kadıncağızın elbisesinin arka eteğini sırtına iliştirdi. Kadın ayağa kalkınca mahrem yeri göründü. Yahudiler gülüşmeye başladılar. Kadın feryat etti. O sırada oralarda bulunan Müslümanlardan birisi, Yahudi kuyumcunun üzerine atılıp, onu öldürdü. Yahudiler de toplanıp Müslümanı öldürdüler. Öldürülen Müslümanın ailesi de, yahudilere karşı, Müslümanlardan imdat istedi. Müslümanlar yahudilere karşı öfkelendiler. Bu yüzden Kaynuka oğullarıyla Müslümanlar arasında husumet başladı. Böylece Rasûlullah ile aralarında bulunan anlaşmayı bozan yahudilerin ilki bunlar oldu. Peygamberimiz onların, Medine'den çıkmalarını ve civarında bile kalmamalarını buyurdu. Bunun üzerine yahudiler çıkıp, Şam’a gittiler. Çoğunluğu orada helak oldu. (Bak: Bûtî, Fıkhu’s Sîre, s.237 vd.)
Tarih boyunca melun yahudilerin en çok başvurdukları ve başardıkları iki konudan biri hıyanet/kalleşlik, diğeri de peygamber öldürmektir: “Gerçek şu ki, biz İsrâiloğullarından kesin bir söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdiyse, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (5/Maide:70). Zekeriya ve Yahya peygamberlerin dışında da birçok peygamber öldüren yahudiler, bu kalleşliklerini, Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) için de denemeye kalkıştılar fakat Yüce Mevla; “Allah seni insanlara karşı koruyacaktır.” (5/Maide:67) ayetinde verdiği sözü yerine getirerek onların tuzaklarını başlarına geçirmiştir.
Rasûlullah (sav), yanlışlıkla öldürülen Kilâb oğullarından iki kişinin diyetini konuşmak için Nadir Oğullarına gitti. Medine Sözleşmesi gereği yardımcı olmaları gerektiğini bildirdi. Onlar da:
-“Olur, ya Ebâ Kasım! Biz sana istediğin yardımı yaparız” dediler. Bu sırada bir kısım yahudi tenhaya çekilip, Rasûlullah’a suikast yapmayı plânladılar.
Yahudilerin plânladıkları suikast haberi, Cebrail (a.s) aracılığıyla Rasûlullah’a bildirilince, hemen bir ihtiyacını gidermek için kalkıyormuş gibi davranarak yerinden kalkıp Medine yolunu tuttu. Ashabıyla karşılaştığında:
-“Ya Rasûlallah, kalkıp gittiniz, sebebini anlayamadık” diye sordular. O da:
-“Yahudiler, beni öldürmeyi tasarladılar. Allah bana bu durumu haber verince, hemen kalkıp gittim” buyurdu.
Bu olay üzerine Rasûlullah (sav) onlara:
-“Yurdumdan çıkınız! Siz bana suikast etmeyi, beni öldürmeyi plânladınız. Size on gün mühlet veriyorum. Bu süreden sonra buralarda sizden kim görülürse boynunu vururum...” diye haber gönderdi. Onlar da Medine’den sürüldüler. Hayber’e gittiler. (Bak: İslam Tarihi-I, M. Zeki Canan, s.290; Fıkhu’s Sîre, Bûtî, s.269 vd.)
Rasûlullah döneminin en hain, en kalleş yahudi kabilesi Benî Kureyza olmuştu. Bütün küresel güçlerin/hiziplerin birleşerek Müslümanları Medine’de yok etmek için bir araya geldikleri Ahzab/Hendek savaşında, anlaşmayı bozup Müslümanları arkadan vurmuşlardı. Bu; devlete, dolayısıyla Rasûlullah’a yapılan en büyük kalleşlik idi. Karşılığını da, kendi kitaplarına uygun olarak en ağır şekilde gördü. Yapılan kalleşlik yanlarına kâr kalmadı. (Bak: Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, c.1, s.617-618).
Bugünün Benî Kureyzası, Benî Nadiri ve Benî Kaynukası olan siyonist yahudiler ve onların en önde giden kalleşi, Gazze kasabı Netanyahu da uluslararası hiçbir kuralı tanımaması ve işgal ettiği sınırlardan çekilmesiyle ilgili BM kararlarını takmaması yönüyle dedelerinin yolundan gitmektedir. Şimdi de büyük şeytan ABD’nin kaçık lideri Trump ile işbirliği yaparak, tavşana kaç, tazıya tut politikasıyla Gazzelileri tehcire tâbi tutup yurtlarından etme şeytanî planı peşindedir.
Onun için her gün Gazze’ye bomba yağdırıyor, günlük 50’den aşağı olmayan kadın, çocuk, yaşlı demeden masum sivillerin canına kastediliyor ve dünyanın da kılı kıpırdamıyor. Kalleş siyonistler bunun bedelini bir şekilde ödemeli. Bir Molla Kasım mutlaka çıkmalıdır. Çünkü zulüm ile âbâd olunmaz. Bugün değilse yarın, bir gün mutlaka, Allah’ın izniyle siyonist yahudiler cezalarını görmelidir/göreceklerdir biiznillah. Biz Mü’minler inanıyoruz ki, Allah, mühlet verir ama ihmal etmez.