Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Tarafsızlık masalının cinleri

Tarafsızlık masalının cinleri

Hep şunu bildim, şunu söyledim:

Tarafsızlık bir safsatadır; tarafsızım diyen ise satılmaya hazır bir meta, kuvvetli bir zincirin elzem olduğu zamanlarda da kırılmaya hazır bir halkadır.

Bunlardan hayırlı bir iş beklenmez, bunlara bel bağlanmaz.

Ağır gibi duran bir söz ile yazıya başladığımın farkındayım. Bilerek 'ağır gibi', dedim. Zira, 'ağır bir söz' kavramının, haksızlığı da içinde barındırdığını elbette biliyorum.

Haksızlık yapmaktan Allah'a sığınırım. Toplum için fayda olduğuna inandığım hususlarda tespit yapıp, söz söyleyebilme cesaretini de yine Allah'tan isterim. 

Müslüman tarafsız olamaz, hele devlette vazife almış insan hiç tarafsız olamaz.

Bir sokak jargonu bile der ki; bitaraf olan bertaraf olur.

Taraf olmak suiistimal edildiği için, maalesef tarafsızlık da bir meziyet gibi sunulabilmektedir. 

Gelelim başlığımıza...

Tarafsızlık safsatasının en rezil görüntüsü; taraf olduğunu cümle aleme duyuran, makamı kaptıktan sonra 'büyük adam' postuna bürünen ve 'ağır abi' edasıyla tarafsızlık safsatasına sarılan kifayetsizlerin görüntüsü olsa gerektir.

Çok açıkça ifade edeyim ki; Devlet teşkilatında önemli yerleri işgal edip de ülkemin gündemini meşgul eden çok önemli konulara ilişkin söyleyecek sözü olmayan ya da söz söyleme gereği bile duymayan şahıslar, ya şahsiyetsiz kişilerdir ya da mutlaka bir gizli ajandaları mevcuttur.

İşgal ettiği makamı iktisap etmeden önce sosyal medya da dahil her mecrayı çiğlikleri ile kirleten, tarafgirliğin ordinaryusu olan zevatın, makam ve mansıba kavuşunca sessizliğe bürünmesi, sizce de normal midir?

İsmiyle cismiyle, diliyle fiiliyle güzel olan insanlar, bu yazımızın muhatabı değildir. 

Tanıdığınız makam sahibi kişiler var ise, sadece sosyal medya hesaplarını makamdan önce ve makamdan sonra ayırımı yaparak kontrol etmeniz bile, ne demek istediğimi ortaya koymaya yetecektir.

Bu çiğliğin ve hamlığın yükünü maalesef devletimiz ve milletimiz çekmektedir.

Umudumuz, şehitlerimiz için bile bir küçük mesajı çok gören bu sözde büyük abilerin tutunduğu dal olan tarafsızlık masalının anlatılmasını yasaklayacak birinin çıkmasıdır. 

Bu kirli dalın arkasında, ya bir büyük enaniyet ya da bir menfaat yatmaktadır. Gündemi meşgul eden tartışmalar, hayati konular üzerine bile olsa, bu tartışmalara dahil olmayı, 'büyük abiler' kendilerine yakıştıramıyor. Fetonun piçlerinin kirlettiği 'abi' kavramından ari olarak kullanıyorum bu kavramı. 

Bu büyük abiler, 15 Temmuz gecesi sokağa çıkmayı da kendilerine yakıştıramayanlardı. Koca koca bürokratların sokakta ne işi olurdu(!)

Bunlar, kavganın galibini bekleyen şeref yoksunları idi. Devlet galip gelince, cinlik yaparak sindikleri delikten çıkıp, sonraki geceleri boy boy resimleri ile kirletmişlerdi.

Böyledir bunlar...

İşleri oluncaya kadar tarafgirliğin ordinaryusu, işleri olunca tarafsızlığın savunucusu olurlar.

Yanlış anlaşılmasın.

Bunların tarafsızlığı savunma yöntemi sessiz kalmaktır. Savunmaları da sükuttan ibarettir. Bu sessizlik, feraset sükutu da değildir. Kendi makamları tahkim olsun, isterse ülke batsın; umurlarında olmaz.

'Haksızlık karşısında elin var düzeltmeye, dilin var söz etmeye, kalbin var buğzetmeye' ilkesi, bunların sokağına uğramış değildir.

Bunlar, tarafsızlık masalını işlerine geldiği gibi çok güzel kullanırlar, enaniyetlerini de büyüttükçe büyütürler.

Böyle tarafsızlar düşman başına...

Kanaatim odur ki Devletimin 'büyük abiye' ihtiyacı yoktur. Yine kanaatim odur ki Devletimin slogan insanına da ihtiyacı yoktur.

Nerede aksiyon alınması gerektiğini bilen, feraset ehli büyüklerdir, ihtiyacımız.

Ve lazımdır ki büyük dediğimiz, gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmamalıdır.

Ve yine lazımdır ki, büyük adam tarafını bilmeli, tarafsızlık masalının lambadaki cini olmamalıdır.

Lambayı okşayınca dışarı çıkan cinin hoşlandığından, bürokrasideki cinler de aynıyla hoşlanırlar. Lambadaki cine şapka çıkartanların çokluğu ise talihsizliğimizdir.

Bu ahval içinde;

Tarafsızlık çukurunun sessiz zevatı üzerinde ısrar eden devlet adamlarımıza da bir küçük(!) sitemimiz olsun: Sizinle aynı yolun yolcuları değil miyiz yoksa?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR