Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Türkiye çevrelenirken

Türkiye çevrelenirken

Amerika’nın, kurulduğundan bu yana becerdiği en iyi iş; dünyayı karıştırmak, menfaatini yarıştırmak ve maksadı hasıl olunca da ortalığı yatıştırmaktır.

Yine böyle bir ahvale gidiş kokusu almayan yoktur, sanırım.

Bu arada; atalarımızın Rus’a da boşuna Moskof dediklerini zannetmiyorum. Çünkü Rusya, Amerika’nın kirli emellerine karşı çıkar gibi görünmekte fakat ona yol vermekte, dünyayı bir bilinmeze götüren geminin sol dümenine kaptanlık etmektedir.

Sağ dümende Amerika’nın olduğunu söylemeye gerek yok.

Gündemi takip edenlerin malumu olduğu üzere Ukrayna, Kırım’ı gasp eden Rusya’ya karşı kedinin aslana hesap sorması misali büyük bir askeri hazırlık yapıyor ve bu hazırlığın geri planındaki sufleler ABD ve NATO’dan gelmektedir.

Bunu görmemek için kör değil ölü olmak gerek.

Kırım’ı kaybeden Ukrayna, dünyanın en zengin maden yataklarını barındıranDonbas bölgesindeki ayrılıkçılar yüzünden de bir kırılmanın eşiğinde.

Zahirde görünen, Ukrayna ile Rusya arasında bir savaş patlak verecek, ABD ve NATO Ukrayna’ya tam destek açıklaması ile savaşın tarafı olacak,ortalık karışacak. Görünen bu…

Peki, olan kime olacak?

Bu keferelerin kendi kendilerini ilanihaye kıracakları kanaatinde değilim.

Kavgada dayağı aracı yer, darb-ı meseleni kullanmak istemem ama içimden bir ses diyor ki; Kırım da bahane, Donbasda; ABD ve Rusya el altından alışverişe devam ediyorlar; bir kuşatma hazırlığındalar; niyetleri Türkiye.

Yunanistan bütün limanlarında Amerikan savaş gemilerini misafir ediyor, Romanya’ya askeri yığınak yapılıyor, Bulgaristan ABD’nin emrinde, Ukrayna çaresiz şekilde NATO’dan medet bekliyor, Amerika’nınsavaş gemileri Karadeniz’de cirit atıyor…

Ermenistan’ın hezimete giden kalkışması da Türkiye’yi çevreleme niyetinden bağımsız değildi, kanaatimce.

Suriye’nin karıştırılmasındaki niyeti, Afrin’deki terör tünelleri ile fark etmiş olsaydık, çok geç kalmış olacaktık. Halbuki servis edilen neydi: Suriye’de bir iç karışıklık. Yedik mi?

Evet, Mehmetçik öğle yemeğini Afrin’de yedi. Kimlere ne yedirdiğimizi burada yazmayalım.

Güneydeki karışıklığın Türkiye’yi neye zorladığı unutulduysa, kuzeydeki hengamenin bir bilgisayar oyunu zannedilmesi çok normaldir.

Milletin kıymetli evlatlarının bu normalin dışına çıkma mesuliyeti, bir vatan borcudur, bir bayrak borcudur, bir Türkiyeborcudur.

Türkiye burcu, bir oyun ile kuşatma altına alınıyorsa, bu burca zarar verecek en büyük tehlike kale içindeki fikir ayrılıkları ve fakir edebiyatıdır. İstiklal mevzu bahis ise karın doyurma derdine kim düşer?

Şunu bilelim ki Ukrayna meselesi Ukrayna için kurgulanmış bir mizansen değildir.

Bu meselenin zahirinde Türkiye’ye biçilen rol, arabuluculuktur. Kavgada, bu rolün sahibine neyin düştüğünü yukarıda ifade ettik. Tekrara lüzum yok.

Kuzeyimizdeki karışıklığın güneyimizdeki karışıklık kadar kolay olmayacağını görmek zorundayız. Bu arada allayıp pullayarak takdim edilen Montrö’nün işe yarayıp yaramayacağını da test etmiş olacağız.

Amerikan savaş gemileri 21 gün sonra Karadeniz’i terk edecekler mi? Yoksa, ABD, Rusya ile de bir olup gerçek niyetini kusmak için fırsatını mı bulmuş olacak?

Bu yazdıklarım, bir bilginin değil hissiyatın eseridir. Haksız çıkmayı, keferelerin birbirlerini ilanihaye yemelerini, belalarının bize bulaşmamasını elbette isterim. Ama gerin görün ki hayat her istediğimizi vermiyor.

Hayattan istediklerimizi alabildiğimiz kadar ayakta kalabiliyoruz. Yaşamak, zor zanaat, sözü öylesine söylenmiş olamaz. Üstelik Türk Milleti en zor kaderlere talip olarak Anadolu’yu vatan seçmiş bir millettir.

Bu satırlar bir ümitsizliğin feryadı mı?                          

Asla!

Allah’ın bu Millet üzerinde bir muradının olduğunu hep söyleyegelenlerdenim. O vazifenin, yardım ile kaim olduğuna inananlardanım.

Şunu da çok rahat söyleyebilirim ki, Türkiye’deki her fert yirmi yıl öncesine göre çok daha zengin, yirmi yıl öncesine göre çok daha özgürdür. Maalesef şunu da söylemeliyim ki, her ferdimiz yirmi yıl öncesine göre daha kaygısız ve biganedir.

Gelen gün, iktidarın değil istiklalin konuşulacağı gün gibi durmaktadır.

Bu ahval içinde ne yapmalıyız?

Çok zor ama şunu yapmalıyız:

İktidara muhalefet etmek ile istiklale muhalefet etmeyi birbirine karıştırmamalıyız.

İktidarıyla muhalefetiyle, Türkiye’nin çevrelendiğini görmeli, fikir ayrılıklarını ve fakiredebiyatını terk etmeliyiz.

Damağa hitap derdinde değil dimağa seslenme kaygısında olmalıyız.

Mide derdine düşerek, ülkeme vade biçenlere çanak tutamayız.

Bekamız birliğimizde saklıdır.

Dimağımız sağlam olursa, damağımız tadını bulur.

Hiç şüphemiz olmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR